“Bloquons tout”, Fransa’daki emekçi sınıfların mücadelesinde yeni bir kapıyı aralamaya çalışıyor. Kapitalizm ve devletin kriz ve saldırganlığına karşı öfke, yeni yollar arıyor. Eğer işçi sınıfı öncülük rolünü üstlenir, talepleri netleştirir ve hareketi küçük burjuva dalgalanmalardan arındırırsa, “Bloquons tout” yalnızca bir günlük blokaj değil, Fransa’da yeni bir sınıf mücadelesi dalgasının başlangıcı olabilir
10 Eylül 2025’te Fransa’yı ülke çapında grev, gösteri, işgal, blokaj ve boykotlarla sarsması beklenen “Bloquons tout” (Her Şeyi Bloke Edelim/Durduralım) hareketi, yalnızca bir güncel toplumsal mobilizasyon değil; aynı zamanda Fransa’daki sınıf mücadelesinin evriminde yeni bir eğilimi gösteriyor. Bu hareket, hem kapitalist devletin kemer sıkma politikalarına karşı toplumsal bir tepki hem de işçi sınıfı ile halk kesimlerinin örgütlenme biçimlerinde yeni eğilimlerin ifadesidir.
Dijitalleşen Sınıf Tepkisi Hareketin doğuşu, Mayıs 2025’te Telegram üzerinden, “Les Essentiels” (gerekli/temel olanlar) adlı küçük bir kolektifinin çağrısıyla gerçekleşti. Bu grup, küçük esnafların ve alt-orta sınıfların hoşnutsuzluğunu dile getiriyordu. Ancak çağrı kısa sürede sosyal medya üzerinden viral hale geldi. TikTok, X (eski Twitter), Facebook ve Telegram gibi platformlarda yayılarak, parti ve sendikaların bürokratik karar mekanizmalarından bağımsız, tabandan doğan bir öfke hareketine dönüştü. Bu olgu 2018’deki Sarı Yelekliler’de olduğu gibi, sınıfsal hoşnutsuzluk kendine geleneksel parti ve sendika aygıtları dışında örgütlenme kanalları yaratmaya çalıştığını gösteriyor.
Hareketin temel argümanları, kapitalizm ve devletinin krizini işçi sınıfının ve toplumsal ihtiyaçların üstüne yıkmasına karşı gelişiyor:
– Bayrou hükümetinin açıkladığı 43,8 milyar euroluk kemer sıkma paketi, iki tatil gününün kaldırılması ve kamu hizmetlerinde kesintiler.
– Emeklilik, işsizlik ve sosyal yardımların dondurulması, yani emekçi sınıfların doğrudan yaşam koşullarını kötüleştiren önlemler.
– Vergi adaletsizliği: Zenginlerin ve sermayenin vergi yükünün hafifletilmesi, halk sınıflarının omuzlarındaki yükün artırılması. Bu noktada “Bloquons tout”, devlet aygıtının sermaye sınıfının çıkarlarını koruma işlevini açığa çıkarıyor. Hükümetin krize çözümü, sermayeden değil emekçilerden fedakârlık talep etmek.
Hareketin Sınıfsal Bileşimi: İşçi, Öğrenci ve Küçük Burjuvazi Hareketin bileşenleri oldukça heterojen:
İşçi sınıfı: Özellikle ulaştırma (SNCF, RATP), enerji (EDF, CGT Mines-Énergie), kimya ve ticaret sektörlerinde sendikalı ve mücadele geleneğine sahip işçiler. Bu sektörlerde katılım oranı yüksek.
Öğrenciler ve gençlik: UNEF gibi sendikalar temkinli ama destekçi. Lise öğrencileri (UNL) ise doğrudan blokaj çağrıları yapıyor. Öğrenciler, yaşam maliyetleri ve eğitimdeki kesintiler nedeniyle hareketin doğal bileşenleri haline geliyor.
Küçük burjuvazi ve esnaflar: Hareketin ilk eldeki kökeninde küçük esnaf ve alt-orta sınıfların hoşnutsuzluğu bulunuyor. Bu, sınıf kompozisyonuna karmaşık bir karakter kazandırıyor. Bu heterojenlik hem bir potansiyel hem de bir çelişki. İşçi sınıfının öncü rolü netleşmedikçe, hareket küçük burjuva unsurların dalgalı yönelimleri nedeniyle istikrarsız kalabilir.
Sendikalar ve Partiler: Çekingen Destekten Katılıma; CGT ve SUD gibi sendikalar, tabanlarından gelen baskıyla hareketi desteklemeye başladı. Özellikle ulaştırma ve enerji sektörlerinde grev çağrıları açık.
Sol partiler (LFI, PCF, EELV) Bloquons tout’u sahipleniyor; Mélenchon bu süreci yeni bir toplumsal dalganın başlangıcı olarak görüyor.
Merkez ve sağ sendikalar (CFDT, FO) ise mesafeli. Onların çekingenliği, sendikal ve siyasal bürokrasinin tarihsel olarak oynadığı sistemi dengeleme rolünün bir yansımasıdır.
İşyerlerindeki katılım, 2023 emeklilik reformu grevlerine göre daha sınırlı olacak gibi görünüyor. Ancak “Bloquons tout”, katılımın sayısal düzeyinden ziyade mücadele biçimleri ile fark yaratıyor: Grev ve blokajlar, Lojistik ve ulaşım ağlarının kesilmesi, Enerji kesintileri, Tüketim ve bankacılık boykotları, Doğrudan demokrasi meclisleri ve grev kasaları. Bu yöntemler, geleneksel sendikal grevden farklı olarak, çok yönlü eylem biçimleri ve taban inisiyatifi ile şekilleniyor. Bu, işçi sınıfının devlet ve sermaye aygıtına karşı doğrudan eylem yeteneğini genişletmeye ve çeşitlendirmeye çalıştığını gösteriyor.
Tarihsel Bağlam: 1968’den 2025’e Fransa işçi sınıfı, 1968’den bu yana defalarca sermayenin saldırılarına karşı kitlesel grevlerle yanıt verdi: 1995’te Juppé planına karşı, 2010’da Sarkozy’nin emeklilik reformuna karşı, 2019–2020 ve 2023’te Macron’a karşı… “Bloquons tout”, bu tarihsel zincirde yeni bir eğilimi temsil ediyor: Sarı Yelekliler gibi tabandan, sendikaların ötesinde doğdu; ama aynı zamanda 2023 grevleri gibi işyerlerindeki örgütlü gücü arkasına almaya çalışıyor. Bu iki hattın kesişiminde: taban hareketi + sendikal örgütlenme + örgütsüzler+ sokak hareketi + eylem biçimlerinde çeşitlenme…
İlk düşünceler: İşçi sınıfı ile öğrencilerin ve küçük burjuvazinin hoşnutsuzluğunun birleşmesi, yeni bir toplumsal patlamaya kapı aralayabilir. Sosyal medyanın sağladığı hız, toplumsal tabandaki hoşnutsuzluk ve öfke birikimi ile birlikte, kitleleri harekete geçirme gücü taşıyor. Kapitalist devletin kemer sıkma politikalarına karşı kitlesel öfke, devrimci bir moment doğurabilir.
Bununla birlikte, Hareketin net bir sınıf program ve öncülüğünün henüz olmaması, küçük burjuva taleplerin ve dağınıklığın ağır basmasına yol açabilir. Sendika bürokrasileri hareketi “kontrol altına alma” eğiliminde olabilir. Hareketin örgütlenme açısından gevşek ve heterojen yapısı, sağ popülist akımların içeriye sızmasına da kapı aralayabilir.
Sonuçta “Bloquons tout”, Fransa’daki emekçi sınıfların mücadelesinde yeni bir kapıyı aralamaya çalışıyor. Kapitalizm ve devletin kriz ve saldırganlığına karşı öfke, yeni yollar arıyor. Eğer işçi sınıfı öncülük rolünü üstlenir, talepleri netleştirir ve hareketi küçük burjuva dalgalanmalardan arındırırsa, “Bloquons tout” yalnızca bir günlük blokaj değil, Fransa’da yeni bir sınıf mücadelesi dalgasının başlangıcı olabilir.
Bugünkü eylemin temel perspektifi, Sarı Yelekliler hareketine oldukça benziyor. Hareketin çıkış noktası, çağrıyı yapan grubun özellikleri ve bu çağrıya yanıt verenlerin sınıfsal yapısı, hareketin karakterini şekillendirmiş durumda.
Fransa’da bugün yapılan çağrı, tıpkı Sarı Yeleklilerde olduğu gibi, toplumun büyük bir kesiminin sürekli olarak kemer sıkmaya zorlanmasına, sosyal haklarının ve ekonomik kazanımlarının budanmasına karşı bir tepkiyi yansıtıyor. Sarkozy ve Macron’un hükümetleri, Fransa’daki burjuvazinin uluslararası rekabet gücünü artırmak adına bütçeler ve politikalar üzerinden toplumun büyük kesimini yok sayıyor, emekçileri sürekli fedakârlığa zorluyor. En son Başbakan Bayrou’nun Fransa Parlamentosuna sunduğu 2026 bütçesi de tekelci burjuvazi dışındaki geniş halk kesimlerini zorluyor. Bütçeyle birlikte üniversite öğrencilerinin harçlarında, liseler ve ortaokullardaki yurt dışı gezilerinin finansmanında birçok kesinti yapılacak.
Fransa’da uzun yıllardır süren sistematik kemer sıkma politikaları, yeni yasalar ve uygulamalarla halkın cebine sürekli sistematik olarak el atıyor. Bu durum, orta sınıfların hızla erimesine, işsizleşmesine yol açıyor. Teknolojinin kapitalist kullanımı ve Amazon, Alibaba gibi ABD ve Çin merkezli devlerin kuşatması küçük esnafın kapanmasına ve işsizliğin artmasına neden oluyor. Genç kuşaklar yoğun emeğe dayalı tarım ve hayvancılık yapmak istemiyor; tarım alanı giderek daralıyor ve Fransız köylüğü hızla yaşlanıyor. Bugün tarımda, mısır, hardal, şarap ve şampanya üreticiliği dışında birçok alanda ciddi bir daralma yaşanıyor. Binlerce köy fiilen boşalmış durumda.
Büyük kentlerde fahiş kiralar nedeniyle gençler neredeyse sadece kira ödemek için çalışmak zorunda kalıyor. Aynı zamanda küçük kasabalarda ve köylerde işsiz kalıyorlar ya da büyük kentlerde sistematik olarak yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakılıyorlar. Bu nedenle genç kuşak, hayallerini gerçekleştirmek ve normal bir yaşam sürdürmek konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya.
Bu basit ama güçlü çağrının böylesine geniş bir karşılık bulmasının temelinde işte bu sosyal ve ekonomik gerçekler yatıyor. Sarı Yelekliler hareketiyle benzerlik taşıyan bu “her yeri bloke edelim” çağrısı, Fransa’daki sendikaların ve sol örgütlerin Sarı Yeleklilerden çıkardıkları deneyim sayesinde sahiplenildi. Bu da hareketin sınıfsal karakterini güçlendirdi. Bugünkü çağrıya özellikle demiryolu ve ulaşım sektöründeki sendikalar güçlü bir karşılık vererek eylemin etkisini artırdı. Böylece küçük kasabalarda veya diğer bölgelerde muhafazakâr ve ırkçı hareketlerin güçlenmesi engellendi. Ağustos ortasında sol hareketin sahiplenmesiyle, demiryolları, metro ve üniversiteler, liseler dahil olmak üzere farklı sektörlerdeki katılım sağlandı. Hem hareketin yatay çağrısına saygı gösterildi hem de hareketin bir parçası olarak sınıfsal karakter güçlendirildi. Fransa’daki sendikaların ve sendikalı işçilerin uzun süredir süren yorgunluğu ve çaresizliği, bu geniş kapsamlı hareket sayesinde bir nebze olsun hafifletildi.
Bugün Paris’te trenler kalkmadı, tramvaylar çalışmadı, otobüsler sınırlı çalıştı; şehir doğal olarak sessiz bir gün yaşadı. Paris’i çevreleyen yollarda blokajlar kuruldu, şehir genelinde eylemler sabahın erken saatlerinde başladı. Hareketin en olumlu çağrısı ise banka kartı kullanmamak, büyük mağazalarda alışveriş yapmamak yönünde oldu. Bu çağrı, halkın tüketim alışkanlıkları üzerinden ruhsal direncini güçlendirmeye ve burjuvazinin yaşamı şekillendirme gücünü sınırlamaya yönelik bir işaret.
Önümüzdeki süreçte bu hareketler, burjuvazi açısından öngörülemez etkiler yaratabilir. Sarı Yeleklilerde görülen dinamikler ve çıkarımlar, Fransa’daki bu yeni hareketin etkilerini artıracak ve uluslararası düzeyde de yankı bulacak. Hareketin temel dinamosu, uluslararası tekellerin ihtiyaçları temelinde şekillendirilmek istenen işçi sınıfının yeni bileşenleri olacak. Yeni işçi kuşağı, önceki kuşaklardan farklı olarak yalnızca geçim için artı-değer üretmeye odaklı değil; çok yönlü yaşam beklentileri ve özlemleri olan, yoğun ve bilinçli bir kuşak. Bu kuşak, yaşamı sadece hayatta kalmaya indirgeyen bir mücadele olarak görmüyor; büyüyen ihtiyaç ve özlemlerini savunuyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.