Türkiye siyaseti yeniden şekillenirken sosyalist stratejinin ne olması gerektiğine dair kolektif bir tartışma zemini oluşturmayı, işçi sınıfını ve toplumsal müttefiklerini baş döndürücü siyasal gelişmeler karşısında izleyici olmaktan çıkaracak devrimci alternatifi görünür kılmayı hedefliyoruz
Sınıf savaşının uluslararası ve ulusal ölçekteki yansımaları, siyasetin bugüne kadar üzerine kurulu olduğu uluslararası ve sınıfsal güç dengelerini, buna bağlı olarak oluşan hukuki çerçeveyi, paradigmaları yerle bir edip yeniden kuracak bir çatışma biçiminde ilerliyor.
NATO eksenli emperyalist güçler dünya ölçeğinde yeni bir savaş düzeni oluşturur ve Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilirken, Türkiye oligarşisi bir yandan emperyalist çıkarlar doğrultusunda rol kapmaya bir yandan da Kürt dinamiğini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Türkiye kapitalizmini ayakta tutmak için imdada çağrılan “Mehmet Şimşek programı” ile, Türkiye toplumunun geniş kesimleri ağır bir mülksüzleştirme, işçileştirme, borçlulaştırma ve yoksullaştırma saldırısı altında. Ülkeyi dizginsiz bir sermaye yağmasına açan emek düşmanı ekonomi politikalarının yarattığı sınıfsal hoşnutsuzluk iktidardaki faşist koalisyonun toplumsal temelini günden güne eritirken, 31 Mart 2024 seçimlerinde de görüldüğü üzere ülkenin seçim haritasını değiştirecek bir toplumsal tepki ve arayış açığa çıkmış durumda. Çeyrek asıra yaklaşan iktidarına ve devlet aygıtı üzerindeki kontrol gücüne rağmen azınlığa düşen ve kendi düzenini kalıcılaştıracak kurumsal süreci tamamlayamayan AKP iktidarı, muhalefeti ya açıktan savaş hali ile ya da kendisine eklemlenmeye zorlayarak etkisizleştirmeye çalışıyor. Bu tablo içerisinde, siyasal muhalefetin öznel sorunlarından bağımsız olarak, toplum içerisindeki direniş eğilimleri tükenmiyor, yer yer daha da gelişiyor. Tüm bunlar Türkiye siyasetinin üzerinde yeniden şekillendiği zemini belirliyor.
Muhalefet cephesinde, 19 Mart operasyonlarının ardından sokağa çıkan militan kitle hareketinin öncülüğüne soyunan CHP “erken seçim” talepli mitinglerini süreklileştirirken, Kürt hareketi de yeni müzakere sürecine kilitlenmiş halde. Bu iki odağın mevcut durumu, emek hareketinden sosyalist harekete en geniş muhalefet yelpazesini doğrudan ya da dolaylı etkileşimlerle belirliyor. Peki sosyalistlere düşen, bu sürecin belirleneni, taraftarı ya da karşı-taraftarı olmak mı? Yükselen isyan ve onu açığa çıkaran toplumsal çelişkiler bir başka gereklilik ve imkana işaret etmiyor mu? Sınıf temeli giderek güçlenen ve militan bir sokak damarını da yaşatan bu toplumsal hoşnutsuzluk sosyalistler açısından bir öncülük imkânı olarak değerlendirilemez mi? Mülksüzleştirme, işçileştirme ve yoksullaştırma süreçleri karşısında Türkiye işçi sınıfının, emekçi halkın bağımsız politik hattını kurmak ve savunmak nasıl mümkün olacak? Kim öncülük edecek? Proleter bir gerçekliğin içinden konuşan ve 19 Mart isyanını tetikleyen yeni üniversiteli gençlik dinamiği hakkında kim ne düşünüyor? Sosyalistlerin bir öncülük iddiası yok mu, bağımsız devrimci bir siyasetin gereklilik ve olanaklarına dair ne düşünüyorlar?
Yukarıdaki soruları bir açık tartışma daveti olarak ortaya koyuyor, ilgili yazı ve söyleşilerden oluşacak bu dosya ile Türkiye siyaseti yeniden şekillenirken sosyalist stratejinin ne olması gerektiğine dair kolektif bir tartışma zemini oluşturmayı, işçi sınıfını ve toplumsal müttefiklerini baş döndürücü siyasal gelişmeler karşısında izleyici olmaktan çıkaracak devrimci alternatifi görünür kılmayı hedefliyoruz.
* Dosyada yer almasını istediğiniz yazılarınızı bilgi@sendika.org adresine iletebilirsiniz.