Rezerv alan ilan edildiği için boşaltılmak istenen İstanbul Ümraniye’de bulunan Topağacı Mahallesi’ne 24 Temmuz’da polis ve zabıta eşliğinde gelen ekipler evlerin elektrik, su ve doğalgaz bağlantılarını kesmiş; polis kesime engel olmak isteyen mahallelilere saldırmıştı. Topağacı Mahallesi’nde yaşayan yurttaşlar 15B otobüsünün son durağında bir araya gelerek açıklama yaptı
Rezerv alan ilan edildikten sonra evlerinden çıkarılmak istenen Topağacı Mahallesi halkı, bir araya gelerek açıklama yaptı. 24 Temmuz’da mahalleye polis ve zabıta eşliğinde gelen ekipler yurttaşların elektrik, su ve doğalgaz bağlantılarını kesmiş, kesime engel olmak isteyen mahallelilere polis saldırmıştı.
Yürümek isteyen mahalle halkına polis engel olurken, açıklamayı evlerinin önünde yaptı.
Açıklamada bir mahalleli şöyle konuştu:
Sözleşmeyi incelediğimizde, mevzuata uygun olmayan, insanoğluna yakışır bir sözleşmenin olmadığı ortaya çıkıyor. Şimdi bunlardan birkaçını sayacağım. Mesela imza atanların tapularının hazineye devredilmesine gidildi. Şimdi bunlardan birkaçını sayacağım.
İmza atanların tapularının hazineye devredilmesine gidildi. Yani bu süreçte herkesin malına rehin konuldu. Hiç kimse evini satamıyor, devredemiyor, bir başkasına veremiyor arkadaşlar. Şu anda arazilerimiz, mallarımız doğal olmayan bir yolla el konulmuş durumda. Ödemelerin tümü bitene kadar tapular hak sahiplerine geri geçilmeyecek, ödemeler bitene kadar tapular hazinede kalacak.
Şimdi burada bir inşaat sürecini başlatmak istiyorlar. Ne zaman biteceği belli değil. On yıl, on beş, yirmi yıl ödemeler var. Yani yirmi beş, otuz yıl boyunca biz tapularımıza geri dönemeyeceğiz. Hukuki yönden böyle açıklar var bizim adımıza.
İşin sonunda, teslim sırasında gayrimenkul devir sözleşmesi yapılarak çıkacak KDV, damga vergisi ve banka komisyonu gibi giderler hak sahiplerine ait olacak. Normalde bir hukuk devletinde sözleşme sonunda değil, başta yapılır. Burada hukuksuzluk yapılmaktadır. Ne demek bu? Bu şu demek “Ben buraya istediğim zaman başlarım, zaten mal mülk benim elimde. Beş sene sonra başlarım, beş sene sonra bitiririm, on sene sonra bitiririm. Sen ödersin zaten, görmeyeceksin.”
“Kendi isteğimle hazineye bağışladım” yazıyor burada. “Ben burada fakir fukarayı istemiyorum, bunlar gitsin. Ben buraya başkalarına peşkeş çekerim” diyor.
Evet. Örneğin dairemizi beğenmedik diyelim. Teslimde daire alma hakkı sona eriyor. Yani ben kura çektim, hep birinci kat çıktı. Ne iknası? Hep aynı kişilere onuncu kat çıkıyor. Diyorlar ki “Buradan aşağı bir yol gelecek. Bu tarafı görenler siz girmeyeceksiniz buraya.” Niye? Benim evim burada. Ben nereye geleceğim? “Sen şu dereye bakan var ya, orası. Üçüncü kattan üstünü ver.” Üçüncü kattan yukarısı yok. Niye yok kardeşim ya? Beni yaşarken mezara koyuyorsun sen ya. Evet. Bu hangi insanlık onuruna yakışıyor? Bu ne ya? Öldürüyor bizi diri diri.
Adı “Yüzde elli” olan bir şeyde toprak sahibine yüzde elli verilmiyor yani. Laf cambazlığıyla kandırmaya çalışıyorlar. Proje istenildiği gibi bakanlıkça değiştirilebiliyor. Kat brüt alanları değişiyor. Örneğin artış olsa da başta söylenen daire sayısı sözde değişmeyecekmiş. Peki başında gördük; camdan cama atlıyorsun. Üç kat fazla attılar. Altı daireden dört milyona fazla diktiler. Hak sahiplerine veremediler. Çatı katlarına, altlarına çıktılar, yeşil alanlara. Hak sahipleri bir şey alamıyor. Burada yazan “üç tane, üç beş yazıyor ya,” senin alacağın hiçbir şey bakmıyor.
Sonra mülkiyet bölünmeleri, tapu bölünmeleri, daire sayısı… Bunları saymıyorlar. Arazim üçe, dörde bölünmüş. Ben kardeşime demişim. Babamdan kalmış. Beşe bölünmüş. Ortaklı alım satım yapmışım, devlet bana tapu vermiş. Bana düşmüş otuz metrekare. Otuz metrekare olan burada daire alamıyor. Kırk metrekarenin altında olan burada yaşam hakkı yok. Parası verip gönderiyorlar
Kırk metrenin altında yeri olanlar başkalarıyla bir daire için hissedar olabiliyor. Kaç para borçlanacağı belli değil. Burada 6B maddesiyle bir hüküm konularak, hissedar sayısı gözetilerek daire sayısı sunulabileceği de söylenmekte.
Metrekare listesindeki metrekareler yaklaşık olarak belirtilmiş. Değişiklik yapma hakkı Bakanlığa verilmiş. Şimdi bize vaat ettikleri 75 metrekareyi “Ben bunu elli beş yaparım. Sana iki artı bir diyorum ama bir artı bir de veririm” Yani 1500 daireden bir oda, 250 daire demek. Direkt kafadan maliyetleri çıkarmışlar. Çok güzel matematik uzmanlığı yapmışlar, çok güzel çalışmışlar.
Daire teslimlerinin kura mı, değerleme mi, hangi sürede yapılacağına karar verme hakkı da Bakanlıkta. Yani benden olanlara daha iyi vereceğim diyememiş. Yöntemi işine geldiği gibi yapmış. Ödemeler teslimden sonra başlayacak.
En fazla 120 aya bölünecek. Her Ocak ayında TÜİK tarafından açıklanan TEFE-TÜFE oranlarına bakılacak. Düşük olan değere göre artırılarak her yıl aylık ödeme belirlenecek. Ödemeler sabit bir ücret değil tabii. Bizi götürüyor bankaya, kredi çektiriyor. Parayı kendi alıyor. Bizi bankaya on sene zorunlu borçlandırıyor. O cebine koyuyor parayı. Ondan sonra biz TEFE-TÜFE ile bitiremiyoruz on sene. Burada dönüşüm çarkları her şekilde işliyor. Dolar arttıkça borçta artıyor. Yıkım bedeli, moloz, demirden bir bedel istenmeyecek. O kazanılan bedeldeki yedi hektara iyi bir rakam çıkar. Büyük olasılıkla müteahhitlere gidecek. Burada benim evimdeki moloza, kapıya, pencereye, demire, korkuluğa el koyuyorlar.
Mahalleliler de bu söz üzerine söz alarak evlerinin yıkılmasını istemediklerini söyledi. Mahalleliler elektrik, su ve doğalgaz kesintilerine tepki gösterdi.
Halkevleri üyesi Tuana Uğuz söz alarak “Kamusal hakları gasp edilen de sizlersiniz, şiddete maruz kalan da sizlersiniz. Sizin barınma hakkınız için dayanışma çağrınızı gördük ve biz buraya el uzattık” dedi.
Sendika.Org