3 Eylül 2024’te Artvin’in Cankurtaran mevkiinde yapılmak istenen ağaç kesimini engellemek isterken şirket yetkililerinin silahlı saldırısına uğrayan Reşit Kibar, katledilişinin birinci yıldönümünde Cankurtaran’da anıldı
3 Eylül 2024’te Artvin’in Borçka ilçesi Cankurtaran mevkiinde, orman parkı ve konaklamalı mesire alanı projesi için yapılacak ağaç kesimine engel olmak isteyen köylüler, şirket yetkililerinin silahlı saldırısına uğramıştı. Saldırıda hayatını kaybeden ve “Eğer bir tane ağaç kesebilirseniz o gün hoca benim selamı okuyor olacak” sözleriyle yaşam ve ekoloji mücadelenin simgesi haline gelen yaşam savunucusu Reşit Kibar’ın katledilişinin birinci yıldönümü.
Cankurtaran Yaşam Savunması’nın çağrısıyla Cankurtaran köyünde Karayolları binasının önünde bir araya gelenler Reşit Kibar’ın yolundayız. Karadeniz’i sermayenin talanına teslim etmeyeceğiz” yazılı pankartla Kibar’ın vurulduğu ormanlık alana yürüdü. Burada yapılan ağaç dikiminin ardından Kibar’ın mezarıya karanfil bırakıldı.
Karayolları binasının önünde Halkevleri adına konuşan Canan Ustabaş, Reşit Kibar’ın geçtiğimiz yılda ekoloji mücadelesinin simgesi ve bayraklarından biri olduğunu belirtti. Reşit’in direnişi ve mücadelesine dikkat çeken Ustabaş, “Şirketlerin arkasına bakmadan kaçmasını sağlayan aslında buradaki mücadelenin kendisidir. Bunun için Reşit nezdinde bu köyün mücadeleci ruhuna teşekkür etmek istiyorum” dedi. Canan Ustabaş’ın konuşması şöyle devam etti:
Evet adalet arayışımız bitmeyecek Reşit’le ilgili yargılanma süreciyle ilgili fakat bununla birlikte üç tane daha talebimiz vardı. Aslında halkın şartıydı bunlar ve burada yapılması gerekenler. Şirketin çekilmesi yetmez, Karadeniz’de ve Türkiye’nin her yerinde talana açılan tarım arazileri, ormanlarla ilgili ruhsatlar, maden ruhsatları iptal edilsin ve bu aladaki faaliyetler durdurulsun dedik. Bunun derhal yapılması gerekiyor.
Reşit’in adının bu dağlara verilmesini istedik. Bunun derhal yapılmasını istiyoruz ve etkin yargılanma soruşturma sürecini geçtik. Bir sene oldu. Bir senede kat edilen yol buradaki köylülere ve gözaltılara dair oldu. Aslında halkın baskılanmasına dair oldu. Biz aslında karşı taraftan karşı tarafa uygulanan bir basınçtan ve işletilen bir hukuk sürecinden bahsetmiştik. Çok ters anladılar bizi. O yüzden bugün aynı noktadayız. Evet şirket sahibi, silahın sahibi yargılanmalı. Etkin soruşturma süreci artık bitti. Etkin bir yargılanma sürecine girilmeli ki bu halkın adaleti sağlanabilmiş olsun.
Bu devletin Çifteköprü halkına bir borcu var. Bu borcu ancak bu şekilde ödeyebilir.
Biz taleplerimizin arkasındayız. Burada Cankurtaran’da, Karadeniz’de bütün maden faaliyetleri aslında eteğinde yaşayan binlerce insan içinde barındırdığı binlerce hayvan türü bitki türünü ev sahipliği yapıyor. Talanı açtığınız alanlar bizim gelecekte susuzluk, kuraklık ve yoksullukla karşı karşıya kalmamızı sağlayacak olan alanlar. Evet biliyoruz, geleceğimize sahip çıkıyoruz ve diyoruz ki çocuklarımızın geleceğini açlığa, susuzluğa, yoksulluğa, kuraklığa teslim etmeyeceğiz. Bu mücadele bizim simgemiz, bu mücadele bizim bayrağımız ve bu bayrağı taşımaya devam edeceğiz. Herkese teşekkürler.
Mezar başında konuşan Kibar’ın kardeşi Ali Şükrü Kibar, “365 gün diyoruz ama inanın çok zor. Ailem adına yeğenlerim, ablalarım, köylüm adına bugün burada olan 3 Eylül’den 3 Eylül’e mücadelemize güç veren herkese teşekkür ederim. Söylenecek çok şey var ama inanın acımızdan kendimizi susturuyoruz. Çok konuşmak istiyoruz ama öfkemize yenik düşeriz diye çok konuşmak da istemiyoruz. Sadece acımızla birlikte süreci güçlü bir şekilde yürütmek, güçlendirmek, var olmak için mücadele ediyoruz. Hepimiz Reşit’iz.” dedi.
Çifteköprü Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Gökhan Genç şöyle konuştu:
Tarifsiz yaşadığımız bir gün. Burada Reşit kardeşimiz maalesef kaybettik. Mezara başındayız. Dolayısıyla adaletle ilgili hukukla ilgili her şeyi söyledik. Her şeyi de anlattık. Ama Reşit’in bir hayatını anlatamadık.
Reşit çok mükemmel bir insan. Bunu dile de getiriyoruz bazen. Reşit aramızda kibar ve kendi tabiriyle de hitap ediyoruz. Onun arkadaşları, şoför arkadaşları, bütün camiasına kendini sevdiren, kendini gerçekten saydıran, aramızda her zaman güler yüzlü davranan bir kişilikti.
Çocukluğumuz beraber geçti. Bu topraklara, bu mezara her bayramda gelirdik, giderdik. Ailesiyle birlikte doğumundan ölümüne dediğimiz işte bu. Biz buradaydık, hep beraberdik.
Köyün içerisinde verdiğimiz mücadele çoktu. Reşit’in de her zaman yanımızda olmadığı bir gün yoktu. Her zaman her saat bizi arayıp da desteklediği bir andı. Yine o günlerde beraberdik. Borçka’ya gittik, Artvin’e çıktık. O sabahında da yine Reşit bize haydi gidiyoruz. Köye gelmişler dediği andaydık. Hep birlikte dedik zaten, topluca gidelim, hep birlikte mücadele verelim dedik.Reşit çok ileriye atılan bir insandı. Evet doğrudur. Kişilik meselesiydi bu. Reşit’in kişiliği çok mükemmel ve bize de örnek olan yerdeydi. Düğünümüzde cenazemizde öncülük yapan çayına varıncaya kadar belki bulaşığını götürecek kadar getirdi insanlara her zaman mutluluk da veren bir insandı.
Yemin ediyorum Reşit bir başkaydı belki. Köyün içerisinde Reşit’in adı anılmadan inanın bir düğün olmazdı. Reşit her düğünde mikrofonu eline alıp da komut vermediği bir an yok. Bunu bu köy herkes biliyor. Çevresi, cemiyeti de biliyor. Her yerde gittiği şoför arkadaşlığa gittiği yerlerde.
Bana bir sözü de vardı. Ben işimden ayrıldığımda üç yıl önce bana bir laf söyledi. Oğlum dedi ne üzülüyorsun dedi sırtıma vurarak. Sen dedi taşı sıkacak çocuksun dedi. Yürü dedi. Kendi işini yap dedi. Bana o nasihatı verdi.
Sendika.Org