Aynı düşüncede misiniz bilmem ama ben 2007 yılında Latin Amerika’da olanları bir teraziye koyarsak, ilerici güçlerin tarafı ağır çeker diye düşünüyorum. Geri atılan bütün adımlara, İmparatorluğun ve oligarşinin saldırılarına, yapılan hatalara ve yanlış yorumlara, atlamalara rağmen, bütün bölgenin bütünleşme ve dolayısıyla bağımsızlık yolunda ilerlediğini sağcı tahlilciler bile kabul etmek zorunda kalıyor. Elbette bu değişikliklerin hiçbiri […]
Aynı düşüncede misiniz bilmem ama ben 2007 yılında Latin Amerika’da olanları bir teraziye koyarsak, ilerici güçlerin tarafı ağır çeker diye düşünüyorum. Geri atılan bütün adımlara, İmparatorluğun ve oligarşinin saldırılarına, yapılan hatalara ve yanlış yorumlara, atlamalara rağmen, bütün bölgenin bütünleşme ve dolayısıyla bağımsızlık yolunda ilerlediğini sağcı tahlilciler bile kabul etmek zorunda kalıyor.
Elbette bu değişikliklerin hiçbiri yerine oturmuş, pekişmiş değil ve geriye dönüş tehlikesi her zaman var. Venezüella, Bolivya gibi bazı ülkelerde göze görünür toplumsal değişim var. Ekvador ve Nikaragua gibi bazı başka ülkelerde değişim yeni başlıyor ve karşılarında çok güçlü bir muhalefet var.
Öteki ülkelerde sosyal bir dönüşüm olduğu söylenemezse de Güneyin Ortak Pazarı (Mercosur) üyesi olan Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay gibi ülkelerde ulusal çıkarları korumak üzere bütünleşmeci durumlar ortaya çıkıyor. Bu, 1980 ve 90’lı yılların Latin Amerika’da yayılan yeni liberal dalgasından sonra, çok olumlu bir durum.
Bütünleşme sürecinin en iyi göstergesi, Arjantin’de, Başkan Cristina Fernandez de Kirchner’in yemin töreninden 24 saat sonra açılışı yapılan Bank of the South (Güney’in Bankası).10 milyar dolarlık bir başlangıç sermayesi olan banka sosyal ve altyapı işleri için para sağlayacak.
Banka’yı Brezilya, Arjantin, Venezüella, Ekvador, Bolivya, Paraguay ve Uruguay kurdu. Bu ülkelerin toplam gayri safi yurtiçi hasılası Latin Amerika’nın toplam yurtiçi gayri safi hasılasının %80’ini oluşturuyor. ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalamış olan bölgedeki diğer ülkeler (Şili, Peru ve Kolombiya) bankanın kuruluşuna katılmadı. Ama katılsalardı daha çok mali bağımsızlık kazanırlardı.
Yılsonuna doğru Central American Common Market-MCCA (Orta Amerika Ortak Pazarı) yeniden canlandırılmaya başlandı ama bu başarılı olma olanağı var demek değil. Bu girişimin arkasında Kosta Rika ve Guatemala ile serbest ticaret anlaşmaları imzalayan ABD çıkarları var gibi görünüyor. MCCA 1960’lı yıllarda kuruldu ama başarılı olmadı.
Bölgesel bütünleşme başka bakımlardan da hem ilerleme hem de gerileme gösterdi. Venezüella’nın Mercosur’a üyeliği 2008 yılına ertedendi çünkü Brezilya Meclisi Venezüella’nın girişini onaylamadı. Aynı şekilde pazara katılmak için başvuran Bolivya’nın başvurusu da reddedildi.
Brezilya, Arjantin ve Şili’yi ve isteyen başka ülkeleri birbirine bağlayacak ve Venezüella ve Bolivya petrol ve doğalgaz yataklarından düzenli sevkıyatı garanti edecek olan petrol boru hattı projesi henüz daha çizim masasından ileriye gidemedi.
Ama Brezilya ve Venezüella arasındaki enerji anlaşması iyi ilerliyor. Aralık ortasında Brezilya başkanının Venezüella’yı ziyareti sırasında ekonomik ve sosyal alanları kapsayan dokuz tane ortak kalkınma planı imzalandı.
Arjantin hükümeti de bölgenin en büyük petrol ve doğalgaz üreticisi olan Venezüella ile ekonomik ve sosyal projelerde anlaştı. Bütünleşme sürecinden en fazla yararlanan ülkelerden biri de Bolivya. O da doğalgazın üretim ve ticaretini kamulaştırdı.
Kolombiya ve Venezüella arasında enerji geliştirme planları iki cumhurbaşkanı, Hugo Chavez ve Alvaro Uribe’nin ilişkilerinin bozulmasından sonra kesilmişe benziyor. İlişkiler Kolombiya hükümeti ile FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri) arasında rehinelerin serbest bırakılması için Chavez’in arabuluculuk girişimini Uribe tek taraflı olarak durdurunca bozuldu.
Gözlemcilerin çoğu insani nedenlerle rehinelerin serbest bırakılmasının Chavez’e, Kolombiya oligarşisinin ve ABD hükümetinin dayanamayacağı kadar bir saygınlık kazandırırdı görüşündeler.
2007 yılında sosyal düzeyde sağlık bakımı ve eğitimde, Küba’nın da dostça yardımıyla uygulanan geniş kapsamlı planlar ile en ileri giden ülkeler Venezüella ve Bolivya oldu. Operation Miracle (göz ameliyatı programı) ile bir milyondan fazla kişi Küba’ya gidip ameliyat oldu. Her iki ülkede de sağlık bakımı sistemi gittikçe yaygınlaştırılıyor ve bütün halk yakında ücretsiz sağlık bakımından yararlanacak.
Eğitimde iki ülkede de yüz binlerce kişiye Küba’nın geliştirdiği “Yo si puedo” (evet yapabilirim) metoduyla okuma yazma öğretildi. Birkaç başka ülkede de kullanılan bu metodun başarısı UNESCO (BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından da kabul edildi.
Şimdi Nikaragua ve Ekvador’da da aynı süreç başlatılıyor. Yani, yüzyıllar süren ezilmeden ve sömürüden sonra bazı hükümetlerin sosyal adalet düşlerini yerine getirmek için halka sosyal borçlarını ödemeye başlamalarıyla Latin Amerika ülkelerinin en büyük umutlarından biri gerçek oluyor.
Ebette her şey tozpembe değil. Latin Amerika’da başlayan değişim süreci, hatta bölgesel ekonomik bütünleşme bile, ABD hükümetinin ve ulusal oligarşilerin politik zorlamasıyla karşı karşıya.
Mercosur’un Venezüella ve Bolivya’nın katılımıyla güçlenmesi Beyaz Saray ve yerel yandaşlarının bölücü girişimlerinin başarısızlığı demek oluyor. Bu nedenle Mercosur’un altını oymak için ellerinden geleni yapmaları şaşılacak bir şey değil. Ama iki ülke de Mercosur’a katılsa bile, bazı bölgesel anlaşmaların bütün bölgesel ülkeler ve bölge ticaretine katılan bazı uluslararası şirketlere yararını göz ardı etmemiz olanaksız.
Latin Amerika’nın ekonomik ve politik bütünleşmesine en büyük tehlike ülkelerin kendi içinden geliyor. Kendi başına hareket edemeyen yerel burjuvazi ve oligarşi, herhangi bir değişikliğe, halk çoğunluğunun yaşam standartlarının iyileşmesi kendi yararlarına olacaksa bile, karşı çıkıyor.
Ekonomik ve politik gelişme (veya gelişmeme) planlarının uygulanması seçimlere bağlı olan uluslarda hiçbir zaman güvende olamaz çünkü İmparatorluğun kayıtsız şartsız işbirlikçisi sağ kanat partileri, eğer iktidara gelirlerse, süreci durdurabilir.
Çökmeye başlamış bir ekonomik modeli her ne pahasına olursa olsun devam ettirmek isteyen dünyanın elit güçleri Latin Amerika’nın kalkınma ve bütünleşmesini önlemek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya razılar. Bu, maddi kaynakları fazla, dünya haber medyasının büyük bir kısmını kontrol eden büyük bir güç.
Venezüella başkanı Hugo Chavez ve Bolivya başkanı Evo Morales’e karşı dünya çapında başlatılan kampanyalar bir rastlantı değil. İki Başkan da sürekli istikrarsızlık planları, hükümet darbesi girişimleri ve (Morales için) Santa Cruz eyaletinin ve Beyaz Saray’ın başlattığı ülkenin bölünmesi tehlikesiyle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Hem Beyaz Saray hem de Santa Cruz eyaleti yeni anayasayı reddediyor.
Bu satırlar yazılırken, Bolivya’dan ürkütücü haberler geliyor. Yeni anayasa Ulusal Meclis’e sunuldu ve daha sonra yasayı destekleyen büyük bir halk gösterisi oldu. Aynı zamanda, Yarım Ay denilen bölgede dört eyalet (Santa Cruz, Taija, Pando ve Beni) ve Cochabamba özerklik ilan etmek istediklerini açıkladı.
Bu istek iki yönden uygunsuz çünkü tek yanlı özerklik ilanı Bolivya anayasasına aykırı ve oligarşinin yeni anayasayı onaylamayı reddi hükümetle konuşup politik bir çözüm bulma yolunu da kapatıyor. Bu nedenle, daha önceki bir yazımda da açıkladığım gibi, bir çatışma çıkması, halkın sokaklara dökülmesi ve ordunun müdahalesi beklenebilir.
Venezüella’da muhalefet anayasa reformu referandumunda kazananı olmayan bir zafer kazandı. Bu oligarşiyi şimdilik biraz yatıştırmışa benziyor ama ne oligarşi ne de İmparatorluk Bolivarcı Devrimi ve kıtay
ı bütünleştirmeye çalışan Hugo Chavez’in sosyal dönüşümlerini engellemekten vazgeçecekler.
Latin Amerika’da daha ne kadar çok çözülmesi gereken sorunlar var. Ekonomik bütünleşmenin başarıları ve bazı ülkelerde halkın bazı sosyal kazanımlarına rağmen, hiçbir şey yahut çok az şey sağlam yerine oturmuş durumda. Bu gelecek yılın çok çatışmalı hatta kanlı olacağına işaret ediyor. Bu olasılık Latin Amerika’dan geçen değişim devresinin bir parçası.
Küba, Venezüella ve Bolivya (ve şimdi Ekvador ve Nikaragua) Latin Amerika ve Karayipler’de değişimi harekete geçirdi. Onların karşısında Oligarşi ve ABD bütün güçleriyle duruyor. Sonucun ne olacağı halkın vereceği desteğe bağlı ve sonuca belki de 2008’de varılmayacak. Ama ne olursa olsun, Latin Amerika’nın tam bağımsızlığa kavuşması için bu süreçlerin devam etmesi zorunlu. Ne olacağını zaman gösterecek.
20 Aralık 2007
[Progreso Weekly’deki İngilizce orijinalinden Latinbilgi (Sendika.Org) için Emine Kunter tarafından çevrilmiştir]