Sellerin ve heyelanların nedeni olan bu talanı “kader” diye açıklamak, “doğal afet” diye geçiştirmek halk düşmanlığıdır. Çünkü bu sözler, sorumluları gizler. Oysa her kayan taşta, her yıkılan evde, her boğulan hayatta sorumlular vardır: Dere yataklarına imar izni verenler, maden sahalarını denetimsiz açanlar, ormanların kesilmesine göz yumanlar
Bölgemizi etkisi altına alan yağmur, beraberinde sel ve heyelan felaketlerini getirdi. Öncelikle bu felaketlerden etkilenen tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ancak yalnızca “geçmiş olsun” demek yetmez; yaşananların kaynağına da bakmak zorundayız.
Bugün tanık olduğumuz selleri ve heyelanları yalnızca “doğal afet” diye adlandırmak, gerçeği örtmekten başka bir şey değildir. Doğanın binlerce yılda kurduğu dengeleri hoyratça bozan, dereleri beton duvarlara hapseden, dağların bağrına hançer gibi saplanan maden ocaklarını açan, ormanları beton uğruna yok eden insandır. Bu nedenle yaşadığımız yıkımı doğanın kaprisine bağlamak, insanoğlunun işlediği suçları gizlemektir.
Toprak, insanın kendisine yaptığını unutmaz. Ağaçları kökünden söktüğünüzde, dere yataklarını daralttığınızda, dağların dengesini bozduğunuzda; toprak da eninde sonunda konuşur. Ya sel olup önünüze çıkar, ya heyelan olup evlerinizi yutar. Bu bir intikam değildir aslında; doğanın, varlığını korumak için verdiği bir cevaptır.
Sellerin ve heyelanların nedeni olan bu talanı “kader” diye açıklamak, “doğal afet” diye geçiştirmek halk düşmanlığıdır. Çünkü bu sözler, sorumluları gizler. Oysa her kayan taşta, her yıkılan evde, her boğulan hayatta sorumlular vardır: Dere yataklarına imar izni verenler, maden sahalarını denetimsiz açanlar, ormanların kesilmesine göz yumanlar.
Artık doğaya düşmanlık ederek yaşamı sürdüremeyeceğimiz açık. Çözüm, doğayla kavga etmekte değil, onunla barışmakta yatıyor. Akarsuların yatağını serbest bırakmak, ormanları yeniden yeşertmek, dağları yaralayan projeleri durdurmak, toprağa hakkını teslim etmek… Ancak o zaman bu felaketlerin önüne geçebiliriz.
Bugün için atılacak en acil adım, yurttaşlarımızı uyarmaktır: Devam eden sel ve heyelan riskine karşı dere kenarlarından ve riskli bölgelerden uzak duralım. Birbirimizi kollayalım, komşumuzun kapısını çalmaktan çekinmeyelim. Çünkü felaket anlarında en güçlü sığınak dayanışmadır.
Bu metin, yaşanan sel ve heyelanların yalnızca meteorolojik bir hadise değil; insanın doğayla kurduğu yanlış ilişkinin bir sonucu olduğunu anlayabilmek için hazırlandı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.