Bir eğitim neferi geçip gitti aramızdan, giderken ne bir hoşçakal diyebildi dostlarına, ne de bir bakışlık veda bırakabildi sevdiklerine… Depremde dünyaya gelmişti, adını 3 ay sonra koydular, ve yaşadığı 40 yıl boyunca “Deprem” diye çağırdılar.. Sonra bir deprem daha gördü o, binalar yıkıldı, yıkılan binalardan birinin altında kalmıştı o da, ama oradan da sağ çıkmayı […]
Bir eğitim neferi geçip gitti aramızdan, giderken ne bir hoşçakal diyebildi dostlarına, ne de bir bakışlık veda bırakabildi sevdiklerine…
Depremde dünyaya gelmişti, adını 3 ay sonra koydular, ve yaşadığı 40 yıl boyunca “Deprem” diye çağırdılar..
Sonra bir deprem daha gördü o, binalar yıkıldı, yıkılan binalardan birinin altında kalmıştı o da, ama oradan da sağ çıkmayı başardı. Deprem öğretmen, o depremi de atlattı, deprem öldürmüyordu onu, kesindi bu artık….
Bir öğretmen için her günün telaşı ve heyecanı yenidir, hiçbir gün bir öncekine benzemez. Sınıfa girdiğinde onlarca fırtınalı yürek diker gözlerini üzerine, ve sınıfta bir dakikası bile kendine ait değildir öğretmenin, tahtanın başında, masasında, sıraların arasında tüm öğrencilerin aynı anda elini tutarcasına, yüreğine dokunurcasına durur.
Deprem öğretmen belki bu gün Nazım’dan bir şiir okuyacaktı öğrencilerine, içinde hiç bitmeyen özgürlük tutkusuyla, belki heyecanlanıp boşverecekti edebiyat öğretmeni olduğunu ve şivesini katacaktı şiire biraz da…
Deprem öğretmen insan tutkunuydu, özgürlük sevdalısıydı, aşıktı mesleğine ve zarar gelecek diye öğrencilerine uykuları kaçmadı mı gecelerce… kaç gece uykuları kaçıp alıp önüne kağıdı kalemi satırlarca, sayfalarca yazmadı mı…
Bugün de dün gibi, önceki günler gibi öğle tatilinde okul bahçesinde çam ağaçlarının altındaki masamızın çevresinde oturuyoruz, taze domates, salatalık, peynir ve yeşillik… Gündemimizde hemen herkes gibi Anafartalar Çarşısı önünde gerçeklesen acı olay var, oradaki dehşeti konuşmaya bile dilimiz varmıyor, hem biliyoruz bir şeyleri hem bilmiyoruz, hem konuşuyoruz hem susuyoruz, derken telefon çalıyor…
Deprem öğretmen öldürüldü!!….
Ellerin tebeşir tozuna bulanır anlarım, önlüğüne mürekkep damlar anlarım, ama senin gömleğinde kan var, öğretmenimin gömleği neden kanar?
Artık zil çaldığında Deprem öğretmen sınıfa çıkmayacak.
Hiçbir öğrencisine gülümseyerek bakmayacak…
Cebinde hep yedek umutlar taşıyan bir öğretmenim olmayacak…
Düşünmeyecek, konuşmayacak, sorgulamayacak, gülümsemeyecek, hüzünlenmeyecek, şiirler okumayacak, sesi duyulmayacak…
Gömleğinde kan var öğretmenim, öğretmenimin gömleği neden kanar?…
* Fizik öğretmeni- Eğitim-Sen Ankara 4 nolu şube üyesi