Antalya Kadın Platformu ve Özgür Kanatlar’dan Nida Nazlıer cinayetine tepki: “Trans cinayetleri politiktir. Cezasızlık politikaları, iktidarın erk zihniyetinin dışavurumudur”
Antalya Kadın Platformu ve Özgür Kanatlar Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İnisiyatifi, trans kadın Nida Nazlıer’in öldürülmesinin ardından açıklama yaptı.
Oluşumlar açıklamalarında, “Trans cinayetleri politiktir. Cezasızlık politikaları, iktidarın erk zihniyetinin dışavurumudur” dedi.
Açıklamada, “Fail bulunmadan ve caydırıcı bir ceza almadan ne kadın ne çocuk ne de LGBTİ+ cinayetlerinin son bulmayacağını biliyoruz” denilerek şöyle devam edildi:
Çağla Joker, Roşin Çiçek, Esra Ateş, Hande Kader ve nefret suçuyla öldürülen transların ve diğer LGBTİ+ bireylerin katilleri cezalandırılsaydı, Nida Nazlıer bugün hayatta olabilirdi.
Bundan 11 yıl önce 1 Ağustos 2014’te İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi. Türkiye 2011’de sözleşmeyi İstanbul’da imzalayan ilk ülke oldu. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi de (CEDAW) 4 Ekim 1985’te imzalandı, 19 Ocak 1986’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni güvence altına alan bu sözleşmeler maalesef bugün hükümet tarafından uygulanmıyor. 2021 yılında Cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve 6284’ün uygulanmaması sonucu kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar, göçmenler, azınlıklar kısacası hükümetin ötekileştirerek dışladığı tüm gruplar, hem medyanın ayrıştıran ve şiddeti tetikleyen dili hem de iktidarın cezasızlık politikaları nedeniyle şiddete ve cinayetlere maruz kalıyor.”
2025 yılının “Aile yılı” ilan edilmesi, daha sonra “aileyi teşvik” amacıyla 10 yıla çıkarılması ve Cumhurbaşkanı’nın “LGBTİ+ların aileleri olumsuz etkilediği, çocuk yapmamayı teşvik ettiği” vurgusunu hatırlatan oluşumlar, şöyle devam etti:
Ancak biliyoruz ki kadınlara önerilen esnek ve evden çalışma modeli, kadını toplumun ve sosyelliğin dışına iten, onu bir eş ve anne olarak eve hapseden ve ev içindeki görünmez emeği yok sayan bir uygulama modeli. İktidar bu yöntemi aileyi teşvik amaçlı kullanıyor; sanki aileyi büyütmesi ve var etmesi gereken sadece kadınmış gibi.
Şubat ayında medyaya sızdırılan LGBTİ+lara yönelik kısıtlama ve baskılarla dolu yasa taslağı da gösteriyor ki LGBTİ+lar da kadınlar gibi “ailenin korunması” kılıfıyla yok edilmek isteniyor. LGBTİ+ gazeteciler, siyasetçiler gözaltına alınıp hukuksuzca tutuklanırken basın kanalları, sosyal medya hesapları kapatılıyor. Transların uyum sürecinde kullandıkları hormon ilaçlarına erişimleri engelleniyor. Hükümet kadınlara kürtaj ve doğum yolu zoruyla yaptığı baskıyı translara da operasyon ve ilaç kullanımı yaşı üzerinden yapıyor.
Çocukların tecavüze uğradığı, okullarda çocuklara yemek verilmesi önergesinin AKP-MHP oylarıyla reddedildiği, medyanın çocuk tecavüzlerini “çocuk gelin” olarak meşrulaştırdığı bir dönemde LGBTİ+lar ailenin önündeki tek değilse bile en önemli engelmiş gibi gösteriliyor. Bu söylemler ve LGBTİ+ları kriminalize etmeye yönelik tasarılar sonucu LGBTİ+lar hedef haline geliyor; şiddete uğruyor ya da öldürülüyor.
İktidar çıkardığı, değiştirdiği her yasayla, tasarıyla kendine hizmet etmeyene yönelik nefretini artırarak her canlıyı, her bireyi köleleştiren bir sisteme, bir düzene hapsediyor. Amacı herkesi tek renge boyamak, birlikte ve barış içinde yaşamayı ekonomiden başlayarak yok etmek.
Bugün bir kez daha yineliyoruz: LGBTİ+lar yaşamın her alanında, her anında vardır. Hep vardı, hep var olacaktır. Bizler mücadelemize öldürülen, faili cezasız bırakılan her arkadaşımız için daha çok sahip çıkacak, iktidarın söylem ve politikalarıyla bizleri ayrıştırdığı yerden daha sıkı bağlanacağız.
Kadınlar ve LGBTİ+lar olarak renklerimize, emeğimize, bedenimize biz sahip çıkacak, yaşamlarımız üzerinde size söz hakkı tanımayacağız!
Kadınlar ve LGBTİ+lar olarak renklerimize, emeğimize, bedenimize sahip çıkacak, yaşamlarımız üzerinde size söz hakkı tanımayacağız!#TransCinayetleriPolitiktir#YaşasınÖrgütlüMücadelemiz pic.twitter.com/WSQByGGFa4
— Antalya Kadın Platformu (@kadinantalya) August 2, 2025
Sendika.Org