Gezi Direnişi zamanında Muammer Güler statlarda siyasi slogan atılmasını yasaklamıştı. Ama maalesef çok geç kalmıştı. Çünkü Hrant Dink katledildikten sonra Trabzonspor tribünlerini çok “beyaz bereliler” kaplamıştı bile. Ama diğer yandan Beşiktaş tribünlerinde Çarşı grubunun “Hepimiz Ermeni’yiz” pankartlarını çıkartmışlardı bile. Amedspor’un Bursaspor’la oynadığı maçta “Beyaz Toros” pankartlarına kimse ses çıkarmamıştı
Nevşin Mengü birkaç gün önce yaptığı yayında Türkiye voleybolunun yüz akı ve en mimli ismi Ebrar Karakurt’un çıktığı bir tekne turunda bir zamanların basketbol maçlarının “soundtrack”i “Ateşini yolla bana” şarkısını, orman yangınlarından kül olduğumuz dönemde söylemesini paylaşarak nasıl linç yediğini anlatmış. Buradan yola çıkarak da Milli Takım üzerinden sporun “spor” olarak kalması gerektiğini, siyasete bulaşmaması gerektiğini eklemiş. Çok da güzel yapmış. Ebrar Karakurt genç yaşına rağmen Türkiye voleybolunun yıldızı ve genelde kendisine sataşanlara gerekli cevabı veriyor. Linç yemesi de yeni bir şey değil. Sebepleri de Filenin Sultanları özelinde kadınların başarısını çekemeyenlerden, sindiremeyenlerden kaynaklanıyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Nevşin Mengü haklı fakat sporun siyasete bulaşmama meselesi mümkün değil. Bu konu futbolun endüstriyelleşmesi mevzusu çıktığında pek çok romantik durumdan rahatsızdı. Muhtemelen hâlâ da öyledir. Ancak sporun “fıtrat”ında var siyaset. Bununla ilgili hem günümüzden hem de geçmişten birçok örnek verebiliriz. “Futbolun beşiği” İngiltere’nin en köklü takımlarından, 1886 yılında kurulan Arsenal’i ele alalım. Arsenalli futbolcuların lakabı “topçular” olarak bilinir. “Topçu” deyince akla hâliyle “futbolcu” geliyor ama bahsi geçen “topçular”, kulübün kurucuları bir mühimmat fabrikasında çalışan işçi sınıfından oldukları için için onlara saygı göstergesi olarak “The Gunners” lakabını aldı.
Boksa geçelim. 1907 yılında Almanya’nın Hannover şehrinde doğan Sinti kökenli Johann Wilhelm Trollmann, hızlı fiziksel gelişimi üzerine boksa başladı. Ringdeki bacak hareketleri, dans eder gibi dövüşerek rakiplerinin aklını aldığı için “Rukeli” lakabını aldı. “Rukeli”nin Roman dilindeki anlamı iyi yetişmiş ağaç demekti. Orta sıklette önüne geleni deviren “Rukeli”nin bu başarısı elbette ki gayet gürültülü adımlarla gelen Nazi faşizminin dikkatinden kaçmadı. Sinti kökenli olduğu için Olimpiyatlara katılamadı. 1926 yılında Almanya’da çıkarılan Çingene Yasası ile tüy dikilen hayatı tamamen kâbusa döndü. Tek çıkar yolu profesyonel olmaktı. Oldu da. Ancak kaybetmesi gereken bir maçta rakibi “trans odası”na soktuğu için Naziler tarafından tutuklandı. Ama esas sebep çingene olmasıydı. Sonrası malum… Cepheden cepheye sürgün, işkenceler ve ölüm…
Johann Rukeli Trollman
16 Ekim 1968’de, Mexico City’de düzenlenen 1968 Yaz Olimpiyatları’nda madalya töreni sırasında, kazanan sprinterlerden Tommie Smith ve John Carlos, ABD ulusal marşı çalınırken siyah eldivenli yumruklarını havaya kaldırdılar ve bu olay tarihe “Black Power” selamı olarak geçti.
Bize gelelim… Daha yakına ve çok tanıdık iki örneğe. Gezi Direnişi zamanında Muammer Güler statlarda siyasi slogan atılmasını yasaklamıştı. Ama maalesef çok geç kalmıştı. Çünkü Hrant Dink katledildikten sonra Trabzonspor tribünlerini çok “beyaz bereliler” kaplamıştı bile. Ama diğer yandan Beşiktaş tribünlerinde Çarşı grubu “Hepimiz Ermeni’yiz” pankartlarını çıkarmışlardı bile. Amedspor’un Bursaspor’la oynadığı maçta “Beyaz Toros” pankartlarına kimse ses çıkarmamıştı misal. Bunun gibi yüzlerce örnek var. Kıssadan hisse bu iş böyle uzar gider. Ama şunu da bir yere not etmek lazım: Bir stada girerken tuttuğunuz takım topu doksana taktığında yanında sarıldığınız kişi AKP’li de olabilir, CHP’li de olabilir, Saadet Partili de olabilir. Evet, klişe olacak ama yazıyı Simon Kuper’in tarihe mâl olmuş o meşhur sözünü değiştirerek bitireceğim: Spor asla sadece spor değildir!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.