Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, Erdoğan’ı zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasına imkan tanıyan yasayı TBMM’ye iade etmeye çağırdı. Merkez, “İklim Kanunu ile uyumlu, şeffaf, bilimsel ve katılımcı bir yasal süreç yeniden başlatılmalıdır” dedi
Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, Erdoğan’ı zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasına imkan tanıyan yasayı TBMM’ye iade etmeye çağırdı.
Merkez, “Zeytinlikten Linyite: 10 Günde Çevre Hukuku Trajedisi” adlı bir rapor hazırladı. Merkez, hazırlanan raporda TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenlemeye dair değerlendirilmelerde bulundu.
Raporda, Türkiye’nin “2053 net sıfır emisyon” hedefinin yanında böyle bir kanunun yürürlüğe girmesinin eşi görülmez bir çelişki bulundurduğunu belirten Merkez, yalnızca 10 günde kabul edilen torba yasanın bu hedefi adeta hükümsüz kıldığını ifade etti.
TBMM’de kabul edilen torba kanunla yerli kömür adı altında linyit teşviklerinin getirildiği aktarılırken, düzenlemenin zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasının önünü açtığı yeniden hatırlatıldı. Merkez, “Aynı yasama organı tarafından 10 gün arayla çıkarılan iki yasanın birbirini geçersiz kılması, çevre hukukunda bir yasama şizofrenisi yaratmıştır” dedi.
Raporun devamı ise şu şekilde:
İklim Kanunu’nun 1. maddesi, açıkça sera gazı emisyonlarının azaltılmasını hedeflerken; torba yasa, karbon emisyonu en yüksek kaynak olan linyite yeniden teşvik sağlıyor. Üstelik bu, ‘yerli kömür’ ifadesiyle örtülmeye çalışılıyor. Oysa Türkiye’de yerli kömürün yüzde 90’ı linyittir ve bu taşkömürüne göre iki kat daha fazla karbon salımına neden olmaktadır. Bu çelişki sadece çevreyle sınırlı değil. Danıştay’ın daha önce iptal ettiği zeytinliklerde madencilik yapılmasına ilişkin düzenleme, bu defa yasa yoluyla tekrar getirilmeye çalışılmıştır. Oysa 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu ve Anayasa’nın 45. maddesi (tarım arazilerinin korunması) yürürlüktedir ve aynı içeriğin farklı normla geri getirilmesi, hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Elektrik üretiminde kriz yoktur. Türkiye’nin kurulu gücü 115 bin MW’ı aşmış, 2024’te güneş enerjisinde rekor kurulum gerçekleşmiştir. Sorun enerji üretimi değil, verimlilik, depolama ve altyapı yatırımlarındaki yetersizliktir. Bu yasa, halkın ‘elektrik kesilir’ korkusunu istismar eden bir söylemin ürünüdür. Ayrıca, AB ülkeleri kömürden çıkış takvimi açıklarken, Türkiye’nin linyite yönelmesi, Enerji Şartı Anlaşması kapsamında ileride çevre koruma önlemleri nedeniyle uluslararası tahkim risklerini artırmaktadır.
Bu yasa çevresel sürdürülebilirliği, hukukun üstünlüğünü ve toplumsal uzlaşıyı tehdit etmektedir. Kar odaklı politikalar, ekosistemleri ve köklü üretim kültürlerini geri döndürülemez biçimde tahrip etme riski taşımaktadır.
Nihayetinde, Cumhurbaşkanını bu yasayı onaylamamaya ve TBMM’ye iade etmeye çağırıyoruz. Başta zeytinliklerle ilgili maddeler olmak üzere, çevresel düzenlemeleri etkisiz kılan tüm hükümler metinden tamamen çıkarılmalı, Danıştay kararlarına uyulmalıdır. Su Kanunu gibi temel altyapı düzenlemeleri yapılmadan yeni maden rejimleri yasalaştırılmamalıdır. İklim Kanunu ile uyumlu, şeffaf, bilimsel ve katılımcı bir yasal süreç yeniden başlatılmalıdır.
Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi’nin açıklamasının tamamı buradan ulaşabilirsiniz.
Sendika.Org