Cumartesi Anneleri 1063. hafta eyleminde “Gazeteci Ferhat Tepe için adalet” diyerek Galatasaray Meydanı önündeydi
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 1063’üncü kez Galatasaray Meydanı’ndaydı.
Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta 32 yıl önce gözaltında kaybedilen gazeteci Ferhat Tepe’nin akıbetini sorup adalet talebinde bulundu.
Açıklama metnini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Zeynep Yıldız okudu.
Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
32 yıl önce gözaltında kaybedilen Gazeteci Ferhat Tepe’yi unutmadık.
1063. haftamızda da bizi Galatasaray Meydanı’ndan ayıran polis bariyerlerinin önünden kamuoyuna sesleniyoruz.
Demokratik, çoğulcu ve herkesin kendini ait hissettiği bir Türkiye inşası amacıyla kurulan TBMM Komisyonu, 5 Ağustos’ta çalışmalarına başladı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasında belirttiği gibi, bu komisyon hakikatin inkâr edilmediği, duyguların görmezden gelinmediği ve siyasetin çözüm üretme cesareti gösterdiği bir anlayışı temsil edecekse; Cumartesi Anneleri olarak, bizlerin de dinlenmesini talep ediyoruz.
Çünkü Cumartesi Anneleri’nin varlığı, geçmişte yaşananların hâlâ kanayan bir yara olarak devam ettiğinin ifadesidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, ancak bu gerçeğin kabul edilmesi ve bu yarayı kanatan acıların tanınmasıyla mümkündür. Bunun için de önce, susturulmak istenenlerin sesi ve talepleri duyulmalıdır.
1063.haftamızda 32 yıl önce gözaltında kaybedilen, gazeteci Ferhat Tepe için adalet istiyoruz.
19 yaşındaki Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. Ağır hak ihlallerine maruz kalanların sesini duyurmaya çalışıyordu.
Ferhat, 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde, silahlı ve telsizli üç kişi tarafından kaçırıldı. Ailenin ve çalıştığı gazetenin ısrarlı başvurularına rağmen, devletin ilgili tüm kurumları onun gözaltına alınmadığını söyledi.
Kaçırılmanın ardından, ailenin evine telefon eden bir kişi, Ferhat Tepe’yi, Türk İntikam Tugayı adına kaçırdıklarını, serbest bırakılması için babası İshak Tepe’nin DEP Bitlis İl Başkanlığı görevinden istifa etmesi ve 1 milyar lira para ödemesi gerektiğini söyledi.
İshak Tepe, telefonda konuştuğu kişinin sesini, kısa süre önce bir toplantıda kendisini tehdit eden Tatvan Tugay Komutanı Korkmaz Tağma’nın sesine benzettiğini kamuoyuyla paylaştı.
Her yerde Ferhat’ı arayan ailesi ve gazetesi onun ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra “meçhul kişi” olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı.
Resmî kayıtlara göre Ferhat, kaçırıldığı yere yaklaşık 400 kilometre uzaklıktaki Hazar Gölü’ne yüzmeye gitmiş, ancak yüzme bilmediği için boğulmuş ve balıkçılar tarafından bulunmuştu.Ancak Ferhat Tepe’nin bedeninde ağır işkence izleri vardı. Ayrıca, onu kaçırılırken gören ve Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkenceli sorguda gördüğünü açıklayan 14 tanık mevcuttu. Buna rağmen, iç hukuk yollarından bir sonuç alınamadı.
Bunun üzerine aile AİHM’e başvurdu. AİHM, Ferhat Tepe soruşturmasında “şaşırtıcı eksiklikler” olduğunu tespit etti. Olayın aydınlanması için Hükümetin, AİHM’le işbirliği yapmadığını; gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşımı engellediğini ve etkin bir cezai soruşturma yürütmediğini belirterek Türkiye’yi mahkum etti.
Ailenin son olarak başvurduğu Anayasa Mahkemesi, 16 haziran 2016 tarihli kararında, Ferhat Tepe dosyasında savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut bir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak adımlar atmadığını, delillerin toplanmasında gerekli özeni göstermediğini ve soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını kaydederek “etkili soruşturma yapılmadığı” gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi. Ancak zamanaşımını gerekçe göstererek dosyanın yeniden açılmasını engelledi
Sonuç olarak, AİHM’in de belirttiği gibi, iç hukukta “etkili bir soruşturma yürütme hususunda bilinçli olarak gösterilen yargısal direnç” bugüne kadar devam etti. Adli süreç, Ferhat Tepe’yi işkenceyle öldürenler ve bedenini kaybedenler için cezasızlıkla sonuçlandı.
Ferhat’ın kaybedilişinin 32.yılında bir kez daha vurguluyoruz: Gerçek bir adalet sistemi, sadece suçluyu cezalandırmakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki suçların önüne geçer. Bu nedenle cezasızlıkla mücadele, adaletin tesisi için atılması gereken en önemli adımlardan biridir.
Kaç yıl geçerse geçsin Ferhat Tepe için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Sendika.Org