Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantı arasında açıklama yapan parti sözcüsü Ayşegül Doğan “Demokratik siyaset bugün Türkiye’de ne yazık ki kuşatılmış vaziyette ve bu alanın genişlemesine dair somut adımların varlığı önemli” dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, partinin genel merkezinde olağanüstü bir şekilde toplandı. Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın başkanlık ettiği toplantıda, Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler ele alındı.
Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrı ve sonrasında “Barış ve Demokratik Toplum Grubu”nun 11 Temmuz’da gerçekleştirdiği
Toplantıda, söz konusu gelişmeler sonrası Meclis’e düşen rol ve sorumluluklar değerlendirildi. Meclis’te kurulması öngörülen komisyon tartışmaları da tartışılacak konulardan oldu.
MYK’de gündeme gelecek bir diğer konu ise, İmralı Heyeti üyeleri Pervin Buldan, Özgür Erol ve Mithat Sancar’ın yapacağı görüşmeler oldu. Heyet, yarın hem Adalet Bakanı Yılmaz Tunç hem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hem de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya gelecek. MYK, bu görüşmeleri ele aldı.
Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan’ın toplantı arasında açıklama yaptı.
Doğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Sevgili arkadaşlar, değerli Türkiye halkları; 11 Temmuz’dan döndük. Niye böyle ifade ediyorum? Çünkü artık 11 Temmuz hiçbirimizin unutamayacağı bir gün olarak tarihe geçti. Tarihin kayıtlarında farklı etkileriyle birlikte hep kendini anımsatacak bir gün. Süleymaniye’den geldik ve ayağımızın tozuyla aslında hem toplandık hem de karşınızdayız. Ve o gün oradaki tanıklığımız bugün Merkez Yürütme Kurulumuzun, orada bulunan heyet, eş başkanlarımız – biliyorsunuz grup başkanvekilimiz, Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz, bazı milletvekili arkadaşlarımız, ben ve pek çok hak savunucusu, gazeteci, siyasetçi, yazar, akademisyen – yani o gün orada olabilecek herkes çok tarihi bir ana tanıklık etti.
Aralarında KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat’ın ve Merkez Komite Üyesi Nedim Seven’in de bulunduğu 15 kadın, 15 erkekten oluşan 30 kişilik bir silahlı grubun – kendi deyimleriyle metinde özellikle ifade ettiler – özgür iradeleriyle silahlarını yakarak imha ettikleri o tarihi anın tanıklığıyla biz de aslında bugün buradayız. Dolayısıyla Merkez Yürütme Kurulumuz şu dakikalara kadar o anı, bizleri o ana getiren süreci ve bundan sonra yapılması gerekenleri değerlendiriyor, konuşuyor. Şu dakikalarda toplantı devam ediyor.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki bu sürecin ritmini sağlayan, bu konuda emek veren herkese DEM Parti olarak teşekkürü çok çok önemli bir borç olarak görüyoruz. 11 Temmuz’daki tarihi somut adımın zeminini hazırlayan, öncülük eden, katkı sunan tüm taraflara teşekkür ediyoruz. Ayrıca bir özel teşekkür de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne; hem bu zeminin hazırlığına sundukları katkı, hem ev sahiplikleri, hem de bundan sonra sürece dair ortaya koydukları –tüm görüşmelerden süzülen açık mesajda da bu sürece dair ortaya koydukları– kararlılık dolayısıyla. Parti fark etmeksizin Kürdistan bölgesinde gördüğümüz mesaj…
Gelen gazeteci arkadaşlar da var. Bugün burada gördüklerim, ekranları başında, gelip o gün orada yalnızca şahitlik etmeyen, aynı zamanda çeşitli izlenimlerle dönenlerin günlerdir yazılarını da okuyoruz ki, herkes ama herkes bu sürecin ilerlemesini istiyor. Türkiye’nin eşit, adil, onurlu, kalıcı bir barışa erişmesini istiyor. Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor. Türkiye’nin daha zengin bir ülke olabilecek imkânlarının, bir an önce bu savaşın son bulmasıyla ortaya çıkmasını arzu ediyor ve bunun için de sorumluluk üstlenmeye hazır.
Silahların yakılması yalnızca Türkiye için değil, Orta Doğu ve dünya açısından da bir tarihsel an dedik başlarken. Çünkü biliyoruz ki yakılarak imha edilen bu silahlar, Orta Doğu bir ateş çemberinden geçerken yapılıyor ve dolayısıyla birçok bölgesel etkileri olacak. Bu bölgesel etkileri itibarıyla da bu sürece ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor ve bu sürecin yüklediği ağır sorumluluğun da farkında olmak gerekiyor.
Biz DEM Parti olarak, silahların tümden devre dışı bırakılması, Kürt sorununun demokratik çözümü için atılan bu tarihi adımın yüklediği sorumluluğun farkındayız. PKK’nin fesiyle, 12 Mayıs kararlarıyla varlık inkârına dayalı silahlı mücadele stratejisi, yine kendilerinin ifade ettiği üzere, yerini demokratik siyaset stratejisine ve “Barış ve Demokratik Toplum Programı” ve bütüncül bir hukuk yaklaşımı ile ifade edilen kavramlara bıraktı.
Bunlar yalnızca kavramlardan ibaret değil. Demokratik siyaset bugün Türkiye’de ne yazık ki kuşatılmış vaziyette ve bu alanın genişlemesine dair somut adımların varlığı önemli. O gün orada da ifade edildi. Daha önce, 11 Temmuz’dan önce gelen Sayın Öcalan’ın video mesajında da ifade edildi. 27 Şubat’ta yapılan çağrıda da ifade edildi. Ve biz DEM Parti olarak Türkiye’nin bu ihtiyacını yıllardır ifade ediyoruz. Diyoruz ki: Biz sorunların diyalog kanallarıyla, temas ederek, diyalogla çözülmesinden yanayız. Müzakereden yanayız ve bunun için mücadele ediyoruz.
Sendika.Org