Şimdi sorulan yeni bir soru var; sıra Kürtler de mi? Açıkçası Dürzilere yönelik tezgahın benzerlerinin SDG’ye kurulması ihtimali hiç de yadsınamaz. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack herkese duymak istediklerini söylese de Amerika’nın SDG’yi diplomatik bir müttefik olarak görmediğini, askeri bir unsur olarak desteklediğini hatırlamak gerekiyor. Bu durum SDG’nin kontrolündeki bölgelerde yaşayan Kürtler dahil herkesi, Alevilerin ardından Dürzilerin yaşadığı senaryonun kurbanı haline getirebilir gibi görünüyor
Suriye, Esad yönetiminin devrildiği 8 Aralık’tan bu yana bir kez daha kanlı çatışmalara sahne oldu. Sahadaki durum hiç ama hiç iyi değil, gidişat olumlu ihtimalleri hızla boğacak kadar kaotik. Sahadaki on binlerce yabancı ve Arap cihatçının yanı sıra yüz binin çok üstünde, siyasi ajandası ya da Suriye’nin geleceği ne olacak gibi dertleri olmayan silahlı adam elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Elbette her geçen gün kötüden daha kötüye giden bu durum en çok azınlıkları ve ılımlı Sünnileri korkutuyor. HTŞ Lideri Colani, Suriye Geçici Cumhurbaşkanı olalı 7 ay oldu ancak Şam’daki geçici yönetim, devleti ve orduyu kurmak, güvenliği tesis etmek bir yana sahadaki silahlı grupları kontrol etmekten hâlâ çok uzak. Zaten sahadaki silahlı radikallerden ve yağma-güç amacıyla hareket edenlerden oluşan silahlı yapılar, cezasızlık sayesinde cesaretlenip daha da güçlendiler ve büyüdüler.
Eş Şara yönetimi kendisine bile tehdit olan bu başıboş güruha değil azınlıklara gözünü dikti. İşin siyasi, jeopolitik, diplomatik falan filan boyutları bir tarafa, tamamen insani korkularla hareket eden azınlıklar elbette silah bırakmak istemedi ve istemiyor. Suriye’deki 700 bin civarında Dürzi de defalarca “Kalıcı ve kapsayıcı bir anayasa hazırlanmadan, can ve anayasal hakları garanti altına alınmadan, devletin inşası aşamasında kendilerine de yer verilmeden silah bırakmayacaklarını” açıkladı. Hem Dürziler hem de Kürtler ve bu gruplara yakın olan ılımlı Sünniler için silah bırakmak demek, sahadaki radikallerin, yağmacıların, kanunsuzların açık hedefi haline gelmek demek. Bu yüzdendir ki, bu kesimler Alevileri gösteriyor ve “Silah bırakalım da sonumuz Aleviler gibi mi olsun?” diyor.
Yetmezmiş gibi Suriye’deki azınlıklar başta olmak üzere halk bir kere daha bölgesel nüfuz savaşlarının aparatı olarak kullanılıyor. Bu defa konu Dürziler, ve İsrail bir kez daha sahnede ancak bu defa durum öncekilerine göre çok daha tehlikeli ve Suriye’nin Lübnanlaşmasına bile yol açabilecek dini-mezhebi bir bölünme riski çok daha yüksek.
Geçen hafta cumartesi gününe geri dönelim. Şam ile, Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı, dini ve kutsal mekanlarının olduğu Süveyda kenti arasındaki yolda Dürziler ile Bedevi Arap aşiretler arasında çatışma olduğu duyuruldu. Önce çatışmanın Şam-Süveyda yolunda bir aracın çalınmasından dolayı başlayan husumet sebebiyle patladığı söylendi ki, bu olası. Çünkü Şam-Süveyda arasında Bedevi Araplar yaşıyorlar ve iç savaştan çok öncesinden beri hırsızlık vs. dahil birçok sebepten sık sık gerilimler olabiliyor. Ancak bu bölgedeki Bedevi Arap nüfusunun sayısı da silahlı gücü de savaşçılığı ile bilinen Dürzilere saldıracak seviyede değil. Haritaya bakanlar Şam-Süveyda-Dera ve Ürdün sınırını bağlayan bir ana yol görürler. Bedevi aşiretlerin Dera’dan gelip Süveyda’yı da geçerek Şam-Süveyda arasında toplandığına dair iddialar arttı. Daha sonra aralarında çocukların da olduğu çoğu Dürzi 100’den fazla insanın öldüğü, bu çatışmalara ilişkin başka bir senaryo ortaya atıldı. Buna göre Bedevi Araplar Şam-Süveyda yolunda bir kontrol noktası kuruyorlar ve Dürzi bir sebze satıcısını kaçırıyorlar. Ardından Dürziler ile Bedevi Araplar arasında karşılıklı kaçırmalar başlıyor hızla.
Şiddetli çatışmalar devam ederken sosyal medyaya mart ayındaki Alevi katliamları günlerinde de videolar çekip sosyal medyaya atan cihatçıların videoları düşmeye başlıyor. Şara yönetimi o katliamdan sonra bu grupları kontrol altına aldığını, savunma bakanlığı bünyesinde toplandığını duyurmuştu. Ülkede hâlâ devlet yokken savunma bakanlığı ifadesinin neye karşılık geldiğini sorgulamıyoruz bile artık!
Beklenen oluyor ve Şam’daki geçici yönetime bağlı güvenlik birimleri olaya dahil oluyor, çatışmaları yatıştırmak üzere Süveyda’ya giriyor ve aylardır silahlarını teslim etmek istemeyen kentin çok büyük bir kısmını kontrolü altına alıyor. Şam ne derse desin ortada açık bir provokasyon var ve Dera’daki Bedevi Arapları Dürzilere saldırtan Şara yönetimi, Dürzilere boyun eğdirmeyi başardı. Sonrasında yerlerde sürüklenen cesetler, dövülen yaşlı Dürziler, kutsal sayılan bıyıkları zorla tıraş edilen Dürzi erkekler… El Kaide, Dürzi kentini ele geçirdi başlığı ile verilmesi gereken kanlı bir olay…
Bu arada daha Bedevi Araplarla Dürziler çatışırken İsrail, Şam’dan gönderilen birkaç tankı vurdu. Şam’dan yapılan açıklamada bu olay doğrulandı ve 6 güvenlik personelinin öldüğü belirtildi ancak İsrail’in adı anılmadı elbette. İsrail tarafından yapılan açıklamalarda da Süveyda’da Şam’a bağlı birkaç tankın vurulduğu belirtildi ve oldukça dikkat çekici bir açıklama yapıldı: “Şam, İsrail tarafından girilmesine izin verilmeyen yere girdi”. Bu açıklama çok da anlaşılır değil. İsrail, Süveyda’da bir bölgeye girmişti de son çatışmalarda Şam’a bağlı tanklar bu bölgeye girmeye mi çalıştı; yoksa İsrail’in bu tezgahtan haberi vardı da Eş Şara yönetimi plandan mı saptı?
Peki İsrail’in de doğrudan dahil olduğu ve bunu açıkça duyurduğu plan ne?
Elimizde teyidli bilgi yok ancak yerel kaynakların iddialarına ve basına sızanlara bakılırsa Eş Şara yönetimi ile İsrail arasında yapılan görüşmelerde henüz nihai bir metin ortaya çıkmasa da bazı noktalarda anlaşıldı. Bu iddialara göre İsrail, Suriye’de Golan, Dera ve Süveyda kentlerinin silahsızlandırılmasını istiyor. Bu çerçevede Şam’a bağlı güvenlik birimleri bu bölgelerde sadece küçük/hafif silahlar taşıyabilecek. Ayrıca İsrail, kendisini Suriye’deki Dürzilerin hamisi ilan edeli epey oldu. Suriye Dürzileri uzun süre buna, yani İsrail’e soğuk baksa da geçtiğimiz aylarda azınlıklara ve Dürzilere yönelik baskıların artması, radikallerin Şam merkezini bile terörize etmekten çekinmemesi gibi gelişmeler Dürzileri İsrail’e yaklaştırdı. Bu iddiaya göre son çatışmalarda İsrail’in Şam’a bağlı tankları ve güvenlik personelini vurmasının sebebi ise, Dürzilere saldırmaya hazırlanması. Yani iddiaya göre İsrail, Dürzi bölgesine saldırı provokasyonundan haberdardı, Şam ile bu meseleyi konuştu ve Dürzilere yönelik saldırının sınırları belirlendi ancak Eş Şara yönetimi buna uymadı ve daha ileri gitmek istedi, İsrail bu nedenle tankları vurdu.
Peki Şam, Süveyda’yı silahsızlandırmayı kabul etmişken, Dürziler artık İsrail himayesine sıcak bakıyorken, Eş Şara yönetimi İsrail ile pazarlık yapamayacak kadar zayıfken İsrail neden böyle bir plana dahil olsun? İddiaya göre İsrail, Eş Şara yönetiminin şansı olmadığının farkında ancak Suriye’deki bütün hamlelerini askeri yöntemlerle ve Eş Şara’yı ezerek yapmak istemiyor. Yani bir çeşit Eş Şara’ya da paye vererek, sanki Eş Şara yönetimi mücadele etmiş de bir takım eksikliklerden dolayı yenilmiş gibi…
Oyun içinde oyun anlayacağınız. Dışarıdan bakıldığında kulağa da göze de ne kadar saçma gelse de ne yazık ki sahada bu tip müsamereler hep vardı ve hep olacak.
Tabii burada Amerika’nın İsrail’i askeri saldırganlığı sebebiyle dizginlemeye çalışması, İran-İsrail savaşından sonra petrol zengini Körfez ülkelerini bile korkutan agresifliğini maskelemeye çalışması gibi sebepler de sayılabilir.
Suriye’de gerçekten çok önemli şeyler oluyor ancak çok aktörlü sahada Amerika her şeyi kontrol ediyormuş gibi görünse de diplomasi koridorları ile saha pratikleri örtüşmeyebiliyor ve haliyle gidişat yeni bir kulvara giriyor, ancak yapan kim olursa olsun her hamlede gidişat halk açısından daha da kötüleşiyor.
Şimdi sorulan yeni bir soru var; sıra Kürtler de mi? Açıkçası Dürzilere yönelik tezgahın benzerlerinin SDG’ye kurulması ihtimali hiç de yadsınamaz. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack herkese duymak istediklerini söylese de Amerika’nın SDG’yi diplomatik bir müttefik olarak görmediğini, askeri bir unsur olarak desteklediğini hatırlamak gerekiyor. Bu durum SDG’nin kontrolündeki bölgelerde yaşayan Kürtler dahil herkesi, Alevilerin ardından Dürzilerin yaşadığı senaryonun kurbanı haline getirebilir gibi görünüyor.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.