Türkiye’de kadın katliamlarının büyük bir bölümü boşanma aşamasında yahut boşandığı erkek tarafından işleniyor. Ne yazık ki, boşanmış olmak, şiddetin bittiği anlamına gelmiyor. Nafaka ödememek için şiddet ve baskıyı sürdüren erkekler karşısında kadınlar haklarından feragat etmek zorunda kalıyor. Önerilen yeni sistem ise; kadınların haklarını gasp ediyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeniden “aile arabuluculuğu” ile ilgili çalışmaların yapıldığı; aynı zamanda boşanma davalarının uzun sürmesi nedeniyle tarafların yeni bir hayat kurma imkanlarını ortadan kaldırdığından bahisle aile mahkemelerinde nafaka, maddi-manevi tazminat taleplerinin boşanma davasından ayrı görüleceği yönündeki çalışmaların devam ettiğini açıkladı.
Bu tartışmaları uzun bir süredir gündemde tutan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu sistemde kadınlara ekonomik güvence sağlayan başlıklardan nafaka, maddi-manevi tazminat gibi başlıkların boşanma davalarından ayrılması gerektiği ve eşitler arası olmayan, şiddete maruz bırakılan ile bırakanı “uzlaşı masasına” oturtacağı sistemin güzellemesi yapıyor. Boşanma davalarının uzun sürmesinin nedeninin nafaka ve tazminat taleplerinden kaynaklandığını ileri sürerken, aile hukukunda arabuluculuk uygulamasının birçok ülkede, Avrupa Ülkelerinde, İngiltere’de iyi gittiğini ve Türkiye içinde bu uygulamanın gerekli olduğunu da dile getirmektedir. Bakan, aile arabuluculuğunu savunurken, Avrupa ülkelerini örnek gösteriyor. Aile hukukunda arabuluculuk uygulamasının birçok ülkede, Avrupa ülkelerinde, İngiltere’de iyi gittiğini ve Türkiye içinde bu uygulamanın gerekli olduğunu da dile getiriyor. Ancak o Avrupa ülkelerinde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmadığını, kadına yönelik şiddette etkin güvenlik mekanizmalarının olduğunu, güçlü sosyal hizmet ağlarının olduğunu söylemiyor. Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmezken; kadınların boşanma aşamasında oldukları erkekler tarafından katledildikleri gerçeği ortada iken Bakanın “aile arabuluculuğu” zorunluluğuna dair açıklamaları kadınların eşitlik ve hak arama özgürlüğünün ellerinden alınacağı anlamına gelmektedir.
Öncelikle eşitliğin olmadığı ve şiddetin olduğu yerde arabuluculuk olmayacağını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi şiddetin tanımını yaparken aynı zamanda şiddetin olduğu yerde arabuluculuğun olmayacağını belirtmektedir. Yine aynı şekilde 6284 Sayılı Kanun, kadına yönelik şiddete karşı devletin kadını koruma yükümlülüğünü düzenlemekte ve şiddet içeren durumlarda uzlaştırma-arabuluculuk yapılmasını yasaklamaktadır. Bakanın açıkladığı uzlaşı masasından eşit ve adil bir karar çıkmayacağı ortadadır. Kadınların şiddet gördükleri ilişkide psikolojik baskı ile “uzlaşı masası”na oturtulup; nafaka ve tazminat haklarından feragat etmeye zorlanacağı ve ekonomik hak kayıpları ile o masadan kalkacağı aşikar. Ayrıca daha kadınların sıkı güvenlik tedbirleri ile korunduğu adliye koridorlarında dahi, erkek şiddetinden korunamadığı bir ülkede, arabulucu ofislerinde güvenliğin nasıl sağlanacağı da belirsizdir. Pek tabii ki arabulucudan kadının güvenliğini temin etmesi beklenemeyeceği gibi arabulucunun kendi güvenliğinin de tehlikede olduğu tartışmasızdır.
Bakanın arabuluculuk ile birlikte bir diğer önerisi ise boşanma davalarını hızla nihayete erdirip; nafaka, tazminat gibi taleplerin ayrı dava süreçlerinde görülmesi. Bugün boşanma davalarının ferileri olarak görülen ve sonuçlanan kalemler artık yeni davaların konusu olacak. Erkek hızlı bir şekilde boşanıp ekonomik sorumluluktan kurtulurken; mevcut sistemde bile dava açmakta zorlanan ve maddi anlamda yıpranan kadın hiç bir ekonomik güvenceye sahip olamayacak. Yıllar süren tazminat, nafaka davaları boyunca kadınlar yoksulluk, şiddet ve ölüm tehdidi ile mücadele etmek zorunda bırakılacaklar. Türkiye’de kadın katliamlarının büyük bir bölümü boşanma aşamasında yahut boşandığı erkek tarafından işleniyor. Ne yazık ki, boşanmış olmak, şiddetin bittiği anlamına gelmiyor. Nafaka ödememek için şiddet ve baskıyı sürdüren erkekler karşısında kadınlar haklarından feragat etmek zorunda kalıyor. Önerilen yeni sistem ise; kadınların haklarını gasp ediyor.
Boşanma süreçlerinin hızlı ama aynı zamanda adil, eşitlikçi ve kadınların kazanılmış haklarını koruyan bir şekilde yürütülmesi gerekir. Eğer ki boşanma davaları hızlandırılmak isteniyorsa, kadınların haklarını gasp etmenin dışında bin bir yol var.
Haklarımızdan da hayatlarımızdan da çekin ellerinizi. İstanbul Sözleşmesi madde 48, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm usulleri veya hükümlerinin yasaklanması başlığı altında şu şekilde hükme bağlanmıştır:
Taraflar, işbu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete ilişkin olarak arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu alternatif çözüm yollarını yasaklamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alır.
Söz konusu hükümden hareketle, kadına karşı şiddet iddiasından kaynaklanan uyuşmazlıklar hiçbir şekilde zorunlu arabuluculuğa tabi tutulamaz. Arabuluculuk Kanunu’nun 1/2. Maddesinde; “Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir” denilmek suretiyle aile içi şiddet içeren olaylarda arabuluculuğun mümkün olmadığı açık ve net hüküm altına alınmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.