Halen pek çok satırını gülümseyerek hatırladığım, Andre Maurois’in “Şişkolarla Sıskalar” isimli o harika çocuk kitabını ilkokulda okuduğumdan bu yana, insanları ikiye ayırma hastalığına tutulurum zaman zaman. Şişko-sıskayla başlayan bu “ayrımcı”lığım dakika başı aşık olduğum lise yıllarımda güzel-çirkine, yeryüzünün adaletsizliğinin bilincine varmaya başladığım “onsekizli yaşlar”ımdaysa zengin-fakire dönüştü. Şimdiyse her şey çok daha net: Suyu olanlar ve […]
Halen pek çok satırını gülümseyerek hatırladığım, Andre Maurois’in “Şişkolarla Sıskalar” isimli o harika çocuk kitabını ilkokulda okuduğumdan bu yana, insanları ikiye ayırma hastalığına tutulurum zaman zaman. Şişko-sıskayla başlayan bu “ayrımcı”lığım dakika başı aşık olduğum lise yıllarımda güzel-çirkine, yeryüzünün adaletsizliğinin bilincine varmaya başladığım “onsekizli yaşlar”ımdaysa zengin-fakire dönüştü. Şimdiyse her şey çok daha net:
Suyu olanlar ve suyu olmayanlar!
*
Başbakan Tayip Erdoğan meclisteki yemin gününde gazetecilerle söyleşiyor:
-Efendim su sıkıntısından etkileniyor musunuz? Emine Hanım bundan şikayetçi mi?
-Hayır. Bizim evde sular akıyor. Depomuz var, şu an su sıkıntımız yok. Medya bu konuyu biraz abartıyor.
*
Tayip Erdoğan’ın eleştiriye tahammülünün olmadığını zaten biliyoruz. Konuyla ilgili görüşü şöyle özetlenebilir: “Alkışlamıyorsan düşmansındır!” O yüzdendir ki böyle bir açıklamaya şaşırmamak gerekir. Anlayacağınız iki sıra aşağıda bulunan Betül Özyılmaz yalnız değil. Şaşırmayı toplum olarak özledik…
*
Ancak Yüzüncüyıl’da oturan yüzlerce ODTÜ’lüden biri ve tırnak içinde bir medya çalışanı olarak müsaade ediniz, biraz da ben “abartayım”:
Tarih 5 Ağustos Pazar, ODTÜ Makine Mühendisliği mezunu İlke Tuğrul’la birlikte Yüzüncüyıl’daki Yıldız Blokları’ndan birinin onbirinci katındayız. Saatler akşamüzeri altıyı gösterirken dün gece yarısı gelmesi gereken sular 66 saatin ardından henüz yarım saat önce akmaya başlamış. Yaklaşık üç gündür devam eden tuvalet-mutfak-banyo rezillik üçgeninden apar topar çıkmaya çalışırken musluklar birdenbire tekrar “tıs” sesi çıkarmaya başlıyor. İlke’nin Gökçek’le ilgili iyi niyetli temennileri eşliğinde salona geçiyoruz.
Bu kez sıra Kanal D’nin haber bülteninde… Toptancılar Sitesi’nde patlayan su borusunun yol açtığı skandal var ekranda. Sanki Kızılırmak “beş aycık” daha sabredememiş, belediyenin çalışmalarından daha evvel davranıp Ankara sokaklarında akmaya başlamış! Korkunç bir manzara. Bütün dükkanlar sular içinde, park halindeki arabalar suya karşı koyamayıp hareket ediyor. Esnafsa milyonları aşan zarardan bahsediyor…
*
Ama medya bu… İşi gücü abartmak…
Halbuki durum hiç de anlatıldığı kadar kötü değil…
Yaptırıyorsun iki-üçbin litrelik bir depo, ne kesintin kalıyor ne sıkıntın…
48’er saatlik olduğu iddia edilen kesintiler ne Kavaklıdere’ye uğruyor ne de yanıbaşımızdaki Çiğdem’e…
Yaptırıyorsun iki-üçbin litrelik bir depo, ne kesintin kalıyor ne sıkıntın!
İnsanlar ikiye ayrılıyor yani yine…
“Suyu olanlar ve olmayanlar” dönüp dolaşıp “zenginler ve yoksullar” oluyor tekrar…
*
Gece geç vakit kendi evime geliyorum.
Masanın üzerinde günün Milliyet’i, manşette de Gökçek:
“Tepkileri anlayamıyorum, sorumluluğum yok.”
Ankara vikontu “Vikont de Pishkin Gokchek” masum…
Ne de olsa DSİ yıllardır bağırmıyordu “suyunuz bitecek, Gerede sistemini devreye sokun!” diye; ne de olsa Gökçek’in bitirmesi gereken ama yıllardır süründürdüğü metro vardı harcama yapılması gereken; ne de olsa küresel ısınma vardı, yaratanın işine karışılır mıydı?
Bizler tatile çıkıverirdik olur biterdi…
*
Sıcak…
Ağır ağır çekiliyor geceyarısı Ankara’nın üzerinden…
2004 yerel seçimlerinde Gökçek’e oy veren Sincanlılar, Mamaklılar “Allah yağmur vermiyorsa Gökçek ne yapsın?” diye düşünerek uykuya hazırlanıyorlar…
Ağustos sıcağında kömür dağıtan belediyelerin kasım ayazında her gün bir bidon su dağıtacağını bilmenin verdiği huzurla örtünüyorlar…
*
2009 belediye seçim sonuçlarımız şimdiden hayırlı olsun…
Tebrikler başkan…
5 yıl daha sizinleyiz…
Onur Görünmez
İktisat
onurgorunmez@gazeteodtulu.com