Can Holding olayı, sigara kaçakçısı bir ailenin devasa bir holdinge dönüşmesinden ibaret değil. Bu soruşturma; Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran karapara operasyonunun sadece bir bölümü
Herkesin kaçakçılık yaptığını bildiği bir aile, nasıl devasa bir holdingin sahibi oldu? Nasıl çok büyük bir vakıf üniversitesini, ülkenin en büyük özel kolejlerinden birini ve medya grubunu satın alabildi? 88 milyar TL’lik kara paranın piyasaya sürüldüğü iddia ediliyor ancak böyle bir miktardaki kara para hiçbir devletin gözünden kaçmaz, kaçamaz.
Bu operasyon aslında şunu ortaya koyuyor:
Bir kara para düzeni kuruldu.
- Sorular çok net:
- Bu kara para düzenini kim kurdu?
- Kimler göz yumdu?
- 88 milyar TL’lik kara parayı tespit etmesi gerekenler yargılanmayacak mı?
- Can Holding’in devlet içindeki ortakları kimdi?
- Can Holding, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni 2019 yılında 90 milyon dolara nasıl satın aldı?
- Doğa Koleji’ni 800 milyon TL’ye nasıl satın alabildi?
- Tekfen’in hisselerinin yüzde 25,23’ünü 315 milyon dolara satın almasına kimler göz yumdu?
- 2024 yılının sonunda Ciner Medya Grubu’nu 800 milyon dolara satın almasına kimler izin verdi?
Sadece bunlar değil… Kara para imparatorluğunun enerji ve petrol dağıtımı, dayanıklı tüketim, teknoloji ürünleri, turizm, eğitim ve sağlık alanında büyük yatırımları var. Toplamda 121 şirkete sahipler.
30 bin çalışanlar Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri.
Enerji Petrol şirketi üzerinden 500’ü aşkın bayii ile akaryakıt dağıtımı yapıyorlar. Madeni yağ üretiyorlar.
AWOX isimli teknoloji şirketiyle televizyon başta olmak üzere beyaz eşya üretimine başladılar. Lüleburgaz ve Tarsus’ta iki fabrika kurdular. Holding yöneticilerinden Murat Can, 100 milyon dolar yatırım yapacaklarını açıklamıştı.
Kaçakçılık parasıyla bunların yapıldığı bir ülkede ekonomiye güven olabilir mi?
Hatta Can Holding’in hikâyesi tamamen kaçakçılığa dayanıyor. ÖTV’nin çok yüksek olduğu sigara ve akaryakıtta faaliyetlerinin yoğunlaşmasının nedeni de bu.
Hikâyelerini en baştan anlatalım:
Can Holding’in sahibi Can Ailesi, Ağrı Doğubayazıtlı. Doğubayazıt, kaçakçılar çarşısı bulunan bir yer. Yani çok uzun süredir kaçakçılık buraların ana geçim kaynağı. Can Ailesi’nin hikâyesi de böyle başlıyor.
Ailenin babası Zamanhan Can, Doğubayazıt’taki Gürbulak Sınır Kapısı’nda freeshop açtı. Meteor ismini verdikleri freeshop’un kaçakçılık yaptığına dair sadece dedikodular değil, haberler de var. Mesela; Mart 2002’de yayımlanan bir haberde, Gürbulak Sınır Kapısı’ndaki freeshoplarda 614 koli kaçak sigaranın ele geçirildiği anlatılıyor. Meteor, Güntur, Süper isimli freeshopların sahipleri ve çalışanları, bu sigaralar imha edilirken gazetecilere saldırıyor.
Kısa süre sonra Türkiye’nin öteki ucundaki Edirne’de Kapıkule Sınır Kapısı’ndaki freeshopların sahipleri, Ağrı Doğubayazıtlı üç aileydi. Can Ailesi de Meteor isimli Freeshop şirketleriyle Kapıkule’de uzun yıllar faaliyet yürüttü.
Ortadoğu ve Uzakdoğu da üretilen kaçak sigaraları, İran üzerinden Türkiye’ye sokuyorlardı. Bu sigaraların fiyatının yüzde 70’ini vergi oluşturduğu için çok büyük bir kâr marjı vardı ve kısa sürede zenginleştiler. Kapıkule’deki yasadışı faaliyetleri de gündeme geldiğinde buradaki bir antreponun sahibiydiler. 2008 yılında bu antreponun duvarı delinerek büyük miktarda sigara çalındı. Bunu antreponun sahiplerinin yaptığı iddia edilmişti ama bununla ilgili soruşturulmadılar.
Can Ailesi’nin bu kaçakçılık faaliyetlerinde Menzil Cemaati’nin Eskişehir kolu ile işbirliği yaptığı da iddia edildi. Menzil Lideri Raşit Erol’un oğlu Fevzettin Erol, Eskişehir Sivrihisar Köyü’ndeki Buhara Köyü’nde bir tarikat oluşturmuştu.
Sigara Kaçakçılığı iddialarının ardı arkası gelmezken bu konudaki soruşturmalardan Can Ailesi genellikle kurtuldu. Ama haklarında soruşturmalar vardı. Bu sırada büyük servetleri her kapıyı açmaya başladı.
Mersin Organize Sanayi Bölgesi’nde büyük bir sigara fabrikası satın aldılar. Hatta bu büyük satışta anlaşmazlıklar çıktı ve davalık oldular. Ama artık fabrika sayesinde sigara kaçakçılığı konusunda büyük bir güce sahip oldular.
Yurtdışından getirdikleri kaçak sigaraları, tütünü ve makaronu sattıkları iddia edildi. Bu ürünleri, yurtdışına satış yapmış gibi gösteriyorlardı. Oysa gümrükteki bağlantılarıyla bu malları yurtdışına çıkmadan geri getiriyor ve piyasaya sürüyorlardı.
Sigara fabrikası için vergi de ödemediler. 3 milyar TL’lik vergi borcunu ödemedikleri öne sürülüyor. Sigara fabrikasının içindeki makineleri Trakya’daki bir fabrikaya taşıdıkları ve fabrikanın içini tamamen boşalttıkları, 121 şirkette kara paranın gezdirilerek izinin kaybettirildiği iddia edildi.
Savcılık 88 milyar TL’lik bir kara para trafiği olduğunu savunuyor ama o kadar çok para var ki; bu paraların büyük kısmının halen dolaşıma sokulmadığı, saklandığı öne sürülüyor. Can Holding hakkındaki soruşturmalar kısa süre öncesine kadar devam ediyordu. Hatta Murat Can hakkında yurtdışına çıkış yasağı olduğu da bir rivayet. Savcılık ise Varlık Barışı’nı kara parayı aklamakta kullandıklarını açıklamasında yazdı.
Mersin’de sigara fabrikasındaki faaliyetleri de suçlamalara konu oldu. 2017-2018’de bayilik dağıtmaya başlıyor. Bunun çok büyük paralar istiyor. Çünkü kaçak sigara işi çok kârlı. 7 daireye, 5 milyon TL verenler var. Ancak bayilik alamadılar ve paralarına çöküldüğünü öne sürdüler. Savcılığa suç duyurusunda bulundular. Yüzlerce kişinin bayilik almak isterken dolandırıldığı iddia ediliyor.
Can Holding olayı, sigara kaçakçısı bir ailenin devasa bir holdinge dönüşmesinden ibaret değil. Bu soruşturma; Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran kara para organizasyonun sadece bir bölümü. Benzer çok sayıda kara para faaliyeti devam ediyor ve siyasetin koruması altında sınırsız büyüyorlar. Pasta küçüldükçe kara para çeteleri birbirlerinin pazarına saldırıyor.
Kaynak: BirGün
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.