Bu ülkenin yönetenleri, artık safsatanın ötesine de geçen, “Türkiye demokratik bir hukuk devletidir!” sözünü dillerinden düşürmezken, Türkçesi, kısaca, “kanunlara uyun” anlamına gelen bu cümleyi en başta kendileri eze eze çiğnerken, bizzat devlet olmuş Recep Tayyip Erdoğan kendisini var eden sistemi ayaklar altına almışken, “giren çıkanın” belli olmadığı ucube bir mekanizmayı ciddiye almak insan zekâsına hakarettir. Bu sebeple “dükkânı” kapatıp uzayabiliriz
Devlet diye adlandırdığımız “aygıt”, kendi başına doğan, var olabilen ve varlığını kendiliğinden sürdürebilen bir “oluşum” değildir. Devlet, onu “var edenler” sayesinde vardır. Birtakım olguların bileşiminden oluşan bir “kavram”dır. Bu yüzden de bir bakıma soyuttur. Yani, hiçbir şeydir. Temsilidir. Devletler herhangi bir şey yaratmaz. Devlet, toplumu yaratmaz, hukuku, adaleti yaratmaz. Tam aksine, toplumlar, onların kanunlarının bir araya gelişi ve idare edilişiyle somut bir tanıma bürünürler. Bu yüzdendir ki; şu anki mevcut durumuyla, kameraların önünde, “Türkiye bir hukuk devletidir!” diye bas bas bağıran Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un bu söyleminin hiçbir geçerliliği yoktur. “Türkiye’de demokratik bir ülkedir!” diyenlerin söyleminin de hiçbir geçerliliği yoktur.
Türkiye’de yaşayan vatandaşların verdiği oylarla şu an birinci parti konumunda olan CHP’nin başına kayyım atandı malumunuz. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2 Eylül’de aldığı kararla, 8 Ekim 2023’te yapılan CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresi’ni iptal etti. Mahkeme, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve partinin il yönetimini görevden alarak, yerine Gürsel Tekin, Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap’tan geçici bir kurul atadı. BBC Türkçe’den Burak Atabay’ın konuyla ilgili görüşleri aldığı hukukçulara göre bu karar tamamen “hukuk dışı”. Atabay’ın haberinde örneğin İstanbul Gedik Üniversitesi’nde Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu, Siyasi Partiler Kanunu çok açık ve parti seçimleriyle ilgili itirazlar “yalnızca seçim kurullarında ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) denetiminde” çözümlenebileceğini ifade ediyor. Ancak CHP’nin kongre iptalinde ve İstanbul İl Başkanlığı’nın görevden alınmasında yerel mahkemenin kararı geçerli oldu.
7 Haziran seçimlerinde AKP’den İstanbul milletvekili adayı olan bir başka hukukçu Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu’na göre ise karar “hukuki”. Çünkü mahkemenin aldığı karar kanunlara dayanıyor. Gerçekten bir mahkemenin kanunlara göre karar alması gibi bir durumu “hukuki” olarak değerlendirmek için konunun uzmanı olmaya gerek yok elbette ama bu ülkede AKP iktidarına yarayacak herhangi bir şey yapmak için zaten uzman olmak gerekmiyor. Böyle bir ihtiyaç hâlinde, uzun zamandır devlet görevini de üstlenen AKP, işine geldiği biçimde “gereken” her neyse yapıyor. CHP milletvekillerinin, kendi partilerinin binasına girmesine, bizzat Tayyip Erdoğan’ın emrinde olan kolluk kuvvetlerinin zor kullanmasıyla engel olabiliyor örneğin. Ya da bizzat CHP milletvekilinin arabasını TBMM’ye sokmayabiliyor.
Bunlar elbette basit örnekler. Girişte bahsettiğim gibi, “soyut” bir “aygıt” olan devletin omurgası olan hukuku kendine göre yontan, önce suçlu yaratıp, hakkında herhangi bir iddianame olmadan, fotoğrafının görünmesinden bile dudakları uçuklayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin milyonlarca vatandaşın oyuyla seçilmiş başkanını yedi aydır hapiste tutabiliyor. Yine milletin oylarıyla seçilmiş Can Atalay’ı, Anayasa Mahkemesi’nin olumlu yönde kararına rağmen içeride tutabiliyor. Bir ilin belediye başkanını içeri atıp, kafası estiğinde salıveriyor. Ancak görevine iade etmiyor. Bu ülkenin yönetenleri, artık safsatanın ötesine de geçen, “Türkiye demokratik bir hukuk devletidir!” sözünü dillerinden düşürmezken, Türkçesi, kısaca, “kanunlara uyun” anlamına gelen bu cümleyi en başta kendileri eze eze çiğnerken, bizzat devlet olmuş Recep Tayyip Erdoğan kendisini var eden sistemi ayaklar altına almışken “giren çıkanın” belli olmadığı ucube bir mekanizmayı ciddiye almak insan zekâsına hakarettir. Bu sebeple “dükkânı” kapatıp uzayabiliriz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.