Bir tarafta İmamoğlu kollarını sıvamış savunma yapıyor, diğer tarafta İmamoğlu’nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan, müvekkilini savunmak için kamera karşısına geçmiş. Darbeciler, huzurla yataklarında öldüler ama 12 Eylül’ün 45. yılında kurdukları sistem, bütün ihtişamıyla hayatta. En olgun dönemini yaşıyor
Ekranımızda bir mahkeme salonu var. Mahkeme salonunda bir ekran…
Diploma davası nedeniyle ilk kez duruşmaya çıkan Ekrem İmamoğlu, kravatını çözmüş, ceketini çıkarmış, kollarını sıvamış, savunma yapıyor…
Önünde bir ekran…
İmamoğlu’nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan, Çorlu Cezaevi’nden, müvekkilini savunmak için kamera karşısına geçmiş, sırasını bekliyor.
Tutuklu belediye başkanını, tutuklu avukatı, mahkeme salonuna uzaktan bağlanarak, cezaevinden savunuyor!
* * *
Daha birkaç gün önce sosyal medya mesajları nedeniyle onlarca insan gözaltına alınmış.
Haberleri nedeniyle onlarca gazeteci…
Bazıları tutuklanmış. Sayıyı öğrenmek için birkaç gün beklemek gerekiyor.
Çağlayan Adliyesi’nin koridorları renkli!
Aylardır tutuklu olan öğrenciler, nihayet çıkartıldıkları ilk duruşmada tahliye ediliyor. Sadece sokağa çıktıkları için tutuklanmışlardı, tahliye kararı yine de sevinç yaratıyor.
Gazeteci Ercüment Akdeniz, aylardır tutuklu. Aynı zamanda eski EMEP Genel Başkanı… Siyasetçi kimliği de var. Gerekçesi HDK üyeliği…
Akdeniz, cezaevinde gün sayarken, TBMM’de komisyon, HDK’ya da üye DEM Partililer’in sözlerini tutanağa geçiyor.
Tipik bir Türkiye manzarası…
Gazeteci Furkan Karabay da aylardır tutuklu. İddianamesi, nihayet hazırlanabildi. Yıllarca hapsinin istenmesine iki sosyal medya mesajı gerekçe gösteriliyor.
Furkan, cezaevinden hikayeler yazıyor. Cezaevinde gördüklerini kayda geçiyor. Gazetecinin ve bir hikayecinin her yerden hikâye anlatabileceğini öğretiyor.
* * *
Aklımıza bir başka ekran geliyor.
Ankara’da özel yetkili mahkeme, “askeri darbe” gibi ağır bir suçu işleyen Kenan Evren ile Milli Güvenlik Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya’ya uzaktan bağlanıyor.
Evlerinde, rahat yataklarında, gülümseyerek soruları yanıtlıyorlar.
Memleketi, dinamiklerini çok ama çok iyi tanıyorlar.
Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar ama şefkat sonsuz!
* * *
Bir devlet, yurttaşını, üstelik fikrini almak istediği bir referandumla kandırır mı?
Burası Türkiye, oluyor.
12 Eylül darbecilerinin yargılanma yasağının kaldırılması, 2010 referandumuyla oylamaya sunuluyor.
“Yetmez ama evet” diyenlerin en büyük propaganda araçlarından biri bu düzenleme… “Askeri vesayet” kalkıyor, diyorlar.
Referandumla geçici anayasa düzenlemesi kaldırılıyor, Evren, Şahinkaya ve emrindeki kolluk kuvvetlerinin yargılanmasının önü açılıyor.
Ama hepimiz küçük bir gerçeği ıskalamışız meğer!
Aslında yargılanmalarının önünde engel yokmuş. Bunca yıl yargılanabilirlermiş.
Yargıtay, “zamanaşımı süresi dolmuştur” diyor aylarca dosyayı beklettikten sonra. Bu süreçte Evren de Şahinkaya da öldü. Davaları ölüm nedeniyle düşerken, Yargıtay, “zamanaşımı” yorumunu da ihmal etmedi.
Zira gerekliydi.
Anayasa Mahkemesi de bu yoruma katıldı.
Böylece insanları işkenceyle öldürenler, işkenceden geçirenler, ortalıktan kaybedenler de zamanaşımından yararlandı.
Darbeciler ve işkencecileri yaptıkları hiçbir eylemin hesabını vermedi…
Referandumun vaadi buydu. Yargılanacak, cezalandırılacaklardı.
Madem zamanaşımı işliyordu, engel yoktu, yargılanma yasağının bulunduğu dönemde 12 Eylül darbesinin Evren dahil komutanları hakkında iddianame hazırlayan savcı Sacit Kayasu neden meslekten ihraç edilmişti?
Neden onlarca suç duyurusu işleme konulmamış, tamamı geri çevrilmişti?
Hiçbirinin yanıtı verilmedi…
* * *
Darbeciler, huzurla yataklarında öldüler ama 12 Eylül’ün 45. yılında kurdukları sistem, bütün ihtişamıyla hayatta. En olgun dönemini yaşıyor!
12 Eylül 1980 ile seçimlerin yapıldığı 1983’e kadar geçen 39 aylık süreçte, darbe yönetimi 669 yasa, 139 KHK çıkardı.
* * *
Söz konusu 808 düzenlemeyle uyumlu 12 Eylül anayasası eklendi. Normalde anayasaya uygun kanunlar hazırlanırken kanunlara uygun bir anayasa hazırlandı.
Tüm bu düzenlemeler aradan geçen 45 yılda Türkiye’nin yönetilmesinde kullanılan temel metinler haline geldi.
Üstelik bu kanunların anayasaya aykırılığının iddia edilmesi de geçici anayasa maddesiyle yasaklandı. 2001’e kadar bu yasaklar sürdü.
O dönemin en temel yasalarından biri olan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, son dönemde sıkça gündeme geliyor.
Zaman içerisinde bu darbe düzenlemesi, yumuşatılması bir yana, iyiden iyiye güçlendirildi, temellendirildi.
Sokak, 12 Eylül’den bu yana “suç” ve “yasak”!
12 Eylül düzenlemelerinin neredeyse üçte ikisi, küçük değişikliklerle varlıklarını sürdürüyor. Değişen, kaldırılan düzenlemeler de daha demokratik bir Türkiye getirmediler.
* * *
Mamak’ta, Diyarbakır’da, İstanbul’da işkenceden geçirilenler, işkencecilerin hesap verdiğini göremediler.
Bugün, hak aramak, kendini ifade etmek, demokratik tepkisini göstermek isteyen gençler de 12 Eylül düzenlemeleriyle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor.
Şöyle demişti gençliğini Mamak’ta bırakan, işkenceden geçirilenlerden biri mahkeme önünde:
“Biz bu yaştaki insanların cezaevine atılmasının peşinde değiliz, sabah ‘günaydın’ demesinler mesela. Bize yeter!”
“Günaydın” dediler, “İyi geceler” dediler, “rahatsızlık verdik” dediler.
45 yıl geçti.
12 Eylül’ün gençleri şimdilerde 70’e merdiven dayadı, şimdi gençler 12 Eylül’le tanışıyor.
Ve bugün hâlâ Kenan Evren, o rahat yatağından bize bakıyor!
Kaynak: T24
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.