ürkiye’nin ŞİÖ zirvesini Asya ülkelerine silah satmak için bir platform olarak kullanacağı ihtimalini güçlendiriyor. Baykar, halihazırda Filipinler ve Endozenya’ya insansız hava aracı ve daha geleneksel savunma teknolojileri satıyor. Geçtiğimiz ay Japonya savunma bakanının Baykar’a ziyareti de bu yönde bir ticari ilişkinin başlangıcı olarak yorumlandı. AB’nin savunma sanayi pazarlarına istediği ölçüde giremeyen Türkiye, Asya bağlarını güçlendirerek Avrupa’yı uzun vadede köşeye sıkıştırabilir
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) yıllık zirvesi Çin’in Tianjin kentinde 31 Ağustos-1 Eylül tarihlerinde gerçekleşti. Zirveye Çin-Rusya ilişkileri kadar Çin-Hindistan ilişkileri de damga vurdu.
ŞİÖ, Rusya’nın 11 Eylül sonrasında Orta Asya’daki hakimiyetini Çin desteğiyle devam ettirmek için başlattığı, Çin’in ise Kuşak ve Yol Girişimi için kullanmak üzere 2010’lu yıllardan sonra etkinliğini arttırdığı bir bölgesel örgüt. Zaman içerisinde Batı hegemonyasına karşı bir alternatif olarak görüldüğü için üye olmak isteyen ülkeler çoğaldı. İran, Çin’in müttefiki Pakistan ve onu dengelemek için Rusya’nın soktuğu Hindistan gibi ülkelerle genişleyen ŞİÖ, üyelik uman Türkiye ve üyeliğe davet edilen ama tarafsızlığını korumak isteyen Moğolistan gibi ülkelerin gözlemci statüsü kazanmasıyla BRİCS+’ya benzeyen bir statü kazandı.
Bu yılki zirveye Çin-Rusya ilişkilerinin damga vurdu, hemen öncesinde Trump’ın Alaska’da Putin’le buluşarak –somut kazanımlar elde edemese de– gövde gösterisi yapmıştı. Çin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini desteklemese de Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Avrupalı liderlere yakın zamanda açıktan ifade ettiği gibi, savaşı kaybetmesini de göze alamaz çünkü bu ABD’nin tüm odağını Çin’e çevirmesi anlamına gelecek. O yüzden, ŞİÖ zirvesi Xi’nin Alaska Zirvesi’nin etkilerini azaltacak bir fırsat.
Öte yandan, zirvenin esas ilgi çeken boyutu Çin-Rusya ilişkileri değil, Çin-Hindistan ilişkileri. Çünkü Hindistan uzun zamandır ŞİÖ’nün karar alma mekanizmalarını bloke ederek Çin’in etkisi altındaki örgütü işlevsizleştiriyordu. Bunun nedeni, Hindistan’ın Asya bölgesindeki Çin’den sonraki ikinci büyük ekonomi olarak ABD ve bölgedeki müttefikleri tarafından Çin’e rakip olarak konumlandırılmasıydı. ŞİÖ içindeki davranışlarından bağımsız olarak da, Hindistan-Çin ilişkileri uzun zamandır limoniydi. Öne çıkan sorunlar arasında yüksek teknoloji pazarlarındaki rekabet ve iki ülke arasındaki sınırlarda tarihsel olarak yaşanan çatışmalar gösterilebilir.
Ancak Trump’ın gümrük vergileri bu dengeleri değiştiriyor gibi görünüyor. Modi döneminde ABD’yle neredeyse kayıtsız şartsız bir ittifak içine girmiş olan Hindistan, gümrük vergilerinden nasibini almayacağını düşünürken yüzde 50 gibi bir oranla karşılaştı. Hindistan’ın Trump’ın gümrük vergilerini, Çin’in yaptığı gibi pazarlık konusu haline getirme lüksü de yok. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Hindistan’ın sanayi planı “Hindistan’da Yap” (Make in India), Çin’in sanayi planının “Çin Malı 2025” (Made in China 2025) aksine ülkeyi yüksek teknolojili sektörlere yöneltemedi, Hindistan ekonomisi çoğunlukla düşük teknolojili üretime dayanır şekilde kaldı ve ülke artık kritik öneme haiz hale gelen dijital ve yeşil teknoloji üretim ağlarının dışında kaldı. İkinci neden ise, tüm dünyaya mal satan Çin’in aksine Hindistan’ın ihracatının ezici çoğunluğu ABD’ye. Bu bağımlılığın farkında olan Trump, Hindistan’ın savaş sonrasında hâlâ Rusya’dan petrol alıyor olmasını bahane edip yüzde 50 gümrük vergisi uyguladı. Bu tutarlı bir tavır değil çünkü birçok Asya ülkesi Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmamayı yeğledi, hatta Avrupa’dan kimi ülkeler bile hâlâ Rusya’dan doğal gaz alıyor. Trump’ın esas derdi üretimi ABD’ye geri çekmekti. Tayvan ve Japonya gibi yüksek teknolojiye sahip ve Çin’e karşı ABD’nin askeri korumasına muhtaç Asya ülkeleri göstermelik olarak ABD’de yeni fabrikalar açmayı taahhüt ettiler ama Hindistan’ın elinde böyle bir kozu da yok.
Bu durumda Modi çözümü, Xi’yle ilişkileri geliştirmekte bulmuşa benziyor. Tianjin’deki ŞİÖ zirvesinde iki lider dostane bir görünüm çizdi ve iki ülkenin basın açıklamaları bir önceki zirvenin aksine uyum içerisinde ve alttan alta ABD’ye mesaj verir nitelikteydi. Buna ek olarak, Hindistan, bir iyi niyet göstergesi olarak Delhi-Pekin doğrudan uçuşlarını yeniden başlattı ve Çinli şirketlere getirilen yatırım kısıtlamasını kaldırdı.
*
Küresel ilişkilerin dengesi bu kadar bozulmuşken, Erdoğan da ŞİÖ zirvesine katıldı. Bu zirveden Türkiye’nin beklediği Çin’le ilişkilerin topyekün bir değişikliğe uğraması değil ama iki konuda ilerleme sağlamak. Birincisi, Trump’ın Ermenistan ve Azerbaycan arasında neredeyse zorladığı barış sonucunda Rusya’ya alternatif yeni bir ulaşım hattının ABD kontrolünde yürürlüğe gireceği hemen hemen kesinlik kazandı. Bu manevraya karşılık Çin, uzun zamandır sürüncemede bıraktığı Türkiye’nin Orta Koridor’unun Kuşak ve Yol Girişimi’ne dahil etmesini hızlandırabilir.
İkincisi, savunma bakanının Erdoğan’ın heyetinde olması, Türkiye’nin ŞİÖ zirvesini Asya ülkelerine silah satmak için bir platform olarak kullanacağı ihtimalini güçlendiriyor. Baykar, halihazırda Filipinler ve Endozenya’ya insansız hava aracı ve daha geleneksel savunma teknolojileri satıyor. Geçtiğimiz ay Japonya savunma bakanının Baykar’a ziyareti de bu yönde bir ticari ilişkinin başlangıcı olarak yorumlandı. AB’nin savunma sanayi pazarlarına istediği ölçüde giremeyen Türkiye, Asya bağlarını güçlendirerek Avrupa’yı uzun vadede köşeye sıkıştırabilir.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.