23 yıllık AKP iktidarının ülkeyi nasıl çürüttüğü, sakat bıraktığı, toplumu sıtmayla ölüm arasında bir tercihe mahkûm edişini tüm mevzularda olduğu gibi kendi inisiyatifine bıraktığı 19 Mart darbesinden sonra ayyuka çıkmaya başlayınca, gördük ki, “kükürt” kokusu çoktan her yeri sarmış. Özellikle de bugünü ve geleceği çalınan gençleri…
Başlıktaki soru, Türkiye dışında, dünya üzerinde çok az ülkede, hatta sadece “yerleşim yeri” olarak niteleyebileceğimiz yerlerde soruluyordur muhtemelen. Genelde hayata karışıp kendi ayakları üzerinde özgürce yaşamasına karşı çıkılan ve bir an önce “onlara” uygun bir koca bulup evinin kadının olması istenen kız çocukları için ya da çocukluğundan itibaren “bu çocuktan adam olmaz” denilerek, sanayide tornacının yanına tavuk döner parasına en güzel yaşlarını imanı gevreyerek geçirmeye mecbur bırakılan erkek çocuklar için kullanılan bu soru, artık sınıf atladı! 23 yıllık AKP iktidarının ülkeyi nasıl çürüttüğü, sakat bıraktığı, toplumu sıtmayla ölüm arasında bir tercihe mahkûm edişini tüm mevzularda olduğu gibi kendi inisiyatifine bıraktığı 19 Mart darbesinden sonra ayyuka çıkmaya başlayınca, gördük ki, “kükürt” kokusu çoktan her yeri sarmış. Özellikle de bugünü ve geleceği çalınan gençleri…
Bugünün gençlerinden ne bekleyebilirsiniz artık? Daha doğrusu böyle bir beklenti hakkını kim kendinde bulduğunu iddia edebilir? Türkiye’nin en iyi hukuk fakültesini birinci bitirdiğini ve mezun olur olmaz oy verdiği ve vermeye devam edeceği bir siyasinin avukatı olduğunu düşünelim. Hakkında henüz iddianame olmamasına rağmen suçlu ilan edilen, tutuklu olarak yargılanan müvekkilini savunduğu için o da hapse atılıyor. Kansere çözüm bulabilmek için ısrarla, gece gündüz çalışıp tıp fakültesini kazanan ve okulunu yine dereceyle bitiren bir genci düşünelim. İnsanlık dışı çalışma saatleri ve nöbetler yüzünden trafik kazasında hayatını kaybediyor. Küçüklüğünden beri her şeye meraklı bir çocuğu ele alalım. Yaşı ilerleyip de meslek kararını verme zamanı geldiğinde gazeteciliği kafasına koyar. 40 sene gazeteciliğin her alanında ter dökmüş biri olsun ileride. O zamana kadar gerçeğin peşinden gitmiş bu arkadaşımız, belgelerle ispatlanan bir haber yapsın. Bunu da sosyal medya hesabından yayımlasın. Aynı sabah kendini parmaklıklar ardında buluyor. Deprem ülkesi olan Türkiye’de şehirlerin güvenliğini garanti altına almak gibi bir projesi olan yeni mezun genç bir mimar gözümüzün önüne gelsin elinde T cetveli, koca koca kâğıtlarla. Sonra şehrin mimarisini bozacağı için ağaçların kesilmesine karşı çıksın. Hükümeti darbe girişimiyle devirme bahanesiyle doğru hapishaneye. İdealist bir Türkçe öğretmenliği mezunu başka bir genç olsun bu defa. Yıllarca çalışmış, sınavdan sınava koşmuş, KPSS’de derece yapmış. Mülakatta elenmiş. Canına kıyıyor. Üstelik sadece o da değil. 300 arkadaşıyla birlikte. Bir nevi toplu intihar… Liste böyle uzar, gider…
Sonra son 23 yılda mantar gibi ama ince ince birileri türer. Bastırır parayı, çalar düdüğü, asar altı tane üniversite diplomasını makam odasının duvarına. Üç yerden de maaşı atar cebine, sen sağ, ben selamet. Sahi? “Okuyup da ne yapacaksın?”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.