mahsa jina, kişiliğinde hem ezilen kürt kimliğini hem de baskı altına alınan, sömürülen kadın kimliğini bir araya getiriyordu. öldürülmesinin ardından bir insan hakları eylemcisi, “bir kadın olarak gözaltına alındı, kürt olması gözaltının ölümle sonuçlanmasına sebep oldu” dedi
geçtiğimiz hafta, 16 eylül günü, mahsa jina amini’nin ölüm yıldönümüydü. amini, önce iran’da, sonra dünyanın her yerinde kadın özgürlüğünün simgelerinden biri oldu. onu önce mahsa olarak tanıdık ama sonra anadilindeki adının jina olduğunu öğrendik. mahsa jina, 22 yaşında bir kürt kadınıydı, örtünme kurallarına uymadığı için gözaltına alındığı tahran polis merkezinde gördüğü şiddet ölümüne yol açtı. bu cinayet, “jin, jiyan, azadi” sloganının yükseldiği ve bütün dünyada duyulduğu büyük protestolara yol açtı. bu protestolara katılan kadınlar da ağır polis şiddetine maruz kaldı, gözaltında toplu tecavüze uğradılar, işkence gördüler katledildiler. jin jiyan azadi kalkışması 21. yüzyılın en kanlı şekilde bastırılmaya çalışılan hareketlerinden biri oldu.
mahsa jina, kişiliğinde hem ezilen kürt kimliğini hem de baskı altına alınan, sömürülen kadın kimliğini bir araya getiriyordu. öldürülmesinin ardından independent türkçe’ye konuşan bir insan hakları eylemcisi, “bir kadın olarak gözaltına alındı, kürt olması gözaltının ölümle sonuçlanmasına sebep oldu” dedi. ancak hem öğrenci hareketinin hem de iran’ın şah döneminden itibaren var olan ve 1979 devriminde önemli rolü bulunan güçlü işçi sınıfı hareketinin de bu protestolarda büyük etkisi olduğunu da unutmamalı. o yıl işçilerin örgütlediği binden fazla protesto ve üç yüzün üzerinden grev olduğu bildiriliyor. gelirin düzenli bir biçimde düştüğü, yoksulluğun yoğun ve yaygın olduğu iran’da bu, şaşırtıcı olmayan ama anaakım medyanın gözardı ettiği bir olgu.
başörtüsü yasağı ve buna karşı direniş, genel olarak kadınların direnişi iran’daki önemli dinamiklerden biri. nitekim kadınların olağanüstü kahramanlığıyla yürütülen mücadele geçtiğimiz aylarda örtünme yasağının askıya alınmasıyla sonuçlandı. burada iki noktaya dikkat çekmek istiyorum; bu mücadelenin böyle büyük bir kazanım elde etmesinde en az o kahramanlıklar kadar geniş kitlelerin sesi olması etkili. başörtüsü yasağına karşı mücadele tabii ki bir laikleşme mücadelesi, kitleselleşmesinde somut talepler -örneğin örtünme mecburiyeti- üzerinden yürümesinin ve genel toplumsal hoşnutsuzluğu dillendirmesinin etkisi var.
biz türkiyeliler açısından, iran tarihinde dikkat çekici bir nokta var bence. bu, iran’da 1936 yılında, zamanın monarkı rıza şah’ın türkiye’yi örnek alarak uyguladığı örtünme yasağı. iranlı kadın hakları savunucularının da desteklediği bu karar modernleşmenin bir adımı olarak görülmüş. kolluğun zoruyla yani kadınların peçelerinin çekilmesi gibi pratiklerle uygulanan bu yasak, bildiğiniz gibi 1979 islam devrimi’nde tersine döndü. rıza şah’ın halefi olan muhammed rıza pehlevi döneminde örtünmek suç olmaktan çıkmıştı ancak kadınların giyimi, geçen yüzyıldan beri iran’ın önemli meselelerinden biri oldu.
devrimden hemen önce orta ve lise eğitimi içinde kızların oranı yüzde 40 civarındaydı ama bunlar ağırlıklı olarak büyük şehirlerde yaşıyordu. devrimden sonra üniversiteler ve birçok lise kapatıldı, üç yıl sonra tekrar açıldı. başta akademisyenler olmak üzere meslek sahibi birçok kadın eve kapanmak zorunda kaldı. müfredat değiştirildi, ders kitaplarında kadınlar örtülü olarak resmedildi. meslek eğitiminde dal seçimi cinsiyetlendirildi, örneğin kadınların veterinerlik, jeoloji dallarında eğitim alması, erkeklerin de doğum doktoru olması yasaklandı. okulların da cinsiyetlendirildiğini, kızların ayrı eğitim aldığını söylemeye gerek yok, zorunlu örtünme yaşı öğrenciler için altıya düşürüldü, öğrenci ve öğretmenlerin aynı cinsiyetten olması kuralı getirildi. bunlar büyük ölçüde bildiğimiz şeyler. bu kısıtlamaların bir kısmı 1990’larda kaldırıldı, kadınların eğitime ulaşma oranı yükseldi; buna yüksek öğrenim de dahildi. 15-24 yaş arasındaki kadınların okuma yazma oranı devrim öncesinde yüzde 42.3’ken devrim sonrasında bu oran yüzde 97.70’e çıktı. 15 yaşın altındaki kız çocuklarının okuma yazma oranı ise yüzde 24.42’den 79.23’e çıktı. yüksek eğitimden mezun olan kadınların oranı da yüzde 2.4’ten 18.4’e yükseldi. bu artışlarda kız evlatlarını başları açık okula göndermek istemeyen ailelerin örtünme yasağı kalktığında göndermesi kadar toplumsal süreçler ve kadınlar arasındaki özgürleşme dinamikleri de etkili. ancak iran, bölgede ırak ve afganistan’dan sonra kadın istihdamının en düşük olduğu ülke, çalışma oranları çok düşük; devletin verilerine göre 2024 baharında, işgücü 65 milyon, bunların sadece 27 milyonu istihdam edilmiş durumda ve sadece üç milyonu kadın. işsizlerin de yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor.[1] türkiye’ye benzer bir biçimde, eğitimli kadın işsizliği çok yüksek, kadınların önemli bir kısmı aile içindeki erkeklerin kısıtlamaları yüzünden çalışamıyor. ve bütün bunlar kadınlara sokakları dolduracak öfke ve itkiyi sağlıyor.
bunlar bana birkaç şey düşündürdü.
bir rejim birçok yasak koyabilir ama organik toplumsal gelişmeyi engellemek mümkün değil.
herhangi bir mücadelenin kitleselleşmeden, sesini duyurması bile mümkün değil. otokratik bir rejime karşı çoğunluk olmak zaman zaman rejimi geriletebilse de zaferin garantisi değil. bütün bunlara rağmen, bütün bunları bilerek, her yerde yola devam.
Dipnot:
[1] https://wncri.org/2024/08/01/womens-economic-participation-iran/
Kaynak: Kadın İşçi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.