Antalya’da LGBTİ+’lar bir basın toplantısı yaptı. Basın toplantısındaki açıklamada haziran ayını yani Onur Ayı’nı LGBTİ+’lara yönelik artan baskılarla geçtiği ifade edildi
Antalya’da LGBTİ+’lar basın toplantısı yaptı. Basın toplantısında yapılan açıklamada haziran ayını yani Onur Ayı’nı LGBTİ+’lara yönelik artan baskılarla geçtiği ifade edildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
2025 yılı Şubat ayında sosyal medyada gördüğümüz LGBTİ+ların en temel haklarını yasaklamaya yönelik yasa tasarısı bizler için yaşayacaklarımızın bir fragramı gibiydi. Önce LGBTİ+ mücadelesine yıllarca emek vermiş ve aynı zamanda bu mücadelenin öznesi olan gazeteci arkadaşlarımızı gözaltına aldılar, hukuksuzca tutukladılar; ardından da sadece haklarımızı değil kendimizi, varlığımızı ifade etmek için kullandığımız kelimelere kadar gelebilecek yasakları yönetmeliklerle dayatmaya çalıştılar. Henüz ne yasa tasarısı ne de yönetmelikler resmî gazetede yayınlanmış değil, hiçbiri henüz yasal değil ancak Onur Ayı etkinlik, yürüyüş ve açıklamalarına gelen cezalardan anlıyoruz ki LGBTİ+lara yönelik baskılar için resmî bir karara ihtiyaç yok. Her şey keyfî ilerliyor.
LGBTİ+lar olarak Onur Ayı etkinlinliklerimize, basın açıklamalarımıza yönelik baskı ve cezalara, polis müdahalelerine alışkınız. Bugüne kadar hiçbir kolluk kuvveti saldırısında pes etmedik, susmadık, yılmadık, vazgeçmedik.
Geçtiğimiz yıl Antalya’da basın açıklamaları için izinli alan olan Attalos Meydanı’nda, o gün Valilik sitesinde yayılanmış geçerli hiçbir yasak kararı olmaması rağmen Onur Ayı basın açıklamamızı okumaya başladığımızda polisin orantısız gücü ve müdahalesine maruz kaldık. Üçü avukat dört arkadaşımızı kadın arkadaşlarımıza tekme atarak, bir arkadaşımızı yere yatırıp başının üzerine diz ile bastırırarak işkence, darp ve ters kelepçe ile gözaltına aldı Antalya polisi. Alana adım attığımız anda etrafımızı saran polisler ile gözaltı aracı arasında ablukaya alındığımız ve açıklamamızı okuyamadığımız 2024 Onur Ayı’nda, megafonumuz da üzerindeki tek bir sticker nedeniyle “suç aleti” sayıldı ve megafonumuza el kondu. Gözlatına alınan avukat arkadaşlarımız o gün sadece basın açıklaması için değil, aynı zamanda hukukçu kimlikleri ile de oradalardı; herhangi bir hukuksuzluğa, orantısız müdahaleye karşı hak savunusu yapmak için gelmişlerdi ancak kendileri de aynı darba, hukuksuzluğa maruz kaldılar. Hukuksuzluk öyle bir boyuttaydı ki, gözaltı uygulaması yapan polisler avukatlara yönelik gözaltı prosedürünü bile uygulamadılar.
25 Nisan 2025 günü görülen davada geçen sene gözaltına alınan arkadaşlarımızın tamamı beraat etti. Megafonumuz da “aklandı”. Kısa zaman önce benzer şekilde 8 Mart 2022 akşamı Antalya Feminist Gece Yürüyüşü sırasında gözaltına alınan arkadaşlarımız da beraat ettiler. Haftasonu Yoğurtçu Parkı’nda gözaltına alınan İrfan Değirmenci ve arkadaşlarımız gözaltından sonra serbest bırakıldılar.
Kısacası diyoruz ki: LGBTİ+ mücadelesi haklı bir mücadeledir. Basın açıklaması yapmak, toplanmak ve yürüyüş hakkı anayasal haklar arasındadır. LGBTİ+ mücadelesine destek veren hiçbir vatandaşı gözaltına almaya ya da tutuklamaya uygun bir yasal zemin, aykırılık yoktur. Bu nedenle yapılan tüm gözaltılar boşunadır, hukuksuzdur.
Hukuka aykırı olan nedir?
Hukuka aykırı olan “Ablukayı açın, dağılacağız!” diyen bir gazeteciyi ve yanındakileri ters kelepçe ile gözaltına almaktır! Hukuka aykırı olan beden dokunulmazlığı hakkını yok saymak, kadınlara nasıl doğuracakları konusunda baskı yapmaktır! Anayasal bir hak olan sağlığa erişim hakkını gasp ederek transların hormona erişim hakkını kısıtlamak hukuka aykırıdır! LGBTİ+ mücadelesinin öncüsü olmuş bir haber sitesini tam da Onur Ayı’nda kapatmak hem hukuksuz hem de gözdağı vermeye yönelik bir baskı yöntemidir! İstanbul’da 29 Haziran günü gerçekleştirilmesi planlanan 23. Onur Yürüyüşü’nde Taksim’e çıkan tüm yolları kapamak, ulaşımı engellemek ve insanları henüz evlerinden çıktıkları sırada GBT bahanesi ile gözaltına almak hukuka aykırıdır! Kendinden olmayan herkese “potansiyel suçlu” gözüyle bakarak insanları yemek yedikleri masalardan, cafelerden gözaltına alırken, tüm toplanma ve etkinliklere kapatılan Beyoğlu’nda tamamen ifade özgürlüğü kapsamında anayasal güvence altında olan bir karikatür bahanesi ile Leman dergisi önünde tekbir getirerek insanları öldürmekle tehdit eden aşırı dinci/sağcı gruba kolluk kuvvetlerinin müdahale etmemesi hem ikiyüzlülüktür hem hukuka aykırıdır! Bu tehditlerin 2 Temmuz Sivas Madımak Katliamı yıldönümünden yalnızca bir gün önce, yani karikatürün yayınlandığı gün değil, günler sonra olması, 1993 yılında aynı yöntem ve şekilde devletin gözü önünde kolluk kuvvetlerinin yine izlediği katliamın açıkça tekrarlanabileceğinin ifadesi, kendilerince gözdağıdır.
Bu keyfî uygulamalar, gözaltılar, tehditler bir hukuk devletinin değil, halkı baskı ile tektipleştirmeye çalılşan polis devleti uygulamalarıdır!
Sözümüzü bitirirken yinelemek istiyoruz. Asla unutmayacak ve unutturmayacağız:
LGBTİ+ mücadelesi 1969 yılından bugüne karşısına çıkan her zorluğu, her baskıyı yenerek geldi. Biz lubunyalar ve LGBTİ+ mücadelesine gönül vermiş dostlar, hiçbir baskınızla yılmayacağız. Sokakları yasaklasanız evlerimizden, haber kanallarımızı kapatsanız sosyal medya hesaplarımız üzerinden yine var olacağız. Susmayacağız. Siz ayrıştırmaya çalıştıkça biz bir arada duracak ve kenetleneceğiz. Biz yıllar içinde kendi dilini oluşturmuş insanlarız. Şubat ayında gündeme gelen yasa tasarının yasalaşmasa bile pratikte karşımıza çıkacağını, halktan her gün uzaklaşarak hükümetin emirlerini itaat noktasında uygulayan kolluk kuvvetlerinin bizlere sokakta yaşam hakkı tanımayacağını, şiddete, işkenceye, aşağılamalara, gözaltı ve tutuklamalara maruz kalacağımızı biliyoruz. 2025 yılı diye başlayıp Cumhurbaşkanı’nın açıklamasıyla 10 yıla çıkardığı Aile Yılını’nızın ne yaşamdan ne kadından yana olmadığını, bunun kadınları ve LGBTİ+ları baskılamak için uydurulmuş bir kılıf olduğunu biliyoruz. Belediyelerin açtığı çocuk kreşlerini kapatmanın kadını eve, ev işine, “anne ve eş” kimliğine hapsetmenin, kadının ev içi emeğini yok saymanın, “uzaktan ve esnek çalışma saatleri” önerisinin kadını toplumdan, sosyallikten uzaklaştırmanın ilk adımları olduğunun farkındayız.
Bugün yetki ve güç sizde olabilir. Ancak emeğimiz, bedenimiz, sözümüz ve kararımız bizim. Ne yasalarınızla var olduk ne yasaklarınızla susacak, yok olacağız. Susmayacağız. Evlerimize hapsolmayacağız. LGBTİ+ mücadelesine yönelik baskılara en güzel cevabı birkaç gün Macaristan halkı verdi: Hükümetin tüm baskı ve ceza tehditlerine karşı yerel yöneticiler dahil yüzbinlerce kişi Onur Yürüyüşü’nde sokaklara çıktı ve LGBTİ+ mücadelesine, hukuka, haklara verdiği desteği gösterdi. Bizim de Türkiye’de yapmamız gereken tam olarak bu: Bir olmak, birlik olmak.
Sözü emekten, haktan, hukuktan geçen ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadın ve LGBTİ+ mücadelelerinin bir toplumun hem hukukî hem de özgürlükler açısından en temel yapı taşlarından olduğunun bilincinde olan herkesten, tüm siyasî ve sivil oluşumlardan beklenti ve talebimizdir: #HepimizHedefteyiz dediğimiz bu noktada bizimle olun, varlığımızı baskılamaya çalışan zihniyete karşı tüm haklarımızla, renklerimizle #AlışınBuradayız’ı birlikte haykıralım!
Basın açıklamamızı geçtiğimiz yılı Antalya Onur Ayı basın açıklaması sırasında polisin işkence ve darp ile gözaltına aldığı ve bu sene beraat eden arkadaşımız avukat Ahmet Çevik’in sözleri ile tamamlıyoruz:
- “Üzerimize kapattığınız kapılardan,
Geleceğimize engel olan ördüğünüz duvarlardan,
En karanlık kurguladığınız mahkeme kararlarından sızıyoruz.
Ve sızmaya, tüm engelleri aşmayada devam ediyoruz. Unutmayın, ellerinizdeki balçıkla ne ışığımız söner ne de renklerimiz solar. Bizler tüm renkerimizle güneş gibi aydınlık olmaya devam edeceğiz… Sizler lubunyalara yaptığınız haksızlıklar ve hukuksuzluklar ile sadece tarihte bir karanlık olarak anılacaksınız…”2025 Onur Ayı’mız kutlu olsun!
Her yerdeyiz, her renk bizim! Yaşamı tek renge indirmenize izin vermeyeceğiz!
Sendika.Org