kadınların giyimine devletin müdahalesi kabul edilemez. ama devletin karışmadığı kıyafetler de kadınların kararı olmayabilir. bir şirketin, elemeler düzenleyerek bir araya getirdiği kadınlarla kurduğu manifest’in ne giyeceğine müzik endüstrisi karar verir gibi geliyor bana
manifest grubunun kılıkları, kıyafetleri, dansları bahane edilerek soruşturulmasının esas sebebinin konserlerinde atılan iktidar karşıtı sloganlar olduğunu okudum.
geçen ay bir başka müzik etkinliğinde, izleyicilerin toplu halde, iktidara yönelik, muhalif sloganlardan çok daha ağır şeyler söylediğine şahit oldum. etkinlikte sahne alanlar mutlak politik kimliğiyle öne çıkan gruplar değildi. politik bir müzisyenin konserinde daha da fazlası olabilir. öyleyse manifest konseri neden iktidar cenahında fırtınalara yol açıyor?
bunun cevabı açık bence; çok popüler ve genellikle çok genç insanlar tarafından takip ediliyor. aynı sebeplerle onlara sahip çıkan da daha fazla oluyor. bu şaşırtıcı değil, ne kadar çok dinleyici o kadar çok olumlu/olumsuz tepki.
bu işin bir yanı.
ama baskıyla karşı karşıya kalan başka müzisyenler de var; özellikle politik müzik yapanlar. bunların arasında ilk akla gelen grup yorum, tabii ki. hem “solun” hem de müzik dünyasının yorum’a yönelik ağır baskılara zaman zaman yetersiz tepki vermesi, zaman zaman da bunları görmezden gelmesi kabul edilebilir değil ve politik tercihlere dayanıyor ama bunda az da olsa, yorum’un git gide daha fazla kendisini, bir müzik grubundan çok bir politik araç olarak tanımlamasının etkisi var.
konser yasaklarına karşı mücadelede canlarından olan bir grubun kendilerine yönelik tepkisizlikten kaynaklanan öfke ve hayal kırıklığını anlıyorum, onlara bütün kalbimle katılıyorum. ama manifest’le ilgili kullandıkları ifadeleri haklı bulmuyorum. bu toprakların en yaygın muhafazakâr söylemlerini ve son derece tartışmalı bazı iddiaları (örneğin; “faşizmin yöntemidir, bir halkı kolayca yönetmek için onun kültürünü yok edip yerine kendi kültürünü yerleştirir.”) bir araya getiren açıklamalarının dikkate alınabilecek tek bölümü, gördükleri baskıya yönelik kayıtsızlığa itiraz etmeleri.
hepimiz ahlaksızlık yaftasının en çok kadınlara yakıştırıldığını, yapıştırıldığını biliyoruz. ahlaksızlık dendiğinde cinsellikle ilgili konuların kastedildiğini de. erkeklerin ve erkek egemenliğinin bir kadına bu yaftayı yapıştırarak her şeyi yapabileceğinin varsayıldığını da. nitekim, manifest de bu yaftalamayla baskı gördü, tıpkı gülşen gibi…
feministler bu ifadenin karşımıza çıktığı her durumda, altındaki kadın düşmanlığını görüyor. ancak bu yaftaya maruz kalan herkesin kadın ya da kadın özgürlüğü dostu, yanlısı, savunucusu veya temsili olduğu anlamına gelmiyor bu.
düşünsel ve politik tercihleri, örneğin gülşen’in ifşa edilen tacizcileri savunan ifadeler kullanmasını kastetmiyorum. baskı gören, ezilen bir birey ya da topluluk başka bir alanda yanlış fikirlere sahip olabilir; tıpkı ağır baskı altında olan grup yorum’un yazının başında andığım açıklaması gibi. haksızlığa, baskıya uğrayanlar yanlış görüşlere sahip olduklarında da hakları savunulmalı.
kadınların giyimi, performans sanatçılarının dansları vb. konularda devletin müdahalesi kabul edilemez. ama devletin karışmadığı kıyafetler de kadınların kararı olmayabilir. hypers adlı şirketin, elemeler düzenleyerek bir araya getirdiği genç kadınlarla kurduğu manifest’in elemanlarının ne giyeceklerine tam olarak kendilerinin karar verdiğine inanmakta zorluk çekiyorum, bana bu kararlar müzik endüstrisinin içinde verilir gibi geliyor. aynı şekilde erkeklere yönelik pornonun en sevilen temalarından biri olan lezbiyen seksin (tahrik edici bir işler oluyor ama allah korusun çıplak erkek bedeni görmek zorunda kalmıyorlar!) taklidine dayanan performansların da bir tercih olduğundan şüphe ederim.
manifest’in bir proje olduğu söyleniyor, bu doğru. ardından insanın aklına müzik endüstrisiyle çalışan her müzik grubu ya da müzisyen proje olabilir mi sorusu geliyor ama hayır, öyle değil. inandıkları müziği yapmak için, kirasını ceplerinden ödedikleri stüdyolarda bir araya gelen, kendi imkânlarını zorlayarak çıkarttıkları albüm beğenildikten sonra endüstrinin dikkatini çeken gruplar var. önemli bir plak şirketinin çıkarttığı ilk albümlerinden sonra istanbul’a gelip çok zor koşullarda, aynı evde kalan ve bir barda sahne alarak geçimlerini sağlamaya çalışan, sonra başarı kazanan izmirli müzik öğretmenlerinin kurmuş olduğu model mesela; özellikle solistleri fatma turgut’u tanırsınız. sonra manifest’in öncüllerinden olan, iyi müzisyenlerle iyi şarkılar kaydeden, dört kadından oluşan hepsi var.
bal gibi tartışılır, farklı renklerin farklı anlamları var zaten de, iyi müzik ve kötü müzik de var. ve hepimiz, hangi türde olursa olsun iyi müziği hak ediyoruz.
müziğin insanlara ulaştırdığı duygular, fikirler şarkıların sözlerinden ibaret değil, onun kendine has bir dili var, müzikle, tek bir söz kullanmadan onlarca şeyi ifade edebilirsiniz. insanları eğlendirmek için müzik yapanlar da dahil olmak üzere müzisyenin amacı iyi müzik yapmak olmalı, manifest’in son açıklamasındaki iddia edildiği gibi, “ülkelerini temsil etmek” değil! gerçi bu açıklamaların da bir iletişim stratejisinin parçası olduğunu görmek kolay.
iletişim demişken grubun adına değinmemek olmaz. insanların inanca, kendisinden büyük güçlerin yardımını ve desteğini alabileceğine inanmaya ihtiyacı var. bu ihtiyaca din kadar batıl itikatlar da cevap veriyor. hidayet tuksal’ın o isabetli ifadesiyle toplum din yorgunu oldukça batıl itikatlara rağbet de artıyor. “manifest” ifadesi anlayabildiğim kadarıyla, güney doğu asya’da neşet eden bazı itikatların batı avrupa’nın ve amerika’nın süzgeçinden geçirilmesiyle elde edilen bir dilek dileme “tekniği”; inanana, deneyene sabır ve şans dilerim.
bize gelince, baskının her türüne karşı çıkabiliriz ama baskı göreni sahiplenirken biraz ayrıntılı düşünmemizde yarar var bence. bir yönetim biçimi olarak erkek egemenliği, bugünün laik/dinci siyasal tahterevallisinin dışında, önemli bir bölümü evrensel olan araçlar da kullanıyor; kendi başına çok değerli olmayacak müziği hetero erkekleri mutlu edecek görüntülerle pazarlamak bunlardan biri. ve feministlere düşen o araçları da görmek.
Kaynak: Kadın İşçi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.