Yeni başbakanın ‘discord’dan seçilmiş olması da yeni bir kuşakla karşı karşıya olduğumuzun bir göstergesi. Hükümeti devirip yerine ne geçirecekleri siyasi örgütsüzlük yüzünden belirsiz olan göstericiler, teknoloji yardımıyla önlerindeki belirsizliğin ilk adımını zorlanmadan aştılar. Yeni seçilen başbakanın, dürüstlüğüyle ve siyasi patronaj ağlarının içinden gelmeyen bir yargıç olması Bangladeş’te benzer şekilde düşürülen yolsuzlukla özdeşleşmiş hükümetin yerine mikrofinans alanında ün kazanmış bir iktisatçının seçilmiş olmasıyla paralellik gösteriyor. Çürümüş bir siyasi sistemi, ‘siyasetler üstü’ olarak görülen teknokratik kadrolarla kurtarmaya çalışmak uzun vadede işleyecek bir çözüm değil, çünkü uzmanlık dediğimiz şey siyasetin dışında değil. Siyasi örgütsüzlük Nepal’de hükümeti devirelim derken monarşiyi destekleme, Hong Kong’da sömürge valisinin geri gelmesini isteme, Çin’in Tiananmen mültecilerinde Irak savaşını ya da Trump’ı destekleme şeklinde zuhur edebiliyor. Nepal’de monarşiyi destekleyen Hindutva milliyetçisi azınlık ve siyasi örgütlülüğü olmayan gelecek güvencesiz çoğunluğun yanı sıra sol partileri ele geçirerek siyaseti dönüştürmeyi umut eden bir kesim de var. Önümüzdeki dönemde bu kesimlerin Nepal siyasetini nasıl şekillendireceğini göreceğiz. Yeni dalga halk hareketlerinin Güneydoğu Asya’dan çıkıp çıkmayacağı da bu süreçte belli olacak
Ana muhalefet partisi binasının kuşatıldığı, on binlerin meydanlara toplandığı şu günlerde bize hem coğrafi hem tarihsel olarak çok uzak, sadece dağcıların ve Budizm’e merak salmış üst-orta sınıfların ziyaret edebildiği “bir masal ülkesinde”, Nepal’de, halk siyasetçilere öfkesinden meclis binasını yaktı.
Türkiye’de ilk tepkiler, ‘Yakarsa dünyayı garipler yakar’ duygudaşlığıyla Nepal’daki göstericileri desteklemek oldu. Hatta, çoğunluğunu öğrencilerin ve yeni mezunların oluşturduğu protestocuların başbakanı istifaya zorlaması, aynısı Türkiye’de niye yaşanamıyor diye örnek gösterildi. Bu olumlu kanaat birkaç gün içerisinde, ‘Meğerse Soros’un, CIA’nın işiymiş’ diye, en azından (Başka konularda ortaklaşamayacak siyasi çizgilerde olan) bazı kesimlerde geri çekildi. Devrilen hükümet Çin yanlısı olmasına rağmen, yerine gelen geçici başbakanı bizzat Çin hemen tanıyıp resmi ilişki kurduğuna göre gösteriler ne kadar Soroscu tartışılır, ama Nepal’daki siyasi durum, bölgesel ve küresel dengeler bağlamında incelenirse elbette daha iyi anlaşılır.
Bölgeyi bilenlerin Nepal’den ilk haberler gelmeye başladığında ilk kurduğu ilişki, geçen sene Bangladeş ve öncesinde Sri Lanka’da yaşanan protestolar ve hükümet değişiklikleriydi. Bunların hepsi Çin’e yakın hükümetleri olan Güneydoğu Asya ülkeleri. Dolayısıyla, niye Güneydoğu Asya, niye şimdi, diye sormak elbette gerekli.
Bu sorunun birkaç yanıtı olabilir. Biri ve en kolayı, Çin’le ekonomik hegemonya mücadelesi içinde olan ABD’nin bölgedeki diğer süper güç ve Çin’in ezeli rakibi Hindistan aracılığıyla bu ülkelerdeki muhalefeti destekliyor olması. Gerçekten de örneğin Nepal’de göstericilerin bir kısmı sol eğilimli değil ve hatta, 2008’de kaldırılan monarşinin geri getirilmesini talep ediyorlar. Bu monarşist gruplar Hindistan’daki aşırı Hindutva milliyetçileri tarafından açıktan destekleniyor. Yeni seçilen geçici başbakan da Hindistan eğitimli, o yüzden Hindistan’ın etkisinin artabileceği söyleniyor ama geçici başbakanın kendi aile tarihçesi monarşiye karşı mücadele etmekle geçmiş, o yüzden en azından o cephede bir sorun yok. Zaten, eğer ilerleyen zamanlarda federal cumhuriyeti güvence altına alan 2015 anayasasının değiştirilmesi gündeme gelirse solda örgütlü kesimler buna karşı mücadeleye şimdiden hazırlıklılar.
Solda örgütlü kesimler deyince, Türkiye’de Nepal’e dair yaşanan bir diğer kafa karışıklığı da devrilen iktidarın sosyalist partilerin koalisyonundan oluşuyor olması. Bu da Soğuk Savaş-vari bir komployu akla getiriyor. Ancak, Çin’in Soğuk Savaş sırasında Batı yanlısı monarşiye karşı desteklediği Maoist gerillalar iç savaşı kazanıp seçimli demokrasiye geçince sistem partileri haline geldiler ve iktidar on yıllardır aynı yüzlerin arasında gidip gelirken, parti kadroları ve aileleri zenginleştikçe zenginleşiyor. Üstelik ‘Çalıyorlar ama yapıyorlar’ denebilecek bir ekonomik programdan da yoksunlar. Örneğin Bangladeş, Çin’in yüksek teknoloji üretici konumuna yükseldikten sonra düşük teknolojili, tekstil ya da ev aletleri gibi sektörleri kendine çekti ve sanayileşme hamlesini hızlandırdı. Bu şekilde, KOBİ’leri güçlendi ve Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nden daha eşit pay talep edebilmeye başladı. Nepal’de ise sanayi yok hükmünde ve ekonomi; turizm başta olmak üzere hizmet sektörüne dayalı. Zaten, hizmet sektörü için sosyal medya çok önemli olduğu için gösterilerin fitilini ateşleyen internetin sansürlenmesi oldu. Yani gösteriler iktidarın ahbap çavuş ilişkileri ve haksız zenginleşme eleştirilmesin diye sosyal medya uygulamalarını kapatması siyasi bir başkaldırıya neden oldu gibi dursa da, meselenin temelinde ekonomik aciliyetler yatıyordu.
Bu ekonomik tartışma bizi Güneydoğu Asya’da neden art arda ayaklanmalar oluyor sorusunun diğer yanıtlarına götürüyor. Gerçekten de bu bölgedeki Çin etkisi göz ardı edilemez. Bir bakış açısına göre Çin, bölgeyle neokolonyal, sömürgeci bağımlılık ilişkileri kuruyor, bu da toplumsal hareketleri tetikliyor. Bir başka deyişle, bir sanayi planı olmadan Çin’den düşük teknolojili üretim pazarlarını devralmak artık ekonomik sürdürülebilirlik için yeterli olmuyor. Türkiye de pandemi ve ABD’nin Çin’e uygulayacağını açıkladığı ek gümrük vergileri sırasında Çin’den üretim kayması yaşanacağını ve bunun krizdeki KOBİ’leri kurtaracağını ummuştu, ama bildiğimiz gibi, bu kısa yol gerçekleşmedi. Bu beklentinin karşılanmaması, Sri Lanka’da Çin karşıtı eylemler olarak tezahür etmişti. Sanayisi daha iyi durumda olan Bangladeş’teyse halkın öfkesi Çin’e yönelmedi. Bunu, Çin’in üretim ağları, tedarik zincirleri içine girince refah ve eğitim düzeyi yükselince siyasi bilinçliliğin artmasıyla açıklayabiliriz. Nepal’deyse Çin’in sanayileşmeye katkısı neredeyse hiç yok ve ekonomi hizmet sektörü ve Nepal’in yurt dışındaki, özellikle Körfez bölgesinde hizmet sektöründe çalışan diasporasının eve geri gönderdikleriyle ayakta duruyor.
Platform ekonomilerinde çalışan yeni kuşak güvencesiz işçilerin sosyal medyayı siyasi amaçlarla kullanması da, haliyle geçmiş kuşaklardan ve muhtemelen klasik mavi ya da beyaz yakalı işçilerden farklı oluyor. Bu anlamda, tanık olduğumuz, Arap Baharı’ndan ya da coğrafi olarak daha yakın olan Hong Kong’un Şemsiye Hareketi’nden farklı bir kuşak.
Yeni başbakanın ‘discord’dan seçilmiş olması da yeni bir kuşakla karşı karşıya olduğumuzun bir göstergesi. Hükümeti devirip yerine ne geçirecekleri siyasi örgütsüzlük yüzünden belirsiz olan göstericiler, teknoloji yardımıyla önlerindeki belirsizliğin ilk adımını zorlanmadan aştılar. Yeni seçilen başbakanın, dürüstlüğüyle ve siyasi patronaj ağlarının içinden gelmeyen bir yargıç olması Bangladeş’te benzer şekilde düşürülen yolsuzlukla özdeşleşmiş hükümetin yerine mikrofinans alanında ün kazanmış bir iktisatçının seçilmiş olmasıyla paralellik gösteriyor. Çürümüş bir siyasi sistemi, ‘siyasetler üstü’ olarak görülen teknokratik kadrolarla kurtarmaya çalışmak uzun vadede işleyecek bir çözüm değil, çünkü uzmanlık dediğimiz şey siyasetin dışında değil. Siyasi örgütsüzlük Nepal’de hükümeti devirelim derken monarşiyi destekleme, Hong Kong’da sömürge valisinin geri gelmesini isteme, Çin’in Tiananmen mültecilerinde Irak savaşını ya da Trump’ı destekleme şeklinde zuhur edebiliyor. Nepal’de monarşiyi destekleyen Hindutva milliyetçisi azınlık ve siyasi örgütlülüğü olmayan gelecek güvencesiz çoğunluğun yanı sıra sol partileri ele geçirerek siyaseti dönüştürmeyi umut eden bir kesim de var. Önümüzdeki dönemde bu kesimlerin Nepal siyasetini nasıl şekillendireceğini göreceğiz. Yeni dalga halk hareketlerinin Güneydoğu Asya’dan çıkıp çıkmayacağı da bu süreçte belli olacak.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.