Mayıs ayının sonunda Kocaeli gazetelerinde bir sendika başkanının şu sözleri yer alıyordu: “Ben Brisa’dan çıkarken hüngür hüngür ağladım.” Görüşmeler sırasında hemen hiçbir maddesinde ilerleme sağlanamayan ve greve birkaç saat kala tüm maddelerinde karşılıklı anlaşma sağlanan bir sözleşme sonrasında bu sözler sarf ediliyordu. Sözleşmenin şu özellikleri var: 1- Lastik fabrikalarında, yani Türkiye’de lastik fiyatlarını da, üretim […]
Mayıs ayının sonunda Kocaeli gazetelerinde bir sendika başkanının şu sözleri yer alıyordu: “Ben Brisa’dan çıkarken hüngür hüngür ağladım.”
Görüşmeler sırasında hemen hiçbir maddesinde ilerleme sağlanamayan ve greve birkaç saat kala tüm maddelerinde karşılıklı anlaşma sağlanan bir sözleşme sonrasında bu sözler sarf ediliyordu.
Sözleşmenin şu özellikleri var:
1- Lastik fabrikalarında, yani Türkiye’de lastik fiyatlarını da, üretim miktarını da belirleyen üç firmanın ücret ve çalışma koşullarını belirliyor.
2- Kendi sektörünü olduğu kadar, Kocaeli ve çevresindeki tüm sektörlerdeki örgütlü işçileri de şu veya bu şekilde ilgilendiriyor.
Konu Kocaeli’de çok konuşuldu, hala da konuşulmaya devam ediliyor. Ulusal basında ise sözleşmenin en kritik dönemlerinde, bazı işverenlerin taşınırız tehditleriyle haberlere konu olmuştu. Sözleşme tamamlanınca sadece işverenin borsaya verdiği bilgi yer alabildi.
Tartışmaların öncesinde bu toplu sözleşme ve sendikanın tutumu konusunda yine bir yazı ile Sendika.Org okuyucularına bilgi vermiştim. Şimdi bu yazının da tamamlanması bakımından, kaldığımız yerden üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirelim.
Böylece seslerini bizim gibi yazıp, diğer emekçilerle paylaşma imkanı bulamayan yüzlerce lastik işçisi arkadaşımızın feryadına da zemin yaratmış olmaya çalışalım.
SÖZLEŞME ÖNCESİNDE TARAFLAR NE İSTİYORDU
Sözleşme öncesinde Lastik-İş Sendikasının yaptığı açıklamalara göre işveren tarafında işe ilk alım ücretlerinin gözden geçirilmesi, izinler ve sağlık sigortasıyla ilgili yeni düzenlemeler yapılması isteniyordu, ücretler ise konuşulmamıştı. İşverenin fazla bir öneri getirmediği, daha ileriye giderek görüşmelerden kaçındığı söylendi.
Peki işçi tarafı ne istiyordu; öncelikli istekleri ilk işe giriş ücreti uygulamasının eskisi gibi devam etmesi. Böylece bir tür iş güvencesinin sağlanmasıydı. Ücretler konusunda ise sendikanın kamuoyuna açıkladığı bilgilere göre; “ilk altı ay için yüzde 12”, diğer altı aylık dilimler için ise “gerçekleşen enflasyonun üzerine yüzde 50’sinin eklenmesi” istenmişti.
İşyerlerindeki tartışmalarda ücret zammı isteklerinin bunlardan daha fazla olduğu biliniyor, aynı zamanda sendika başkanının bu zammı isteyemeyeceğini söylediği de her yerde konuşuluyordu.
İşçi sendikası, temsil ettiği 3.485 kişi adına yukarıda yazılı miktarlarda artış istemişti. Görüşmeler tıkanmış, sendika isteklerine hiçbir karşılık bulamamış, yasalar gereği sözleşme dönemi ve arabuluculuk süreleri bitmiş ve gündeme grev gelmişti.
GREV İSTENİLEN BİR ŞEY MİYDİ
Soruya işveren açısından yanıt vermek bizim için mümkün değil. Nedeni açık, onların kendi aralarında yaptıkları tartışmaları bilmiyoruz.
Bu konuyla ilgili olarak koşullardan yola çıkılarak bir yorum yapılabilir. Alınan bilgilere göre işveren açısından bir grevin yararı da var, zararı da var.
Yararı için şu yorumlar yapılıyor; grev süresince işçiye ücret ödenmeyeceği için bu süre zarfında fabrikalardaki yıllık bakımlar yapılır ve böylece firmalar bayağı tasarruf sağlarmış.
Zararı konusunda ise yapılan yorumlar; fabrikalar epeyce sipariş almışlar, döviz kurlarındaki dalgalanmalar falan filan gibi piyasa koşulları üretime ara vermelerine pek imkan tanımazmış.
Bunlardan hangisinin daha ağır bastığı veya hangisinin işverenlerin kararlarında etkili olduğunu bilemeyeceğiz.
İşçilerin tepkileri ise grev aşamasına kadar grev isteğinin genel bir çoğunluk tarafından kaçınılmaz ve zorunlu görüldüğü. İşçiler bu kez sendikanın grev konusunda kararlı olduğunu düşünüyordu. Asıl tartışılan geçmiş yıllarda yapıldığı gibi bir erteleme halinde ne yapılacağı idi.
Bu kez erteleme olmadı, işverenler bunun için girişimde bulundu mu bu da belirsiz. Daha önceki gelişmeleri bilenler, işverenlerin bu girişimlerinin bir biçimde duyulduğunu da hatırlayacaklardır. Hiç girişimde bulunmamış olabilirler, çünkü bu kez Yüksek Hakem Kurulu’nun vereceği karar bile onlar için maliyet artırıcı olabilirdi. Bu da bir yorum.
SÖZLEŞME İMZALANDI NE OLDU
Alınan karara göre 22 Mayıs, sabahında üç firmanın kapılarında davullar çalınacak, halaylar çekilirken pankart kapının üzerine asılacaktı. 21 Mayıs’a kadar bu durum böyleydi.
Hikayemiz böyle gitmedi, Kocaeli gazetelerine yansıyan haberlerde işverenlerin sendikayı aniden Derbent Oteli’ne davet ettikleri yer aldı. Tabii ki herkeste de merak arttı. Aralık 2005’ten beri bir adım ilerleyemeyen sözleşme birkaç saatte bitirildi. 22 Mayıs’ta işverenler borsaya sözleşmenin bittiğini belirten bilgiyi gönderdiler. Piyasayı ve yatırımcılarını rahatlattılar.
Lastik-İş Sendikası’nın yaptığı açıklamaya göre; kazanılmış haklar korunmuş, birinci yıl için enflasyon oranında, ikinci yıl için ise enflasyon oranının yüzde 90 oranında ücret artışı sağlanmıştı.
Sendika açısından sözleşme başarıydı, işçiler açısından ise durum tartışmalıydı. Üç fabrikadan, sendika başkanının geldiği işyerindeki işçiler keyifliydi. Hem sözleşme imzalanmış hem de işverenin işyerini taşıma kararı önlenmişti(!). Diğer fabrikalardaki işçiler ise sonucu yer yer öfkeli, yer yer huzursuz bir sessizlik içinde karşıladı.
Yapılan yorumlar arasında sözleşme öncesindeki gerginlik ortamının bir senaryonun ürünü olduğu bile söylendi.
Tepkiler karşısında bir süre susan sendika başkanı birkaç gün sonra tepkiler karşısında kamuoyuna bir açıklama yapma gereği duydu. Karacan “Goodyear, dünyanın çeşitli ülkelerinde fabrikalarını kapatıyor. Bölgemiz için söyledikleri de blöf değildi. Sözleşmeyi Goodyear’daki arkadaşlar coşkuyla karşıladılar. Brisa’da farklı tepki oldu. Ben Brisa’dan çıkarken hüngür hüngür ağladım.” Oldukça duygusal(!) olan bu açıklamalarda sözleşmenin sanki yalnızca Goodyear işçilerinin kurtuluşu için zorunlu olarak imzalandığı izlenimi çıkıyordu.
Başkan sözleşmeden işçilerin ve Kocaeli halkının da memnun olduğunu söylemeyi ihmal de etmedi.
İşçilerin tepkilerinin farklı olduğu Kocaeli kamuoyu tarafından biliniyor, yaptıkları itirazları şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Ücret zammı konusunda işçilerin istekleri dikkate alınmadı, yapılan sözleşme ile geriye gidişe neden olundu,
2- Önemli kazanımlardan biri olan vergi dilimlerindeki artış nedeniyle ücret kayıplarını önleyen korumalı sistem kaldırıldı, bununla ilgili olarak bilgi bile verilmedi
3- İşçiye sormadan sözleşmeye imza atmam diyen başkan, tüzüğü ihlal edip işçiye sormadan imzayı bastı, sonrada yükü işyeri temsilcilerinin üzerine bıraktı,
4- Bu sözleşme ile tüm lastik işçileri değil, başkanın işyeri kollandı.
Bu eleştiriler bizim görüşlerimiz değil, işyerlerindeki işçilerin kendi aralarında veya ortada konuştuklarından derlenmiş başlıklar. Aslına bakarsanız, onların Sendika yönetiminin tutumuyla ilgili söylediklerini buraya koymaya kalksak, bu yazıyı yayınlamaya imkan da bulamazdık. Kimseyi kınayamayız, her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi varmış.
SORULAR BİTMEK, ŞÜPHELER KESİLMEK BİLMİYOR
Sözleşmenin üzerinden bunca zaman geçti, belki ortam yatışır diye beklenebilirdi, pek öyle değil.
Kızgınlığın ateşi bugün sönebilir, hırsla başkanı ve yönetimi istifaya çağıranların hızı kesilebilir. Bu bir ihtimal, bununla birlikte
başka bir ihtimal daha var. Biriken öfkenin acısının çıkarılacağı zemin Lastik-İş Genel Kurulu olabilir.
Olaya dışarıdan bakanlar için bu böyledir, bir hatırlatma daha yapalım, Lastik-İş yöneticileri bu işi iyi bilir. Daha sözleşme dönemi tamamlanmadan, yönetim tüm işyerindeki delege seçimlerini tamamlar, yani yerlerini garantileyecek biçimde alt yapılarını tamamlarlar.
Bu kağıt üzerinde kızgınlık, memnuniyetsizlik yaratan bir sözleşmeye rağmen yönetimdekilerin yerlerini koruyacaklarına işaret sayılır. Öyle midir bunu zaman gösterecek.
Sendika başkanının sözleşmeyi eleştirenlere tepkisi sert olsa da insanın aklına takılan sorular karşılığını bulamayınca sormaya devam edesi geliyor.
Yaptıkları açıklamalardan Lastik-İş yönetiminin işverenin elindeki kozları daha güçlü gördüğü, yani son toplantıya bir adım geriden başladıkları anlaşılıyor.
İşveren grevden korkmuyorsa, elindeki kozlar güçlü ve sendikayı istediği gibi köşeye sıkıştırdığını düşünüyorsa neden greve saatler kala görüşmeyi bitirmek için toplantıya çağırmıştır?
İşverenin greve çıkılmasından hoşnut olmadığı ve buna karşın işçilerin greve çıkılmasını istediği dikkate alındığında sendika neden taleplerini sonuna kadar savunmamıştır?
Taleplerinden geri atmayacağını, ne gerekiyorsa yapacağını söyleyen başkan neden gerekeni yani grevi masaya koymamış, işverenin önerilerine göre sözleşmeye imza atmıştır?
Bir oyun var mıdır, yok mudur bunu en iyi sorgulayacak olan yine sendikanın üyeleridir. Herkesten önce bu yanıtı almak onların hakkıdır.
Ancak tesadüfen öğrendiğimiz bir konuyu da burada bilginize sunalım, hani ipucu kabilinden. Bir arkadaşımız, ILO’nun Cenevre’de yapılacak toplantısında Lastik-İş başkanının ismini görmüş. Kendisi de ILO’nun 19 Mayıs’ta yayınladığı bir basın bülteni sonrasında Türkiye’den kimler gidiyor diye araştırınca merak edip bakmış. Bu bilgiyi veren arkadaşımızdan rica ettik, bize ILO’nun sitesini ve söz konusu listeyi gösterdi. Gerçektende o listede Başkanın adını gördük, onunla birlikte iki kişinin daha isimleri vardı Lastik-İş ve DİSK adına gidecekler arasında.
22 Mayıs’ta grevden başka yol olmadığını söyleyen bir başkan nasıl olur da Haziran ayının başında İsviçre’de yapılacak ILO toplantısının listesinde yer alır? Bu listeyi herhalde adamlar kendi kafalarından yapmıyor, sen ismini bildirirsen koyarlar.
Arkadaşımızın anlattığına göre orada işçiler adına söz sahibi olan yalnızca Türk-İş Başkanı imiş diğerlerinin ne yaptıklarını o da bilmiyor, doğrusu ben de bilmiyorum. Lastik işçileri yediğin içtiğin senin olsun başkan hele anlat ne yaptın, bizi nasıl temsil ettin diye sorarlar, öğrenirler, bizim de görgümüz artar.
Bu yazı yazıldığı sıralarda ILO ile ilgili DİSK’in katılmama kararı aldığını okuduk, bu Lastik-İş’in başkanını da bağlıyor mu onu bilmiyoruz. Gitti mi gitmedi mi zaten bizim tartıştığımız da bu değil. Sendikanın belkemiği niteliğindeki üç işyerinde greve çıkılacak, ama başkan seyahat hesapları yapıyor konu bu.
Buradan acaba başkan greve çıkılmayacağını biliyordu, o nedenle adını bu listeye yazdırdı diye bir sonuç çıkmaz mı ne dersiniz? Eğer böyle ise bu işte oyun var diyenlere afarıp, kabarmasına ne demeli?
Sözleşme görüşmeleri başlarken Sendika başkanı olan bu kişi, sözleşme bittiğinde birçok işçi için hala Goodyear baştemsilciliğinde kaldığını göstermiştir.
Goodyear işçisi kendisine buradan bir pay çıkarmasın, dün savrulan tehditler sözleşmeyle rafa kalkmış değildir. Bu rüzgarın sonuç aldığını gören işveren, yarın o imzalanan sözleşmenin de delinmesi talebiyle karşınıza dikilebilir. Onlar her gidiyorum dediğinde senden bir şeyler almaya devam da edecektir. Başkanınız da feda olsun diye diye vermekten çekinmeyecektir. Dün çalışma süreleriyle, bugün korumalı sistem ve enflasyon altında artışla başlayan geriye gidişin son durağı neresi olacaktır?
20 yıldır sendikacılık yaptığını söyleyen bir kişi var karşımızda, eh yaşı da pek fazla olmadığına göre tezgah başındaki sıkıntıları göğüslemekten de epeydir uzak kalmış demektir. Ayrıca işkolu da ayrılmış demektir, o bir “sendikacı”dır artık, onun için önemli olan kendi işini korumaktır. Başkanın koltuğunun korunması ve maaşının düzenli ödenmesi ve artması her şeyden önemlidir. Sendika genel kurul belgelerine bakın, acaba size enflasyonun altında sözleşme imzalayan başkanın kendi ücreti neye göre artıyor, ne kadar artıyor?
Bu sorular artar, eksilmez. Yıllarca kazanılmış, başarıyla çıkılmış sözleşmeleri gururla yazılırdı, sevinçle anlatılırdı. Bugün bir maddeyi koruyabildiği için başarılı olduğunu söyleyen yöneticiler yüzünden sayfalar dolusu kahır mektubu yazıyoruz.
Evet sevinilecek yan da var, hala lastik fabrikalarında toplu sözleşme var, hala sendika var. Ama artan da bir sömürü ve buna karşı çözüm üretemeyen bir de yönetim var.
Geçmiş olsun demekten başka bizim elimizden bir şey gelmiyor. Bu saatten sonra söz ve eylem lastik işçilerinin olacaktır. Hala bu yönetimden ve yönetim anlayışından bir umutları varsa yollarına devam edeceklerdir, ancak bir kısmının farkında olduğu gibi 2008’de neyle karşılaşabileceklerini de hesaplayarak gideceklerdir.