Halkevleri, 2025-2026 eğitim-öğretim yılı başlarken Milli Eğitim Bakanlığı önünde eylem yaptı. 2025-2026 eğitim-öğretim yılı başlarken çocukların okula aç, susuz gittiğini, gerici eğitim müfredatı ile çocukların bilimsel eğitim hakkının ellerinden alındığını belirten Halkevciler, “Erdoğan iktidarı bu ülkede çocukların değil sermayenin güvencesi olmaya devam ediyor” dedi
2025-2026 eğitim-öğretim yılı 8 Eylül Pazartesi günü (bugün) başladı.
Halkevleri, eğitim-öğretim yılı başlangıcında Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir eylem yaptı.
Halkevleri, 2025-2026 eğitim-öğretim yılı başlarken çocukların okula aç, susuz gittiğini, gerici eğitim müfredatı ile çocukların bilimsel eğitim hakkının ellerinden alındığını belirten Halkevciler, “Erdoğan iktidarı bu ülkede çocukların değil sermayenin güvencesi olmaya devam ediyor” dedi.
Eylem, Halkevciler tarafından yapılan giriş konuşması ile başladı.
Halkevleri’nden eğitim-öğretim yılı başlangıcında MEB önünde eylem:
“Bugün bu ülkenin başkentinde MEB önünde biz Halkevciler ekmek, su, laiklik ve bilimsel eğitim talebiyle buluştuk.
Bir ülkenin başkentinde bakanlığın önünde bunları talep etmek mümkün mü?
Çocuklar okulda… pic.twitter.com/tNZAsMs2g4
— sendika.org (@sendika_org) September 8, 2025
Giriş konuşması ardından eyleme katılım gösteren Mülakat mağduru öğretmenler söz aldı.
Halkevleri’nin eğitim-öğretim yılı başlangıcında MEB önünde yaptığı eylemde mülakat mağduru öğretmenler adına konuşma yapıldı:
“Bizler 409 gündür haklarımızı alamadık. Yusuf Tekin bize dedi ki ‘Biz sizin sorunlarınıza çözüm bulamayız. Gidin dava açın’. Bizler dava açtık, hala… pic.twitter.com/focOuJLqz7
— sendika.org (@sendika_org) September 8, 2025
Mülakat mağduru öğretmenlerin konuşmasının ardından basın açıklamasını Halkevleri Genel Sekreteri Özgür Ersoy okudu.
Halkevleri eğitim-öğretim yılı başlangıcında MEB önünde eylemdeydi
Halkevleri Genel Sekreteri Özgür Ersoy:
“İlkokuldan liseye tüm öğrencilere bir öğün yemek sağlamak yıllık en fazla 6 milyar dolara mal oluyor. Bu miktar, kamu harcamalarının yalnızca %1,5’i; devletin… pic.twitter.com/kf6l5i0RPz
— sendika.org (@sendika_org) September 8, 2025
Özgür Ersoy, bilimsel ve laik eğitim için ivedilikle yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
Halkevleri, eğitim-öğretim yılı başlangıcında MEB önünde eylemdeydi:
“Bilimsel ve laik eğitim için ivedilikle yapılması gerekenler:
🔸Eğitim piyasaya değil halka hizmet edecek
🔸 Okullarda en az bir öğün parasız yemek ve temiz içme suyu sağlanacak
🔸 MESEM ve benzeri çocuk… pic.twitter.com/BWr5HmovqQ
— sendika.org (@sendika_org) September 8, 2025
Halkevleri’nin basın açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
2025-2026 eğitim-öğretim yılının ilk günlerindeyiz. Türkiye’de milyonlarca öğrenci yeni yıla aç, susuz ve yoksulluk içinde başladı. Eğitim, sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirildi; tarikat ve cemaatlerin insafına terk edildi. Oysa ekmek ve su gibi, parasız, bilimsel, laik eğitim de en temel insani haktır. Eğitim, piyasanın değil; halkın eğitim hakkı doğrultusunda kamusal bir hizmet olarak örgütlenmelidir.
Okula başlama maliyetleri bir yılda %56 artarak 33 bin lirayı aştı. Asgari ücret yalnızca %30, kamu çalışanlarının maaşları ise %28 arttı. Öğrencilerin eğitim giderlerinin dörtte biri doğrudan velilerin sırtına yükleniyor. Eğitim, “paran varsa oku” anlayışıyla temel bir hak olmaktan çıkarılıyor.
Okulların temizliği, güvenliği ve en temel ihtiyaçları bile karşılanmazken, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi cemaatlere, vakıflara ve yandaş kurumlara aktarılıyor. 61 bin devlet okuluna kadrolu temizlik ve güvenlik görevlisi atanmıyor; ancak Maarif Vakfı’na milyarlarca lira kaynak aktarılıyor. Belediyelerin okullara destek girişimleri engelleniyor. Kamu kaynakları halkın çocuklarına değil; sermayeye, tarikatlara ve vakıf adı altındaki köktendinci yapılara tahsis ediliyor.
Her beş öğrenciden biri okula aç gidiyor. Türkiye’de 14,5 milyon öğrenci ücretsiz öğün hakkından mahrum bırakılmış durumda. Ekonomist Kerim Rota’nın Oksijen gazetesinde yayımlanan araştırmasına göre, ilkokuldan liseye tüm öğrencilere bir öğün yemek sağlamak yıllık en fazla 6 milyar dolara mal oluyor. Bu miktar, kamu harcamalarının yalnızca %1,5’i; devletin patronlardan vazgeçtiği verginin ise yirmide biri. Yani MEB bütçesinin küçük bir bölümüne denk geliyor. Ancak iktidar, bu kaynağı öğrencilerin beslenmesine değil, cemaatlere ve yandaşlara aktarıyor.
2023 seçimlerinde vaat edilen ücretsiz okul yemeği uygulaması seçim sonrası geri çekildi. Hatta okul öncesinde verilen bir öğün ücretsiz yemek desteği de iptal edildi. Bugün okullarda ne ücretsiz yemek var ne de temiz içme suyu. Kantin fiyatları fahiş seviyelere ulaştı. Öğrenciler ya aç kalıyor ya da sağlıksız gıdalarla günü geçirmek zorunda bırakılıyor. Çocuklar açlıktan derslerde ya uyuyor ya da baygınlık geçiriyor. Açlık ve susuzluk, eğitim hakkının önündeki en büyük engellerden biri haline geldi.
Mesleki Eğitim Merkezleri aracılığıyla öğrenciler okul sıralarından koparılıp sermayeye ucuz işgücü olarak sunuluyor. “4 gün iş, 1 gün okul” uygulamasıyla çocuklar işçileştiriliyor. Güvencesiz, ağır ve esnek işlerde çalışan öğrenciler yaralanıyor, ölüyor. 2023 Eylül’den bu yana MESEM’de çalışan 13 öğrenci yaşamını yitirdi. MEB Bakanı Yusuf Tekin ise halkın yoksulluğunu kullanarak bu uygulamaları övmeye devam ediyor. Bu iktidar, MESEM’lerde eğitimi değil; sömürü, ölüm ve istismarı örgütlüyor.
Bilimsel ve laik eğitimin yerine dinci gericilik dayatılıyor. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile laik ve bilim karşıtı bir müfredat uygulanmaya başlandı. ÇEDES ve benzeri projelerle okullar tarikatlara teslim ediliyor. Karma eğitim hedef alınarak kız ve erkek ortaokulları açılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri yasaklanıyor. Devlet, kamusal, laik ve bilimsel eğitim sunma sorumluluğunu yerine getirmiyor. Eğitime erişimi engellenen öğrenciler kriminalize edilerek eğitim hayatından koparılıyor. Yoksulluk ve işsizlik, öğrencilerin önemli bir bölümünü suça sürüklüyor. Oysa çözüm; güvenli okullarda, sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerle desteklenmiş bir eğitim ortamındadır.
100 bine yakın ücretli öğretmen, asgari ücretin bile altında çalıştırılıyor. Atama bekleyen binlerce öğretmen mülakat mağduru. Öğrenciler derslerde öğretmensiz kalıyor. Kamuda çalışan öğretmenlerin hakları ellerinden alınırken, özel sektörde çalışan öğretmenler sefalet ücretleriyle güvencesiz bırakılıyor. Bu tablo, eğitim emekçilerinin alın terini hiçe sayan, piyasacı saray iktidarının sonucudur.
Devletin karşılaması gereken masraflar velilerden zorla tahsil ediliyor. “Bağış” adı altında yüz binlerce liralık kayıt paraları isteniyor. Okullarda yeterli personel olmadığı için tuvaletler mikrop saçıyor. Kantinlerde ürünler hem sağlıksız hem de fahiş fiyatlarla satılıyor. Okullarda ücretsiz yemek ve temiz su sağlanmıyor. Eğitim, bir hak olmaktan çıkarılmış; yalnızca parası olanın erişebildiği bir meta haline getirilmiştir. Bize dayatılan, “Paran varsa oku, yoksa cahil kal; seni kul köle olarak kullanalım!” anlayışıdır. Bunu kabul etmiyoruz!
Bilimsel ve laik eğitim için ivedilikle yapılması gerekenler:
- Eğitim piyasaya değil halka hizmet edecek; parasız, laik, bilimsel eğitim sağlanacak.
- Kırtasiye, giyim, beslenme ve ulaşım masrafları kamu bütçesinden karşılanacak.
- Okullarda en az bir öğün parasız yemek ve temiz içme suyu sağlanacak.
- Tüm okullara kadrolu öğretmen, temizlik ve güvenlik görevlisi atanacak.
- MESEM ve benzeri çocuk işçiliği uygulamalarına son verilecek.
- ÇEDES ve tarikatlarla yapılan protokoller iptal edilecek.
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” çöpe atılacak, bilimsel ve laik müfredat esas alınacak.
- Karma eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği güvence altına alınacak.
- Eğitim bütçesi patronlara ve cemaatlere değil; okullara, öğrencilere ve öğretmenlere ayrılacak.
Ekmek gibi, su gibi; eğitim de haktır! Saray iktidarı, eğitim alanındaki tüm uygulamalarıyla çocuklara düşman, sermayeye dosttur.
Parasız, laik, bilimsel eğitim hakkı için; sermayenin değil halkın çıkarlarına dayalı bir eğitim sistemi için; çocukların aç ve susuz kalmadığı bir memleket için öğrencileri, öğretmenleri ve velileri omuz omuza mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz!
Sendika.Org