Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) hareketinin parçası olan araştırmacılar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle siyasi ve ekonomik şiddet arasındaki bağları kuran feminist geleneği takip ederken “gündelik yaşamın finansallaşmasına” odaklanıyor. Küresel borç ve mülksüzleştirme ağları dünya yüzündeki tüm iş yerlerine nasıl sızıyor, ulusal borçlar hane borçlarına nasıl karışıyor, borç nasıl şekil değiştirerek zorun aracı haline geliyor, bununla ilgileniyor. Kapitalizmin özündeki “borç toplumuna”, yine aynı özdeki şiddetle birlikte baktığınızda evrensel bir borçlu tipinin olmadığı daha iyi beliriyor. Toplumsal cinsiyet, ırk gibi kesenlerle daimi borçluluk, sermayenin kadınları, LGBTQ bireyleri bedenler ve hayatlar üzerinde karar verme iktidarını kabul etmeleri için disipline ettiği bir mekanizmaya dönüyor
Bir yandan istatistikler sunmanın ne zamanı, ne yeri borçluluğumuzdan konuşabilmek için. Her ayı geleceğinden bir parçayı daha rehineciye bırakarak bitirenler, yüzüne rakamlar çarptıkça yine de bir tür onay hissi yaşıyor.
“Son bir yılda her ay ortalama 262 bin kişi banka borçları nedeniyle yasal takibe düşüyor.”
“25 Temmuz-29 Ağustos arasında yasal takibe düşen tüketici kredisi borçları 5.8 milyar lira; kredi kartı borçları 5 milyar lira arttı. Yasal takipteki kredi kartı borçları 101 milyar lirayı, kredi borçları 97 milyar lirayı aştı.”
Eksik tamamlanıyor, tüm bunlar olup biterken görünmezleştirilenler, iradesiz kılınanlar sanki böyle varlığını kanıtlıyor. Hakikat tescilleniyor.
*
Fazlasını da buluruz. Dünya nüfusunun yarısına yakını sağlık ya da eğitim yerine borç faizlerine daha çok kaynak ayıran ülkelerde yaşıyormuş.
Borç da tek çeşit değil, kendinden ibaret görülecek bir musibet değil. Bir ev ya da araba almak için borçlanmaktan söz etmiyoruz sadece. En yoksullardan başlayıp büyüyen bir halka bu. Basbayağı okul giderleri için, sağlık harcamaları için, günlük karın doyurmak için, en temel yaşamsal hizmetler için alınan, yüksek faizlerle ödemek üzere taksitlendirilmiş borçlar. Var kalmanın kendisinin bir borç ilişkisine dönmesi mevzubahis, yaşamaya devam etmenin borçlanmanın devamı anlamına gelişi. Kapıdan olmasa da bacadan hanenin borcuna sızan, zaten satın alma gücünü düşüren dış borçlar da var. Kitlesel borçlandırmanın türlü kılıkları var. Hükümetlerin kamu hizmeti paketiyle oy isteyip özel şirketlere her bir yurttaşını borçlandırdığı köprüler misal, üzerine bir de doğa talan edilerek iki kez borçlandıran “garantili” havalimanları.
*
Bu Bağlantılar’ı önce hayat kurdu. Geçen hafta sosyal medyada kadınların, kimi yıllar süren suskunluğu bozarak taciz faillerinin kimliğini ifşa ettiği dalga sırasında, masamda bir kitap açık kalmıştı. “Kadınların erkeklere özür borcu yok”lar arasına “Borcun Feminist Reddi” girdi.
*
Veronica Gago ve Luci Cavallero’nun kaleme aldığı “Borcun Feminist Reddi”, kapitalist finansa feminist bakışla borcu yeninden anlamlandırma çağrısı taşıyan bir kitap. Teoriye bir müdahale olduğu kadar, doğduğu Arjantin sokaklarına yansıyan, oradan beslenen bir hareketin sesi aynı zamanda. Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) hareketinin parçası olan araştırmacılar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle siyasi ve ekonomik şiddet arasındaki bağları kuran feminist geleneği takip ederken “gündelik yaşamın finansallaşmasına” odaklanıyor. Küresel borç ve mülksüzleştirme ağları dünya yüzündeki tüm iş yerlerine nasıl sızıyor, ulusal borçlar hane borçlarına nasıl karışıyor, borç nasıl şekil değiştirerek zorun aracı haline geliyor, bununla ilgileniyor. Kapitalizmin özündeki “borç toplumuna”, yine aynı özdeki şiddetle birlikte baktığınızda evrensel bir borçlu tipinin olmadığı daha iyi beliriyor. Toplumsal cinsiyet, ırk gibi kesenlerle daimi borçluluk, sermayenin kadınları, LGBTQ bireyleri bedenler ve hayatlar üzerinde karar verme iktidarını kabul etmeleri için disipline ettiği bir mekanizmaya dönüyor. Borç, aile gibi, evlilik gibi şiddet içeren, bozulmuş ilişkilerde kalmaya zorlayan bir etken olabiliyor.
Borcun kamu hizmetlerinde kesintiye dönüşmüş hali de eşit dağılmıyor. Ya da kürtajın resmi ya da gayrı resmi şekilde uygulamadan kalkması kadınlar için yeni bir borç hanesi demek. Gago ve Vallero bu ağdan söz ederken ara ara “ifşa” fiilini kullanıyor, bağlantıları görünür kılmak için gerekenlerden biri de isimleri, şirketleri, ilişkileri ifşa etmek.
*
Son yıllarda gündelik dilde artan (şunun şuna şöyle bir) “borcu yok” kalıbı, Türkçede genelde olumlu olarak, minnettarlık ifadesi şeklinde kullanılan “borcu olmak”tan farklı bir kullanım. Yazarken sosyal medyaya baktığımda kulağıma takılandan fazla bir çeşitlilik olduğunu da gördüm. Kimi zaman hesap vermeyi, sorumluluğu reddeden, daha dünyevi zevklerin sorgusuna itiraza varan bir çeşitlilik. Kimi zaman kestirme bir politik argüman. “Gündelik dilin finansallaşması” içinde borcun soyutlandığı en doğru ifade kadınların dilinde oluyor. Şiddetler arasındaki bağı ifşa eden, çalma, borçlu kılınma eylemlerinin soyut ve somut anlamlarını buluşturan bir söylem.
*
2017’de Buenos Aires’teki gecekondu mahallelerindeki kentsel dönüşüm, emeklilik reformu ve aile içi şiddet meseleleri üzerine bir dizi eylem yapan Ni Una Menos Kolektifi’nin sloganlarından biri şuydu: “Yaşamak, özgür ve borçsuz olmak istiyoruz.” Şili’den banka duvarlarına yapılmış yazılamalardan örnek var kitapta: “Bize bir yaşam borçlular”. Dünyanın birçok yerinde kadınlar meydanlarda şunu bağırıyor: “Alacaklı olan bizleriz.”
Not: Veronica Gago ve Luci Cavallero’nun kaleme aldığı “Borcun Feminist Reddi”, Bilge Tanrısever çevirisiyle Otonom Yayıncılık’ın Cadı Kazanı serisinden çıktı.
Siyasal iktisatçı İnan Mutlu Twitter hesabından (@inanmutlu1) ağırlıklı olarak güncel ekonomi verileri paylaşıyor, faydalanıyoruz.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.