İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, Adalet Bakanı’nın boşanma süreçlerinde “aile arabuluculuğu” zorunluluğu getirme yönündeki açıklamalarına dair bir açıklama yayımladı. Baro, aile arabuluculuğu düzenlemesinin aile içi kadına yönelik şiddeti meşrulaştıracağını ve kadınların haklarını geriye götüreceğini vurguladı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, boşanma davalarında köklü değişiklikler içeren yeni bir yargı paketi hazırlığında olduklarını duyurmuş, “aile arabuluculuğu” sistemini getirmeyi düşündüklerini belirtmişti.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, konuya dair bir açıklama yayımladı.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, Türkiye’de boşanma davalarının önemli bir kısmının, kadına yönelik şiddet, ekonomik bağımlılık ve toplumsal baskı koşullarında yürütüldüğünü hatırlatırken bu koşullarda getirilmesi planlanan aile arabuluculuğu düzenlemesinin aile içi kadına yönelik şiddeti meşrulaştıracağını ve kadınların haklarını geriye götüreceğini vurguladı.
Avukatların zaten yürüttüğü hukuki sürecin yeni ve zorunlu bir aşamaya dönüştürülmesinin mesleğin yetkilerini daralttığını, hak arama özgürlüğünü kısıtladığını belirten Baro, ek olarak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun’un, şiddet içeren ilişkilerde arabuluculuğu açıkça yasakladığını da hatırlattı.
Aile Arabuluculuğu Düzenlemesi Aile içi Kadına Yönelik Şiddeti Meşrulaştırır ve Kadınların Haklarında Geriye Gidiştir!
Adalet Bakanı’nın boşanma süreçlerinde “aile arabuluculuğa” zorunluluğu getirme yönündeki açıklamaları, kadınların eşitlik, adil yargılanma ve hak arama özgürlüğü açısından ciddi riskler taşımaktadır. Türkiye’de boşanma davalarının önemli bir kısmı, kadına yönelik şiddet, ekonomik bağımlılık ve toplumsal baskı koşullarında yürütülmektedir. Böyle bir ortamda zorunlu arabuluculuk, kadınların haklarından feragat etmeye zorlanmasının önünü açacaktır. Hâlihazırda Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi uyarınca avukatlar, taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokolleri düzenleme yetkisine sahiptir. Bu düzenleme, tarafların özgür iradeleri ile, hukuki güvence altında anlaşma yapmalarını sağladığı gibi yargıç denetimi ile de güvence sağlamaktadır. “Aile arabuluculuğu” adı altında, avukatların zaten yürüttüğü bu hukuki sürecin yeni ve zorunlu bir aşamaya dönüştürülmesi; mesleğin yetkilerini daraltan, hak arama özgürlüğünü gereksiz yere kısıtlayan ve yargı denetimini ortadan kaldıracak bir müdahaledir.Aile Arabuluculuğu Düzenlemesi Aile içi Kadına Yönelik Şiddeti Meşrulaştırır ve Kadınların Haklarında Geriye Gidiştir! Boşanma süreçlerinin hızlandırılması, arabuluculuk gibi zorunlu ara mekanizmalarla değil; yargının kapasitesinin artırılması, mahkemelerin etkin çalışması gibi yapısal reformlarla mümkündür. Bu adımlar, hem kadınların hem de tüm yurttaşların makul sürede yargılanma hakkını güvence altına alır. Yargısal denetimi zayıflatacak bu tür bir düzenleme; nafaka, mal paylaşımı, velayet, tazminat gibi kadınların yaşamlarını doğrudan etkileyen hakların mahkemelerce tam olarak incelenmeden tasfiye edilmesine yol açacaktır. Üstelik İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun, şiddet içeren ilişkilerde arabuluculuğu açıkça yasaklamaktadır. Kadınların haklarını koruma iddiasının mevcut olması halinde ilk yapılması gereken şey arabuluculuk tartışmaları açmak değil, İstanbul Sözleşmesini kayıtsız şartsız kabuldür. Kadınların hukuk güvenliğini, ekonomik-sosyal haklarını zayıflatacak ve laik hukuk sistemini hedef alan her türlü düzenlemenin karşısında olduğumuzu; boşanma süreçlerinin hızlı ama aynı zamanda adil, eşitlikçi ve kadınların kazanılmış haklarını koruyan bir şekilde yürütülmesi gerektiğini kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Sendika.Org