Peki, ekrandaki yüzlerin bu kadar net, görüntülerin de şüpheye yer vermeyecek kadar detaylı olduğu bir tabloda, mahkemenin verdiği kararın kendileri için yok hükmünde olduğunu söylemenin ya da “biz bu kararı tanımıyoruz” demenin bir sonraki adımı nedir, Özgür Özel ve ekibi için?
“8 Ekim 2023’teki CHP İstanbul İl Kongresi’ndeki seçimle ilgili soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, İl Başkanı Özgür Çelik ve mevcut yönetimin görevden alınmasına karar vermesiyle beraber, Eylül ‘mutlak butlan’ davası için ‘acaba ne olur’ diye soranların cevapları biraz daha netleşti” desek mi?
Bence diyelim…
İstanbul’dan gelen kayyum haberini “zaten beklenendi” diye sakin sakin karşılayanlar var ama, o sakinliğin yakında daha büyük bir kayyum haberiyle devam etmesi için geriye sayım başladı bile!
“Niye” diye soracak mısınız?
Sorun sormasına da cevap oldukça net aslında…
Haberi okurken, görevden alınanların sadece İl Başkanı Özgür Çelik ve mevcut yönetim olduğunu sanıyoruz, ama elde bundan fazlası var… Özgür Özel’in genel başkan seçildiği 38. Olağan Kurultay’da oy kullanan 196 İstanbul delegesi de var, o görevden alınanlar arasında… Onların görevden alınması demek, Ankara’da, 15 Eylül’deki CHP Kurultayı’nın iptaline ilişkin davanın da yeniden şekil alması demek… Şekil alırken de kayyum kararına birkaç adım daha yaklaşılması demek…
Peki, ekrandaki yüzlerin bu kadar net, görüntülerin de şüpheye yer vermeyecek kadar detaylı olduğu bir tabloda, mahkemenin verdiği kararın kendileri için yok hükmünde olduğunu söylemenin ya da “biz bu kararı tanımıyoruz” demenin bir sonraki adımı nedir, Özgür Özel ve ekibi için?
Bu arada, kayyum kararı sonrası bu göreve atanan Gürsel Tekin için de “siyaseten ipini çektik” dercesine, “İsminden bağımsız olarak atanan kayyum heyetinden, görevi kabul edeceğini anladığımız, açıklaması o yönde olan kişiyi partiden ihraç ettik” demiş Özgür Özel de, benzer bir duruş sergileyen Kemal Kılıçdaroğlu için de benzer bir şeyi yapıp yapmayacağını, buna dair bir planlaması olup olmadığını merak ediyorum doğrusu…
Olursa da,
…Türkiye siyaset tarihinde, öncesi var mıdır bilmiyorum ama, kendi partisinden ihraç edilen/edilmek istenen ilk Genel Başkan da olabilir, Kemal Kılıçdaroğlu!
Haklısınız, Özgür Özel’in bu karar için yetkisi pek olmayacak gibi, hatta zamanı da…
Garip olan, CHP’nin, 2012’de benzer bir kayyum karmaşasını kendi içinde yaşamış olması, hatta mahkeme kararlarıyla da mevcut yönetimlerin yerine kayyum yönetimlerin atanmış olması… Bugün, İstanbul kayyum kararına en sert tepkilerden birini veren, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek mesela… Bugüne dair demiş ki; “Demokratik siyasete darbedir, çok partili rejime indirilmiş büyük bir darbedir… CHP’yi yargı eliyle dizayn etmek isteyenlere sesleniyoruz; Size boyun eğmeyeceğiz! İki milyon üyemizle dimdik ayaktayız… Bütün bu badireleri aşacağız… Yol arkadaşımız, İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik, CHP’nin onurlu, namuslu oylarıyla seçilmiştir… Görevden alma kararı yok hükmündedir…” Ama aynı Gökhan Zeybek’i, 2012 itibariyle çok iyi hatırlıyoruz, o dönem yaşanan kayyum sürecinde, mahkeme kararıyla Sarıyer ilçe yönetimini devraldıkları zamanlarda!
O zaman alınan benzer bir karar, demokratik siyasete darbe değil miydi?
Demek değildi…
Ya da şartlar mı farklıydı?
Belki de dün dündü bugün de bugün!
Hepsi bir tarafa, bir Hatay/Antakyalı olarak, 15 Eylül ‘olası’ mutlak butlan davasının taraflarından biri olan, düne kadar CHP’li de olan, ama Özgür Özel tarafından partiden ihraç edilen, Hatay Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Lütfü Savaş’ın bu tozu dumana katılmış tabloda nasıl bir yere konumlanacağının da cevapsızlığındayım… Onunla ne kadar iletişim kurmaya çalışsam da sürece dair yorum yapmıyor, sosyal medyasında bile siyaset konuşmuyor, hatta olan bitenden bile isteye uzak duruyor…
O, ne planlıyor?
Bu süreçten ne bekliyor?
Bu kapışmada hangi tarafta duruyor?
Yeniden siyaset için CHP’de kalmayı mı düşünüyor?
CHP’li belediyelerde yaşanan ‘gözaltı/tutuklama’ sürecinden bu denli ‘uzak’ ve ‘temiz’ kalabilmesi de bence, Lütfü Savaş için alkışlar eşliğinde artı bir puan, ki kendi partisi bu ‘uzaklığı’ ve ‘temizliği’ nasıl algılıyor, bu da önemli tabi…
Bugünün kelimelerini toparlarsak eğer;
Türkiye’de baroların bile kayyum kararlarına muhalefet ettiği bir dönemi geride bırakıp nasıl bir döneme gireriz hep beraber bilmiyorum ama, ülkemin ve insanlarının bu kadar yorgun ve bu kadar kavgalı olduğu bir başka dönemi hatırlamıyorum…
Büyüklerin de deyimiyle;
Allah sonumuzu hayretsin!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.