İki devletli çözümün çoktan öldüğü, bütün şartların İsrail lehine olduğu, İsrail’in Filistin meselesini topyekün ortadan kaldırmaya giriştiği açık. Bu durumda İsrail, Filistin meselesine taraf olmak ya da HAMAS’a ev sahipliği yapmak gibi gerekçeler üzerinden bölgesel süreçlere taraf olmak isteyen ülkelere alan bırakmak istemiyor. Nüfuz savaşları yürüten ülkeler elbette yeni gerekçeler bulurlar ancak Filistin de, Filistinliler de tarihe gömülüyor! Bu gidişatı tersine çevirebilecek caydırıcı adımlar atabilecek İsrail karşıtı bir çıkış hâlâ yok, olacak gibi de görünmüyor
İsrail, Katar’ın başkenti Doha’da, HAMAS’ın üst düzey isimlerinin yaşadığı ve toplantılarını yaptığı güvenli bölgeyi vurdu. Örgütün üst düzey isimlerinden ölen olmadı. Toplantılar için kullanılan iki ev de vuruldu ancak üst düzey isimlerin toplantı halinde olduğu eve yönelik saldırı yoğun değildi. Bildiklerimizden yola çıkarak İsrail’in saldırıyı neden yaptığına dair birkaç çıkarım yapmak mümkün;
-Saldırı şimdilik taciz ya da uyarı ateşi olarak görülebilir. Bir bölge ülkesinin topraklarındaki noktaları vuracak kadar ileri giden İsrail’in, örgütün liderlerinin hangi evde toplantıda olduğunu bilmemesi olası görünmüyor.
-İsrail’in Gazze’de ateşkes müzakerelerinin yapıldığı süreçlere dönmek istemediği açık. Öne sürdüğü gerekçe ise bu süreçlere HAMAS’ın dahil olması.
-İsrail bir süredir Katar’ı, HAMAS’a ev sahipliği yapması ve müzakere süreçlerinde HAMAS’ın da dolaylı taraf olmasını sağladığı için terörü desteklemek gibi suçlamalarla hedef alıyordu. Artık HAMAS’ın dahil olduğu süreçleri sona erdirmiş oldu. Katar’ı da masa dışına atmış oldu.
-Saldırı ile birlikte müzakerelerin çöktüğü açık.
Vurulan HAMAS yönetiminin, Gazze’de ateşkes sağlanmasına dair Amerika tarafından hazırlanan planı görüştüğü biliniyor. Yine Amerikalılar saldırıyı Katar’a bildirdiklerini söyleseler de, Katar tarafı saldırı başladıktan 10 dakika sonra arandıklarını duyurdular. Netanyahu’nun saldırı emrini kendisinin verdiğini ve ‘Teröristlerin hiçbir yerde güvende olmayacağına’ dair açıklamayı da ABD’nin Kudüs Büyükelçiliğindeki bir etkinlikte yaptığını göz önünde bulundurmak gerek. Amerikalılar açıkça ikili oynuyor.
Katar’ın egemenlik haklarının hiçe sayılması, İsrail’in ‘İstediğim yeri vururum, kimse de önümde duramaz’ şeklindeki mesajını Katar üzerinden daha güçlü şekilde vermesi de bölge açısından elbette tedirgin edici.
Katar’ı ‘NATO üyesi olmayan müttefikimiz’ şeklinde tanımlayan Amerika ile Katar ilişkisinin nasıl seyredeceğini bekleyip göreceğiz, ancak Katar’ın caydırıcı tepki göstermesi pek olası değil. Katar’ın, HAMAS’a ev sahipliğinden dolayı rahatsız olduğuna, örgütün başka yere taşınmasını istediğine dair haberler de bir süredir Arapça basına düşüyordu zaten. Örgütün artık Katar’da kalamayacağı açık.
Peki sıradaki ülke hangisi olacak? Muhtemelen Türkiye.
İsrail HAMAS’a ev sahipliği nedeniyle Türkiye’yi vurur mu? Hayır vurmaz, en azından mevcut şartlar devam ettikçe bu imkansız. Çünkü Türkiye bir NATO üyesi ve Katar’a göre askeri gücü, uluslararası platformdaki yeri oldukça farklı. Ayrıca İsrail’in örgüte yönelik Katar’da yaptığı saldırı Türkiye’yi rahatlattı şeklinde yorum yapmak da çok yanlış olmaz. Çünkü örgüt, son saldırı ile birlikte Gazze’de ateşkes ya da Filistin meselesinin tarafı olmaktan çıkmış oldu. İsrail’in hedefe koyduğu isimler olarak gittikleri her yerde takip edilecekler. Bu durumda Filistin meselesine dair yeni süreçler başlasa bile herhangi bir ülkenin Katar’ın yaptığı gibi örgütü sürece dahil etme çabasını rahatça yapabilmesi zorlaştı. Bu durumda HAMAS Türkiye’ye taşınsa bile, Katar’daki HAMAS olmayacak muhtemelen. Örgüt zaten İran’dan Lübnan’a ve Hizbullah üzerinden Gazze’ye uzanan destek hattı kesileli beri caydırıcılık gücünü önemli ölçüde kaybetmişti. Keza Gazze’deki önemli komutanlarını da kaybeden örgütün Gazze’ye ve Filistin’e dair diplomatik süreçlere dolaylı bile olsa dahil olamaması örgütü çok daha zayıf düşürecek.
Müslüman Kardeşler bağı nedeniyle Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin zoraki ilişki kurduğu örgütün Ankara’ya taşınması halinde sembolik bir oluşuma dönüşmesi oldukça muhtemel.
Bu noktada Türkiye’nin de elini bağlayan faktörler var. Elbette Ankara, HAMAS’a ev sahipliği yaparsa bunu İsrail ile bölgede yaşadığı gerilimlerde bir kart olarak kullanmaktan, Filistin meselesine dahil olmak için araç olarak görmekten vazgeçmeyecektir. Ancak Türkiye-İsrail geriliminin kontrol edilebilir sınırlardan çıkması, iki tarafın da istediği bir şey değil.
Yine HAMAS’ın Türkiye topraklarında İsrail karşıtı saldırılar planlaması, Ankara’nın izin vereceği bir serbestlik olmayacak gibi görünüyor. Çünkü Türkiye açısından İsrail kolay kolay bütün köprülerin atılacağı bir ülke olmadığı gibi, böylesi bir kararın HAMAS sebebiyle alınması da mümkün değil.
Peki HAMAS Ankara’ya taşınırsa ne olur?
Örgütün aslında Ankara tarafından kontrol altında tutulacağını, Türkiye-İsrail gerilimlerinde Türkiye’nin nüfuz mücadelesinin unsurlarından biri haline geleceğini söylemek mümkün. Yani HAMAS artık Gazze, Filistin davası gibi meselelerin değil Türkiye’nin bölgesel mücadelesi için bu meselelere taraf olma, ana aktörlerden biri haline gelme araçlarından biri olabilir. İsrail de muhtemelen örgütü izlemekten vazgeçmeyecektir ancak örgüte yönelik saldırılarının en fazla bireysel suikastlarla sınırlı kalması muhtemel.
Aslında burada tartışılması gereken asıl mesele şu: Filistin direnişi darmadağınık! İsrail’in Gazze’yi işgal niyeti aşikar, sırada Batı Şeria ve Doğu Kudüs var. İsrail, milyonlarca Filistinliyi sürecek ülke bulmaya çalışırken yeni bir Filistin direnişi doğabilecek mi?
İki devletli çözümün çoktan öldüğü, bütün şartların İsrail lehine olduğu, İsrail’in Filistin meselesini topyekün ortadan kaldırmaya giriştiği açık. Bu durumda İsrail, Filistin meselesine taraf olmak ya da HAMAS’a ev sahipliği yapmak gibi gerekçeler üzerinden bölgesel süreçlere taraf olmak isteyen ülkelere alan bırakmak istemiyor.
Nüfuz savaşları yürüten ülkeler elbette yeni gerekçeler bulurlar ancak Filistin de, Filistinliler de tarihe gömülüyor! Bu gidişatı tersine çevirebilecek caydırıcı adımlar atabilecek İsrail karşıtı bir çıkış hâlâ yok, olacak gibi de görünmüyor!
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.