‘Z kuşağı’ hareketi patlayıcı hale gelince, birdenbire “Hami Nepal” adlı bir kuruluş öne çıktı. Hareketi başlatan, sokağa çağıran ve izin için başvuruda bulunanlar aniden ortadan kayboldu. Hami Nepal, Kathmandu Belediye Başkanı Balendra Shah ve Hami Nepal’in başkanı Sudan Gurung ön plana geçti
Bu yazı Nepal’de, Nepal Komünist Partisi (Maoist) içerisindeki ayrışmada halk savaşının devam etmesi gerektiğini savunan Nepal Devrimci Komünist Partisi’nin yayını olan moolbato.com’da yayımlandı.
Nepal, 36 yıldır parlamenter sistemle yönetiliyor. Bu süreçte ülke, yolsuzluğun bataklığına gömüldü ve 28 trilyon rupilik borç yükü altında ezildi. Bu durumun baş sorumluları, parlamenter partilerdir: Nepali Kongresi, CPN-UML, CPN-Maoist Centre ve Rastriya Prajatantra Partisi (RPP).
1990’dan bu yana 28 hükümet kuruldu: Nepali Kongresi 14, CPN-UML 5, Maoist Centre 4, RPP 4 ve bağımsız bir hükümet. 2008’de federal demokratik cumhuriyetin kurulmasından sonra ise 14 hükümet oluştu: UML’den 5, Nepali Kongresi’nden 4, Maoist Centre’dan 4 ve bir bağımsız hükümet.
Bu hükümetlerde liderlik yapan isimler arasında KP Sharma Oli (UML, 3 kez), Pushpa Kamal Dahal ‘Prachanda’ (Maoist Centre, 3 kez), Sher Bahadur Deuba (Nepali Kongresi, 2 kez), Girija Prasad Koirala (Nepali Kongresi, 1 kez), Sushil Koirala (Nepali Kongresi, 1 kez), Madhav Kumar Nepal (UML, 1 kez), Jhala Nath Khanal (UML, 1 kez) ve Baburam Bhattarai (Maoist Centre, 1 kez) yer alıyor. Federal cumhuriyet döneminde 13 partili hükümetin 9’unu komünist liderler yönetti.
Ancak ne Nepali Kongresi -RPP’yi bir yana bırakalım- ne de komünist partiler, özellikle son 9 hükümet, neden ülkenin ekonomik ve sosyal dönüşümüne yönelik somut bir plan sunamadı? Neden yolsuz yönetim sistemini daha da güçlendirdiler? Neden yolsuzluk ve usulsüzlük bataklığına saplandılar?
Sonuç olarak, ‘Z kuşağı’ isyanı, Nepali Kongresi, revizyonist ve oportünist (parlamenter) komünist partiler, RPP ve Rastriya Swatantra Partisi (RSP) gibi partilerin meşruiyetini sorguladı ve bu partilerin varlık nedeninin sona erdiğini kanıtladı. Ulusal ihanet ve halka zarar veren politikalara duyulan derin memnuniyetsizlik, ‘Z kuşağı’ isyanında bir patlama olarak ortaya çıktı. Ancak trajik bir şekilde, gerçek vatansever ve devrimci güçlerin güçlü bir varlığının olmaması, bu isyanın yabancı gerici güçler (emperyalizm ve yayılmacılık) tarafından ele geçirilmesine yol açtı. İsyan, geçmiştekilerden daha fazla yabancı kuklasını iktidara taşıyacak bir zemin hazırladı.
Sonuçta, mevcut sistem, anayasa ve yönetim, aynı statükocu döngüde dönmeye devam ediyor. ‘Z kuşağı’ isyanının ruhu, yolsuz ve kukla parlamenter sistemi tamamen ortadan kaldırarak yolsuzluk ve kötü yönetimi kontrol altına alacak yeni bir halk demokrasisi, yani federal halk cumhuriyeti kurmayı hedefliyordu. Ancak yerli ve yabancı gerici güçler, hareketin kazanımlarını bir “balık avlama” oyununa çevirdi; bu, gençlerin fedakârlığına ve şehitlerine büyük bir hakarettir. ‘Z kuşağı’, bu durumu jeopolitik entrikaların bağlamında derinlemesine anlamalı ve analiz etmelidir.
Rana rejimine karşı başlayan devrim, ihanet ve uzlaşmayla sonuçlandı. Bu sürecin perde arkasındaki ana aktör Hindistan’dı. Hindistan’ın arabuluculuğunda kral, Rana rejimi ve Nepali Kongresi arasında bir anlaşma yapıldı. Devrimin ardından Rana başbakanı yine başbakan olarak atandı; bu, devrimcilere büyük bir ihanet, aldatmaca ve aşağılamaydı.
Bu uzlaşmaya karşı çıkan K.I. Singh ve Bhim Datta Pant’ın isyanları, Hindistan ordusu çağrılarak bastırıldı. Bu ordu, Nepal’in Çin sınırındaki 18 kontrol noktasında 28 yıl boyunca kaldı. 1951 devrimi tamamlanamayınca, 1960’ta Kral Mahendra bir darbe yaparak iktidarı ele geçirdi.
Çok partili sistemin kurulduğu bu hareket, kral, Nepali Kongresi ve UML arasında üçlü bir anlaşmayla sonuçlandı. Cumhuriyet talepleri bastırıldı; anayasal monarşi ve çoğulcu demokrasi üzerinde uzlaşılarak hareket sona erdirildi.
Memnuniyetsiz kesimler, özellikle komünistler, 1990 anayasasını, parlamenter sistemi ve monarşiyi tamamen ortadan kaldırma talebiyle 1991’de silahlı halk savaşını başlattı. On yıl içinde halk savaşı, ülke topraklarının yüzde 80’ini kontrol altına aldı; temel bölgeler, halk hükümetleri ve halk iktidarı deneyimleri oluşturuldu; yedi tümenli Halk Kurtuluş Ordusu kuruldu.
Ancak liderliğin ihaneti ve oportünizmi, federal halk cumhuriyeti hedefiyle başlatılan halk savaşını demokratik cumhuriyet anlaşmasıyla sınırladı ve savaş sona erdirildi. Bu anlaşmaya karşı halk savaşının geniş kesimleri devrim bayrağını taşımaya devam etti, ancak bölünmeler ve parçalanmalar devrimci hattı savunmacı bir konuma itti.
Özellikle halk savaşının mimarlarından Mohan Baidya ‘Kiran’ liderliğindeki parti, mevcut sistemin, anayasanın ve yönetimin tamamen sona erdirilip federal halk cumhuriyeti için sokaklarda mücadele etmeye devam etti.
Son 12 yıldır, halk savaşını sürdüren devrimci kesimler, ulusal bağımsızlık, halk demokrasisi ve halkın geçim kaynakları gibi konularda aralıksız mücadele ediyor. Bu kesimler, Nepal’in özgün koşullarına dayalı silahlı isyan stratejisiyle, halk mücadelesi, sınıf mücadelesi ve halk direnişi zincirini oluşturuyor.
‘Z kuşağı’ isyanının zeminini, kısmen de olsa Devrimci Komünist Parti Nepal’in hazırladığı bu “köklü anlatı” şekillendirdi. Parti, sistem ve yönetime karşı isyan için ilham verdi ve çağrıda bulundu. Son dönemde bu parti, ülke çapında yolsuzluk karşıtı bir kampanya yürüttü.
Sadece bu parti değil, sokaktaki tüm partiler ve parlamentodaki partiler de yolsuzluk karşıtlığını ana mesele haline getirerek hareket ediyordu. Bu çabalar, halk arasında Nepali Kongresi-UML koalisyon hükümetine karşı öfkeyi artırdı.
Siyasi partiler, akademisyenler, sivil toplum, yazarlar, entelektüeller ve gazeteciler, Nepal’in “anarşinin eşiğinde”, “isyan fırtınasının yaklaştığı”, “halk ayaklanmasının yakın olduğu” ve “devrim için nesnel koşulların tamamen olgunlaştığı” analizlerini yapıyordu. Örgütsüz yolsuzluk karşıtı eylemler, sokakları ısıtmaya devam ediyordu.
Bu bağlamda, yabancı gerici güçler (emperyalist ve yayılmacı) de kendi hazırlıklarını yapıyordu. ABD Büyükelçiliği, Gençlik Konseyi, Barış Gönüllüleri, halk diplomasisi, kültürel diplomasi, insan hakları projeleri, bilişim teknolojisi eğitimleri, eğitim ve ekonomik diplomasi gibi örtüler altında Nepal gençliğini değişim, ağ oluşturma, seferberlik ve yönetim konularında yedi eyalette eğitmeye devam ediyordu.
Kathmandu Belediye Başkanı Balendra Shah aracılığıyla bu gençler mobilize ediliyordu. Shah, Başbakan KP Oli ve mevcut hükümete karşı nefret söylemleri yayıyor, “Singha Durbar’ı yakarım” ya da “liderleri çukura gömerim” gibi ifadeler kullanıyordu.
Hindistan Büyükelçiliği de Nepal’deki 600 bin vatandaşını, 200 milyon rupilik tek taraflı projeleri ve kendi müfredatına dayalı 16 okulda okuyan gençleri “beyin yıkama” yoluyla kullanıyordu. İş insanı Durga Prasai aracılığıyla bu gençler mobilize ediliyordu. Hindistan, Oli hükümetini devirip kendi “kukla” hükümetini kurmayı planlıyordu.
Öte yandan, gerici güçler (eski monarşistler) de bulanık suda balık avlama peşindeydi; eski ordu, polis ve memurları kullanarak kaos yaratmayı ve monarşiyi yeniden kurmayı hedefliyordu.
Bu zeminde, halk ayaklanmasını tetikleyecek bir meselenin aranması dört bir yanda devam ediyordu. Devrim ya da isyanlarda gençlerin rolü belirleyici olur. Gençleri sokağa nasıl dökeceği, herkesin kendi entrikaları ve hazırlıklarıyla şekilleniyordu.
KP Oli’nin Çin ziyareti ve SCO zirvesinde Lipulek meselesini gündeme getirmesi, güney komşusunu (Hindistan) rahatsız etti. Çin’in tek taraflı açıklamasında Oli’nin Küresel Güvenlik İnisiyatifi’ni desteklediği belirtilince, hem güney hem de batılı güçler (Hindistan ve ABD) aynı anda öfkelendi.
Oli’nin Japonya emperyalizmine karşı zafer gününde Çin’deki askeri geçit törenine katılması, güney ve batılı güçlerin Oli hükümetini hemen devirme kararını pekiştirdi.
Bir kaynağa göre, Oli’nin danışmanları, 26 sosyal medya platformunun Nepal yasalarına uymadığını, bunları yasal çerçeveye sokmak için bir haftalık ültimatom verilmesi gerektiğini ve uymayanların kapatılmasını önerdi. Oli, iletişim bakanına talimat verdi ve sosyal medya platformları kapatıldı.
Bu sırada Twitter’ın sahibi Elon Musk, Nepal’in yolsuz bir ülke olduğu gerekçesiyle platformun kaydolmayacağını bildiren bir mektup gönderdi. Bu, Oli’yi daha da öfkelendirdi ve tam kapanma emri verdi.
Bu hamle, yabancı gerici güçler için “kör göze parmak” bir fırsat oldu. Hemen TikTok üzerinden isyan çağrıları yapıldı. Barışçıl olduğu söylenen hareketin, nasıl şiddetli hale getirileceği, kontrolsüz bir kaos yaratılarak nasıl hedeflere ulaşılacağı önceden planlanmıştı.
Bir kaynağa göre, bu güçler en önde okul çağındaki çocukları kullanarak polisin ateş açma durumunu provoke etti. Polis ateş açtığında, hazır bekleyen keskin nişancılar kolej üniformalı öğrencilerin başına ve göğsüne ateş etti. Böylece halkta öfke patlaması yaratıldı ve ertesi gün istenen yıkım gerçekleştirildi.
Aynı kaynağa göre, Bangladeş’te de benzer bir strateji kullanılmıştı. Şüphe uyandırmamak için protestocular sokakları temizledi ve çöpleri kendileri topladı. Ancak Nepal polisi bu konuda sessiz; kaos sırasında polis ve yönetimde panik yaşandığı için soruşturma yapılamadı.
Ertesi gün, planlandığı gibi protestocular daha da öfkeli hale geldi. Siyasi liderlerin evleri yakıldı, liderlere saldırılar düzenlendi, polisler dövülerek öldürüldü, tüm polis karakolları yakıldı, polis silahları yağmalandı, bazı polisler çıplak bırakılarak kovalanıp öldürüldü.
İçişleri Bakanı ve Başbakan istifa etse de protestocular durmadı. Ardından kamu binalarına saldırılar ve yağmalar başladı. Parlamento binası, Singha Durbar, Yüksek Mahkeme gibi idari binalar ateşe verildi; tarihi belgeler, Nepal’in resmi “sivri haritası” gibi kanıtlar yakılarak yok edildi.
Bu sırada, sadece 200 metre ötedeki Nepal Ordusu’nun genel merkezi (Jangi Adda) sessiz bir seyirci gibi durdu. Tüm yapılar ve belgeler yok olduktan sonra ordu güvenliği devraldı, sokağa çıkma yasağı ilan etti ve durumu kontrol altına aldı; bu, geniş çapta eleştiriliyor.
Ordunun aracılığıyla, güney ve batı için uygun bir hükümet kurulması için çekişmeler yaşandı ve Sushila Karki geçici başbakan olarak atandı, parlamento feshedildi.
‘Z kuşağı’ hareketi patlayıcı hale gelince, birdenbire “Hami Nepal” adlı bir kuruluş öne çıktı. Hareketi başlatan, sokağa çağıran ve izin için başvuruda bulunanlar aniden ortadan kayboldu. Hami Nepal, Kathmandu Belediye Başkanı Balendra Shah ve Hami Nepal’in başkanı Sudan Gurung ön plana geçti.
Sudan Gurung’un kökeni belirsiz; 2015’te Hami Nepal’i kurmuş, 2020’de kaydetmiş. Web sitesine göre, Gurung “Özgür Tibet” hareketine katılmış ve Çin karşıtı faaliyetlerde bulunmuş. Sitesinde “Students for a Free Tibet” logosu ve bağlantısı yer alıyor. Destekçi 27 kuruluş arasında Barbara Vakfı da var; vakfın başkanı Dr. Sanduk Ruit, CIA bağlantılı “Magsaysay” ödülü almış bir isim.
Tarihte ilk kez, sürgündeki lider Dalai Lama, Başbakan Sushila Karki’ye tebrik mesajı gönderdi. Hindistan Başbakanı Modi de Twitter, Dışişleri Bakanlığı ve Manipur’daki bir konuşma aracılığıyla Karki’yi kutladı.
Bir ülkenin başka bir ülkenin başbakanını kutlaması normal olsa da, Nepal’in özel koşullarında olayların birbiriyle bağlantılı gelişimi, ‘Z kuşağı’ hareketinin CIA ve RAW (Hindistan istihbaratı) tarafından ele geçirildiğini gösteriyor.
Bu hükümet, CIA ve RAW’ın talimatlarını yerine getirecek bir kukla olacak; Çin karşıtı faaliyetlerin artmasıyla gelecek günler savaş ve huzursuzluk girdabına sürüklenebilir.
[moolbato.com’da yer alan orijinalinden Suphi Aydın tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.