Kimi Amerika’nın sesi yazarlara bakılırsa, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Zalmay Halilzad ve Irak İslam Partisi (Sünni) lideri Tarık el-Haşimi buluşması, Türkiye için büyük bir başarıymış. Amerika ile Sünniler arasında tarihi bir uzlaşmaya damgamızı vurmuşuz. Sünniler seçim sürecine katılıyor, Türkiye için çok önemli olan Irak’ın bütünlüğü garanti altına alınıyormuş… Türkiye Irak’a müdahil oluyormuş… Belli ki birileri, […]
Kimi Amerika’nın sesi yazarlara bakılırsa, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Zalmay Halilzad ve Irak İslam Partisi (Sünni) lideri Tarık el-Haşimi buluşması, Türkiye için büyük bir başarıymış. Amerika ile Sünniler arasında tarihi bir uzlaşmaya damgamızı vurmuşuz. Sünniler seçim sürecine katılıyor, Türkiye için çok önemli olan Irak’ın bütünlüğü garanti altına alınıyormuş… Türkiye Irak’a müdahil oluyormuş… Belli ki birileri, AKP yönetimini, kıyma makinesine atlamaya teşvik ediyor.
Seçimler parçalanmayı hızlandıracak
”Irak İslam Partisi Sünnileri ne kadar temsil ediyor? Seçimlere katılması direnişi zayıflatır mı” gibi iki önemli soruyu unutsak bile, seçim sürecine dikkatle bakarsak, parçalanmanın hızlanmakta olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Ocakta seçimlere Sünniler etkili bir biçimde katılmadığı, Basra ve Bağdat’taki eğitimli orta sınıflara dayanan Allavi’nin Irak Ulusal Listesi’nin oy oranı yüzde 14’te kaldığı için Kürt ve Şii blokları meclis aritmetiğini belirlemiş, devlet başkanlığını ve başbakanlığı bölüşmüşlerdi. Bu kez çok daha karmaşık bir sonuç söz konusu. Sünnilerin seçimlere katılması, Kürtlerin ve Şiilerin meclisteki paylarını azaltacak. İkincisi, önceki seçimlere Kürtler tek bir blok olarak girmişti, bu kez Kürt İslam Birliği , seçimlere blok dışından katılıyor. KIP’nin parti merkezinin bombalanması, bu bölünmenin siyasi önemini gösteriyor.
Şiilere gelince, bu kez, hem Sistani , desteğini Birleşmiş Irak İttifakı’ na vermeyerek Şiileri tercihlerinde serbest bıraktı hem de Sadr çok daha etkili bir oyuncu. İttifakın listesinde en az 30 temsilcisi olduğu söyleniyor. Sonra, bir başarı göstermesi beklenmemekle birlikte, Ahmet Çelebi’ nin Ulusal Kongre Koalisyonu listesi var. ABD’nin tercihi Allavi’nin ise oylarını yüzde 20’ye yükseltmesi bekleniyor. Ayrıca, seçim sürecinde partiler arasında yaşanan karşılıklı karalama kampanyaları, siyasi cinayetler, sık sık afiş asanların bile öldürülmesi de mecliste uzlaşmaların ne kadar zor olacağını gösteriyor.
Halbuki, Bush yönetiminin akıl hocalarından Prof. Kanan Makiya’ nın işaret ettiği gibi Irak’ın birliğini koruyabilmek için anayasanın yeniden düzenlenmesi şart. Ancak, bu kadar parçalanmış bir meclisin, bu kadar önemli bir konuda, üstelik Kürtler ve Şiiler isteksizken bir uzlaşma üretmesi bence olanaksız.
Bubi tuzakları
Ayrıca, ABD’nin Irak’ta etkin bir devletin oluşmasını engellemek için aldığı önlemler de var. Örneğin, Şiiler ve Kürtler düşünülerek ”yürütme” devlet başkanı ve bakanlar kurulu (başbakan) arasında ikiye bölünecek biçimde oluşturulmuş. Bu, yürütmenin iki başının birbirlerinden habersiz çalışmalarına, birbirlerini engellemelerine, yönetimin felç olmasına neden olabiliyor. Diğer taraftan meclisteki partiler, etnik ve dini bloklardan oluşuyor. Bu blokların da kendi liderlikleri var. Bu nedenle, siyasi kararlar, bakanlar kurulu toplantılarından çok, bu blokların liderleri arasındaki pazarlıklarda alınıyor. Anayasa, meclise yürütmeyi istediği zaman durdurma yetkisi verdiğinden ortaya tam anlamıyla bir pazarlıklar yumağı çıkıyor. Nihayet anayasa, eyalet yönetimlerinin, hatta yerel yönetimlerin birer ”bağımsız bölge” olma yönünde evrimleşmelerine olanak tanıyor. Bölge statüsü elde eden eyaletse kendi otonom hükümetine, güvenlik güçlerine kavuşmanın yanı sıra isterse, merkezi Irak ordusunun bölgesine girmesine izin vermeyebiliyor.
Diğer taraftan, nüfusun etnik, klan ve dini aidiyetler temelinde bölündüğü bir ortamda, merkezi hükümete sadık ulusal bir ordu kurmak da zaten olanaksız. Daha şimdiden, İçişleri Bakanlığı güçleri Bedir ve güneyde Polis, Sadr’ın milislerinden oluşuyor. Kuzeydeyse Kürtlerin yaklaşık 250 bin kişilik kendi silahlı güçleri var.
Tüm bunlardan birleşik bir devlet, hatta bir federasyon bile çıkmaz. Gerçek şu ki artık Irak diye bir şey yok! Güneyde Şiiler, kuzeyde Kürtler kendi devletlerine kavuşacaklar. Şiiler İran’la yakınlaşmaya devam edecek. Kürtlerse ”tarihin rüzgârının” kendilerinden yana döndüğüne, Suriye, İran, Türkiye ve hatta Ermenistan’daki parçaları da kapsayacak bir devletin kurulabileceğine inanıyorlar. 2003 Mayısı’nda Bush’la buluşarak Kürtlerin taleplerini sunan, Kuzey Amerika Kürt Ulusal Kongresi kurucusu, 1960’lardan bu yana KDP üyesi, Prof. Asad Kailani’ ye göre bu devletin yolu Washington’dan geçiyor. Bu yüzden Washington’u bölgesel istikrar ve petrol açısından Kürtlerin önemine ikna etmek gerekiyor (KurdishMedia.com, 09/12). Ancak belirleyici etken bölge ülkelerinin ABD projesine direnme gücü olacak. Bu yüzden, ”tarihin rüzgârı” geçmişte olduğu gibi, yine kolaylıkla yön değiştirebilir. Umarım Kürtlerin, ABD projesine takılmak dışında bir ”B” planı da vardır…
ergin.yildizoglu@gmail.com
Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi’nin 14.12.2005 tarihli sayısından alınmıştır