Özgürlük nidalarıyla çıktığımız sokaklara, özgürlük çığlıklarıyla dönmeliyiz üniversitelerimize. Sarayın baskılarına ve faşizmine karşı birlik olmalı, tüm taleplerimizi örgütleyecek ve kazanım alacak alanlarımızı tekrardan yaratmalıyız. Enkazın altında yeni bir yaşam ufukta değil. Muhatabımız belli. O halde yürüyelim, bu yolun sonu Saray’a çıkar!
Saray’ın atadığı kayyumlar, sermaye, dinci-gerici ve faşist çeteler, polis ablukasıyla kampüsler kuşatılmış durumda. Sıralarımıza oturmadan, kampüslerimize adım atmadan geleceğimizden çalınıyor. Saray’dan çıkan tek bir cümleyle üniversitelerimizin başına kayyum rektörler atanıyor. Üniversite bileşenlerinin söz hakkı hiçe sayılıyor. ODTÜ’den Boğaziçi’ne, İzmir’den Marmara’ya kadar rektörlük koltukları Saray’a bağlılık gösterenlere dağıtılıyor. Bu kayyumlar eliyle kampüslerimizde polis şiddeti olağanlaştırılıyor, demokratik haklarını kullanan öğrenciler gözaltılarla, soruşturmalarla susturulmak isteniyor. Üniversite binalarımız birer karakola çevrilirken, bilim üretmek isteyen akademisyenler ihraç ediliyor, sürgün ediliyor. Üniversitelerimiz Saray’ın çıkarlarını koruyan, piyasaya taşeron işgücü yetiştiren bir fabrika haline getiriliyor. Bu kayyumlar yalnızca üniversiteleri yönetmiyor; kampüslerimizi piyasaya açıyor, bilimi dogmaya teslim ediyor. Müfredatlarımız, sermayenin ve rejimin çıkarına göre şekillendiriliyor.
Her yeni zam, her yeni yasak, her yeni kayyum; özgürlüğümüze vurulan zincirin bir halkası oluyor. Bu işgalin adı açıktır: Saray rejimi.
Biz bu işgale sessiz kalmayız!
Üniversitenin gerçek sahipleri öğrenciler, emekçiler ve özgür bilimi savunan akademisyenlerdir. Bizim irademizi gasp eden bu düzen karşısında en yüksek sesle haykırıyoruz: Özerk demokratik üniversite mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!
19 Mart’ta İstanbul Üniversitesi’nde yıkılan barikatın ardından çoğumuzun ilk defa sokağa çıktığı bir isyan döneminin devamında şimdi yeni bir döneme başlıyoruz! Bu dönemde de isyan zamanı deneyimlediğimiz pratikleri yeni adımlarla kampüslerde tekrardan var etmeye, tekrardan akın akın sokakları doldurmaya ihtiyacımız var. Okurken çalışmak ve hatta ölmek zorunda kalmadığımız; beslenme, ulaşım, barınma, eğitim gibi temel haklarımızın gasp edilmediği, irademize darbe vurulmadığı bir yaşam ufukların ardında değil. O halde yürüyelim! Muhattabımız belli.
Bu yolun sonu Saray’a çıkar!
Henüz sıralarımıza oturmadan, kampüslerimize girmeden Saray rejimi uygulamalarına başladı. İstanbul Üniversitesi’nde, İTÜ’de, ODTÜ’de yemekhane zamları yapıldı. İstanbul’da ulaşıma tekrardan zam geldi. Bir yemekhane öğününün ortalama 50 TL, abonmanın 494 TL olması aylık 3000 TL olan KYK bursu ile geçinmeyi imkansız hale getirdi. Eğitime, beslenmeye barınmaya, ulaşıma zamlar geliyor, nasıl geçineceğimiz ise bizim omuzlarımızda yük bırakılıyor. Aralık ayında yapılacak bütçe görüşmelerinde bir dakikada 32.000 TL harcayan Saray’da sefa sürenler yoksulların adına konuşacak, enflasyonun faturasını üniversitelilere, işçi ve emekçilere kesecek.
Öte yandan üniversiteler, Saray’ın ağzından çıkan tek bir cümle ile dönüştürülüyor. Uzun zamandır uygulanan kayyum rektör atamalarına üniversitelerimiz içerisinde de memleket gündeminde de hız kesmeden devam ediliyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından CHP’ye yönelik operasyonlar hızlandı. Eylül ayının başında CHP İstanbul İl Yönetimine Saray tarafından “seçilen yönetimden daha tarafsız” olduğu gerekçesiyle atamalar yapıldı. Yaz sürecinde Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Demiroğlu Bilim Üniversitesi, İzmir Demokrasi Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’ne kayyum ataması yapılacağı duyuruldu. Eylül ayının başında ise atamalar gerçekleştirildi. Üniversite bileşenlerinin demokratik haklarını kullabileceği ortamların aksine, kim üniversiteleri dinci-gerici uygulamalara teslim ederse, parasız bilimsel ve demokratik eğitimin yerini paralı, dogma ve anti-demokratik uygulamaları gerçekleştirebileceğinin garantisini veren üniversitenin başına geçiriliyor.
Üniversitede kayyum alana işbirlikçi şirketler bedava! Yemekhaneler Yapı Kredi’nin boyunduruğu altına getiriliyor, müfredatlarımız sistem nasıl devam edecekse o şekilde düzenleniyor. Geçen sene Hacettepe Üniversitesi’nde başlanan süreç, bugün Trakya Üniversitesi’nde ve Mersin’de de uygulanmaya çalışacak. Dünya’nın dört bir yanında savaşlar devam ederken, savaş sermayesine ödenecek bütçe üniversitelilerin ürettikleriyle, emeğiyle tasarruf ediliyor. Geçtiğimiz dönem İsrail’in Filistin’e yönelik soykırımına şiddetle kaşı çıkıldığı ifade edildi, fakat Türkiye’nin limanları hamaseti devam ettirmek amacıyla kullanıldı. İddiaları yalanlayan Resmî Gazete’nin önüne belgeler sunuldu. Marmara, Koç ve Türkiye’nin daha birçok üniversitesinde İsrail’deki üniversitelerle Erasmus anlaşmaları yapıldı. Üniversitelilerin ürettiği bilim savaş sermayesine kaynak ve destek sağlamak amacıyla kullanıldı. Bilgi üretim süreçlerini bir meta haline getiren kayyumlara üniversitelerimizi, bu çıkarları gözeten Saray’a memleketi teslim edemeyiz!
Sokağı polisle kontrol etmeyen isteyen Saray, üniversitelerimiz içerisini kontrol etmek ve olası bir isyanı hatta birlikteliği engellemek amacıyla tüm fakültelerimiz içerisine özel güvenlikleri, polisleri, devlet destekli faşist ve İslamcı çeteleri sokmaktan geri durmuyor. Atanan hemen hemen tüm kayyumların ülkü ocakları ile fotoğrafları çıkıyor. Kayyum, geçtiğimiz dönem üniversiteler içerisinde örgütlenen boykot dayanışmalarına işbirlikçi faşist ve islamcı çeteleri, polis ve ÖGB’lerle müdahale etmeye çalıştı. İstanbul Üniversitesi’nde üniversiteliler kart ile girmeye mecbur bırakılırken İBDA-C’li olduğunu söyleyen birtakım gruplar ellerini kollarını sallaya sallaya üniversitelere sokuldu. Hacettepe Üniversitesi’nde “Eğitimde Tasarruf Olmaz” diyen üniversiteliler faşist çeteler tarafından engellenmeye çalışıldı. Fakültelerimizi terk etmediğimiz, meşru taleplerimizi alanlarımızla buluşturduğumuz her an bu saldırılar başarısız oldu. Üniversiteleri işgal etmek isteyen Saray’a cevap, üniversitelerin sahibi üniversitelilerden geldi.
Tüm temel haklarımıza ket vuran Saray, barınma hakkımızı gasp etmeden de geçmiyor. Zamlanan ve halen daha açılmayan KYK yurtları hepimizin gündeminde. Üniversiteler açılıyor, fakat nerede barınacağımız belirsizliğini koruyor. 3000 TL KYK yurdu ile eve çıkamayan üniversiteliler yurtlara akın ederken kontenjanlar doluyor, yurtlar yangın, deprem gibi doğal afetler bahane edilerek kapatılıyor. Hiçbir açıklama yapılmadan fahiş fiyatlarla farklı yurtlara geçilmemiz zorunlu hale getiriliyor. Saray’ın elini attığı her alan enkazın içerisinde, alacaklı olduğumuz hakların listesi ise uzun uzadıya artıyor.
KYK yurtlarının kapıları zamlarla, kontenjanlarla ve kapatmalarla yine yüzümüze kapanıyor. Yurtlar bir yandan Saray’ın yandaş müteahhitlerine peşkeş çekiliyor, kız öğrencilerin eşyaları karıştırılıyor, dağıtılıyor. Bu sırada yurt dahi bulamayan binlerce öğrenci, kiraların uçtuğu şehirlerde eve çıkamıyor, çıkabilen ise fahiş fiyatlı ev sahiplerinin insafına bırakılıyor. Daha okul açılmadan barınma krizi öğrencilerin omuzlarına yıkılıyor.
Bugün bir KYK yurdunda yer bulmanın zorluğu ayrı, çıkan KYK’nın okula uzaklığı ve ulaşım zamları ayrı sorun yaratıyor. Çıkan yurtların ise kimisi kapatılıyor, kimisi bakımsız, kimisi yangın ve deprem bahanesiyle boşaltılıyor. Bir oda için onlarca kişi sıraya girerken, odalar koğuşlara dönüştürülmüşken Saray’ın bütçesi ise altın varaklara, şatafata ve savaşa akıtılıyor. Barınma krizini çözmek yerine yurtlarımızı sermayeye açan, özel şirketlere peşkeş çeken Saray rejimi ve KYK ise sorunlarımıza gözünü kapatıyor.
Yurtsuzluk yalnızca bir barınma sorunu değil, yaşam hakkımıza doğrudan saldırıdır. Yemekhane zammı, ulaşım zammı, barınma krizi, hepsi aynı neoliberal politikaların parçasıdır. Öğrencileri geleceksizliğe mahkûm etmek isteyen Saray, bizi okurken çalışmaya, çalışırken de yaşamaktan vazgeçmeye zorluyor.
Yurtsuzlar işte tam bu noktada devreye giriyor. Biz, Saray’ın politikalarına teslim olmayanlarız, biz öğrencinin örgütlü gücüyüz.
O halde yanıtımız net:
Barınma haktır, satılamaz! Bu hakkı söke söke alacağız. Yurtsuzlar’ın sesi, Saray’ın duvarlarını aşacak!
Barınamıyoruz. Ulaşamıyoruz. Geçinemiyoruz. Üstüne üstlük yaşayamıyoruz da. Bu sistem her açıdan hatalı. Yerine koymamız gerekenler ise açık. Temel haklarımızın tümüne, irademize, bugünümüze ve geleceğimize barikat koyanlara isyan bayrağını çekmeli, üniversitelerimizi bir mevzi olarak tekrardan kazanmalıyız.
Bu konuda ortaya koyduğumuz talepler ise şu şekilde:
Özgürlük nidalarıyla çıktığımız sokaklara, özgürlük çığlıklarıyla dönmeliyiz üniversitelerimize. Sarayın baskılarına ve faşizmine karşı birlik olmalı, tüm taleplerimizi örgütleyecek ve kazanım alacak alanlarımızı tekrardan yaratmalıyız. Enkazın altında yeni bir yaşam ufukta değil. Muhatabımız belli. O halde yürüyelim, bu yolun sonu Saray’a çıkar!
Kaynak: universiteli.org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.