abd’de 1960’lı ve 1970’lı yıllardaki siyah kurtuluş hareketinin önemli eylemcilerinden assata shakur 25 eylül’de, 78 yaşında, siyasi mülteci olarak yaşadığı küba’da öldü. o geçen yüzyılın devrimci kadınlarının çok bilinmeyen ama önemli örneklerinden biriydi
küba dışişleri bakanlığı, assata olugbala shakur’un ilgili açıklamasında ölümünü ilerlemiş yaşına ve genel sağlık sorunlarına bağladı. o geçen yüzyılın mücadelelerinin şekillendirdiği bir devrimciydi, hayatı abd’nin devrimci sol hareketlerinin tarihinden parçalar taşır.
abd vatandaşı siyah bir kadın olarak hem halkının hem de kendi kaderini değiştirmek için mücadele etmişti. ismine bile kendi karar verdi; 1947 yılında doğduğunda joanne deborah byron adını almıştı. bunun bir “köle adı” olduğuna inandığı, kendisini amerikalı değil afrikalı hissettiği için hayatı boyunca kullandığı assata olugbala shakur adını aldı. assata batı afrika’da sık sık kullanılan ve “ayşe”den türemiş bir ad, shakur, arapça şükran duyan anlamına geliyor. sık sık kullanmadığı olugbala da batı afrika’da kullanılan bir nijer-kongo dili olan yakurada kurtarıcı anlamına geliyor.
annesi öğretmen, babasıyla küçük yaşta ayrılmışlar, assata bir süre büyükannesininki de dahil olmak üzere evden eve gezmiş, birçok mutsuz çocuk gibi sık sık evden kaçarmış. sonra, hayatında çok büyük yeri olan, “küçükken idolümdü” dediği ve sonraki yıllarda avukatlığını da yapacak olan, insan hakları mücadelesinde aktif bir avukat olan teyzesi evelyn williams almış onu yanına. assata’nın hayatı değişmiş, teyzesinden çok şey öğrenmiş, birlikte müzelere, tiyatrolara, sanat galerilerine gitmişler, sorduğu her sorunun cevabını bulmuş onda. gittiği katolik okullarındaki nadir siyah öğrencilerden biriymiş. o yılları anlatırken sınıfta gördüğü ayrımcılığı, bir soruya cevap verdiğinde, verebildiğinde öğretmenlerin aklı ve bilgisi karşısında şaşkınlıklarını saklamama terbiyesizliklerini anlatıyor.
o yıllarda halkının gerçek tarihini okumaya ve üniversite yıllarında siyasetle ilgilenmeye başlamış. tam vietnam savaşı yılları, abd yönetiminin, ordusunun oralarda ne aradığını anlatmak için “komünizmle mücadele” bahanesini kullanması, üniversitelerde komünizm fikrine olan ilgiyi artırmış. shakur başta, komünizmi beyazların bir icadı olarak görüp küçümsüyormuş ama sonra afrikalı yazarları okuyunca fikri değişmiş. 1967’de kısa bir tutukluluk ve kendisi gibi politik bir eylemci olan louis chesimard ile kısa bir evlilik yaşamış. anılarında, ayrılma sebebini kibarca, “cinsiyet rolleri konusundaki anlaşmazlık” olarak anlatıyor ve evet sevgili okur, bazı şeyler evrensel.
üniversiteden sonra oakland’e taşınmış ve o yıllarda abd’deki nice siyah gibi kara panter partisi’ne katılmış. o noktadan sonra işler biraz hızlanmış, new york’a dönmüş, kara panterlerin harlem sorumlusu olmuş, çocuklara bedava kahvaltı programı,* bedava klinikler gibi çalışmalarını örgütlemiş ama erkeklerin maço tavırları ve kendi ifadesiyle, liderlerin afrika-amerika tarihi konusundaki cehaletleri yüzünden partiden ayrılmış ve vietkong ile cezayir bağımsızlık hareketinin savaşçılarından ilham alan ve abd devletine karşı gerilla savaşı yürüten siyah kurtuluş ordusu’na katılmış. adını değiştirmesi de bu zamana denk geliyor. 1971’de karnından vurulmuş, kendisi de silahlıymış, kefaretle serbest bırakılmış. “vurulmam iyi oldu, vurulmaktan çok korkardım, artık korkmuyorum” demiş. aynı yıl queens’te gerçekleşen bir banka soygununa katıldığı gerekçesiyle aranmaya başlamış. yıllar sonra, küba’da, bu konu sorulduğunda, siyah kurtuluş ordusu’nun kamulaştırmalar ve banka soygunları gerçekleştirdiğini söylüyor. birkaç ay sonra bir polis arabasına el bombası atıp iki polisi yaralamak suçuyla aranır olmuş. ardından onun yaptığı iddia edilen başka soygunlar ve polislere yönelik silahlı saldırılar gelmiş. bundan sonra ülke çapında yürütülen bir insan avının hedefi olmuş ama eylemler de devam ediyormuş. bazı kaynaklar, onun, kuruculardan birinin tutuklanmasının ardından sko’nun fiili önderi olduğunu iddia ederken bir polis şefi, eğitimli, genç ve güzel olduğu için örgütteki rolünün abartıldığını ve şeytanlaştırıldığını söylüyor. bazı belgeler de siyah özgürlük hareketinin önemli bir eylemcisi olan shakur’a baskı uygulamak için her banka soygununun, her cinayetin ona atfedildiğini gösteriyor.
2 mayıs 1973’te kara panterler’in istihbarat sorumlusu zayd malik shakur ve bir başka siyah özgürlük eylemcisi sundiata acoli ile bir arabada giderken, hız limitini biraz aştıkları ve arka lambaları kırık olduğu için eyalet polisi tarafından durdurulmuşlar. üç eylemci de silahlıymış, çatışma çıkmış, shakur ve bir polis yaralanmış, zayd malik shakur ölmüş. asconi arabayı sürmeye devam etmiş, birkaç saat içinde tekrar çevrilmişler, asconi arabadan inip ormana kaçmış ve 36 saat sonra yakalanmış, assata shakur yaralı halde teslim olmuş ama elleri havadayken tekrar kurşunlandığına dair kanıtlar var. sonraki yıllarda, yatırıldığı hastanede başında bekleyen polislerin, hemşireler ve doktorlar uzaklaşır uzaklaşmaz boğazını sıktığını, onu dövdüklerini, gördüğü tıbbi bakımın da standartların altında olduğunu anlatıyor.
yargılandığı davalar uzun bir liste tutuyor. onu yirmiden fazla avukat savunmuş, birçok suçtan da beraat etmiş. davalar sırasında kısa bir süre aynı hücrede tutulduğu yoldaşı kamau sadiki’den hamile kalmış ve 11 eylül 1974’te kızı kakuya shakur’u doğurmuş. o arada cezaevi cezaevi gezdiriliyor ve sık sık dayak başta olmak üzere baskıyla karşılaşıyormuş. 2 kasım 1979’da kaldığı, new jersey’deki clinton kadın islahevi’nden, silahlı siyah kurtuluş ordusu eylemcileri tarafından kaçırılmış, eylem sırasında kimse zarar görmemiş. kaçırılmasının hemen ardından fbi bölgeyi onun için “aranıyor” afişleriyle donatmış, buna karşılık sevenleri de “burası assata shakur’a açıktır” afişleri asmış! aynı slogan en az beş bin kişinin katıldığı bir eylemde de kullanılmış. özellikle siyahlar için halk kahramanı!
kaçak göçek yaşadığı yıllar boyunca yakınları izlenmiş, telefonları dinlenmiş, kaçmasına yardımcı olanlar onlarca yıl cezalara çarptırılmış ama o yıllarda siyah özgürlük hareketinde yer alan hemen herkes de ya öldürüldü ya büyük cezalar aldı. ama düşe kalka, yanıla düzele yürüyen hareket sayesinde siyah özgürlüğü fikri ve mücadelesi büyüdü, siyahlara karşı polis şiddeti sürse de artık milyonların tepkisiyle karşı karşıya kalıyor.
assata shakur’a döneyim; 1984 yılında politik sığınmacı olarak küba’ya yerleşti. o zamana kadar annesinin baktığı kızı kakuya ertesi yıl onun yanına gitti. abd onu küba’da da rahat bırakmadı, iade edilmesi için onlarca girişimde bulundu, başına ödüller konuldu, abd iadesi karşılığında küba’ya uyguladığı ambargoyu kaldırmayı teklif etti ama fidel castro 2005’te yaptığı bir konuşmada assata shakur’un ırkçı yargılamaların kurbanı olduğunu söyledi. trump da 2017’e “polis katili joanne chesimard’ın iadesini talep etti! shakur küba’da otobiyografisini yazdı ama yoldaşları hâlâ hayatta ve çoğu cezaevinde olduğu için ayrıntılara girmedi. küba gibi tıbbın gelişmiş olduğu bir yerde olmasına rağmen genç sayılacak bir yaşta öldü. ama birkaç ömürlük yaşadığına şüphe yok. bu yazıyı onun çok beğendğim iki sözüyle bitirmek istiyorum.
“Hiçbir hareket sürekli olarak büyümediği ve zamanlarla uyum için değişmediği sürece ayakta kalamaz. Eğer büyümüyorsa, durağansa ve halkın desteğinden yoksunsa hiçbir kurtuluş hareketi, duruma ilişkin tahlilleri ne kadar doğru olursa olsun, ayakta kalamaz.”
“Dünyada hiç kimse, tarihte hiç kimse özgürlüğünü kendisine baskı yapanların ahlak duygusuna hitap ederek elde etmemiştir.”
Kaynak: Kadın İşçi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.