Süleymaniye’de yapılan tören, tarihi önemde. Üstelik silah bırakanlar arasında en önde örgütün tepe yöneticilerinden Bese Hozat’ın bulunması da bir başka önemli nokta. Şimdi gözler iktidarda. 12 Eylül yasalarını derinleştirerek, tavizsiz uygulayan bir iktidarın bugünkünden daha demokratik bir anayasayı gerçekten istediğine inanmak da kolay değil. Ancak barışmak, demokratik bir ülkeyi istemek ve kurmak da öyle
Türkiye, “tarihi anlar” ülkesidir.
Bu kadar sık ve çabuk unutan bir toplumun hafızasızlığının nedenlerinden biri de belki bu kadar çok tarihi ana tanıklık etmesinden kaynaklanıyordur.
Yine de neredeyse 50 yıldır, cumhuriyet tarihinin neredeyse yarısını çatışmalarla geçiren bir ülke için dün yaşanan görüntülerin “tarihi” olduğunun altını çizmek lazım.
PKK, 90’lı yıllardan itibaren defalarca “ateşkes” ilan etti, eylemsizlik kararı aldı… 7 Haziran seçimi ile biten çözüm süreci devam ederken, silahlı güçlerini sınır dışına çıkarma gibi adımları da attı.
Ancak ilk kez “fesih” ve “silah bırakma” kavramları söz konusu.
Bu anlamda Süleymaniye’de yapılan tören, tarihi önemde. Üstelik silah bırakanlar arasında en önde örgütün tepe yöneticilerinden Bese Hozat’ın bulunması da bir başka önemli nokta.
* * *
Şimdi gözler iktidarda. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün yapacağı konuşmada…
Ancak bu işlerin konuşmayla bir yere varmadığı, pratik ve yapısal adımlar atılmadıkça başa dönüldüğünü biliyoruz.
Süleymaniye’deki töreni devletin bilgisi ve kontrolünde izleyenlerin aksi takdirde kendilerini sanık sandalyesinde bulmaları da sürpriz olmaz!
Dönüşüm sağlanmadıkça başa, daha da kötü bir noktadan dönülüyor.
* * *
Bese Hozat tarafından, silah bırakan ve kendilerini “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak adlandıran PKK’lılar adına okunan açıklamanın en kritik kısmı, demokratik entegrasyondan söz edilen bölümdü:
“Barış ve Demokratik Toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz.”
Hozat, açıklama Kürtçe okunduktan sonra, metnin dışına çıktı ve “Kuşkusuz bu tarihi girişimin başarıya ulaşması için çok ciddi hukuksal reformlara ihtiyaç var. Yasal ve anayasal düzenlemelere… Gerekliliktir bunlar” ifadelerini kullandı.
Öcalan da son görüntülü açıklamasında, İmralı’da yapılan görüşmelere işaret ederek, “Güveniyorum” ifadesini kullanmıştı.
* * *
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin işareti ve çağrılarıyla başlayıp boyutlanan sürecin tek yönlü devam etmeyeceğine kuşku yok.
Edemeyeceği de belli, beklentiler de…
İktidardan gelen mesajlar ise hesabın çabuk kapatılması eğiliminde olduğu yönünde.
Cezaevindeki terör suçluları için yapılacak birkaç değişiklik, geri dönüş için atılacak birkaç adım…
Sonrası anayasa masasına bırakılmak isteniyor.
Orada da beklentileri karşılayabilecek birkaç adım atılırsa bu işin çözüleceği inancı var.
* * *
Bu noktada durup birkaç örnek vermek gerekir.
Silah bırakan gruba öncülük eden Bese Hozat, kritik isimlerden birisi…
Barış Akademisyenleri ihraç edilirken, garip biçimde Bese Hozat’ın bir gazete yer alan açıklamaları esas alındı ve bunun talimat olduğu öne sürüldü.
Aralarında hiçbir bağ bulunmamasına rağmen akademisyenlerin imzaladığı barış bildirisinin örgütün talimatıyla hazırlandığı iddiasıyla davalar açıldı.
Yine Ekrem İmamoğlu hakkındaki terör soruşturmasında da Bese Hozat’ın kimi açıklamalarına atıf yapıldı.
Nedense yargı Hozat’ın basına yaptığı açıklamalarla ülkenin dört bir yanına talimat yağdırabildiğinde ısrarcı.
İmamoğlu ve pek çok isim bu terör soruşturması nedeniyle yargılanacak. Cezaevinde sadece bu soruşturma nedeniyle bulunan isimler var.
Barış Akademisyenleri’nin büyük bölümü Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen bugün hâlâ görevlerine dönebilmiş değil.
Mesele Hozat’ın silah bırakması, PKK’nın kendini fesih kararı almasıyla sınırlı değil, yargı ve polis pratiklerine, devlet aklına sinen bir uygulama bütünlüğü var. Demokratikleşmenin güç olmasının sebeplerinden biri iktidarın baskıcı eğilimine hemen uyum sağlanabilmesi.
* * *
Şimdi kurulması tasarlanan anayasa masası da Erdoğan’ın yeniden adaylığına yeşil ışık yakılmasına indirgeniyor.
İktidarın yeni anayasa ile pek çok adımı birden atmak istediğine kuşku yok.
12 Eylül yasalarını derinleştirerek, tavizsiz uygulayan bir iktidarın bugünkünden daha demokratik bir anayasayı gerçekten istediğine inanmak da kolay değil.
Ancak barışmak, demokratik bir ülkeyi istemek ve kurmak da öyle.
* * *
İktidarın çizmek istediği, çözüm sürecini oturtmayı arzuladığı dar çerçeve, beklentilerle, çağrılarla örtüşüyor mu, henüz belirsiz.
İmralı’da ve farklı toplantılarda ne konuşuluyor, ne isteniyor, bunları bilmiyoruz.
Ancak bir yandan kayyım uygulamaları ülkenin dört yanına genişleyerek sürdürülürken, on yıllardır her belediye başkanı hakkında ortaya atılan iddialarla bugün şafak baskınları tutuklamalar yapılırken, üç kişi yan yana yürüse “yasak” denilerek gençler hakkında tutuklama kararları verilirken, RTÜK’ten erişim engellerine kadar geniş bir yaptırım listesiyle basın özgürlüğü engellenirken, gazeteciler durmaksızın hapsedilirken dar bir çerçeveyle geniş, kapsamlı bir barışın sağlanamayacağı da ortada.
Tarihi bir gelişmeye tanıklık ettik.
Top artık gerçekten iktidarın sahasında.
İmralı ve örgüt gösterdi ki süreç ciddiye alınıyor ve ciddi davranılırsa bu adımların devamı gelecek.
Gerçek bir karşılık vermenin yolları belli.
Herkes için demokratik bir Türkiye, herkes için eşit ve adil bir ülke.
Kaynak: T24
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.