“19 Mart’ta halk isyan edince sosyal medya hesaplarına, sokak muhabirlerine ve sokağın sesini duyuran medya organlarına yönelen baskı ve saldırılar şimdi yeni bir safhaya geçti. Bölgedeki savaş yangını büyürken muhalefete yönelik saldırıların tırmanmasının ve gazetecilerin hedef alınmasının rastlantısal olmadığını görüyoruz”
Sendika.Org emekçisi Ozan Cırık’ın da aralarında olduğu beş gazeteci Artvin merkezli yürütülen bir soruşturma kapsamında ev baskınıyla gözaltına alındı. İstanbul’dan Artvin’e götürülen gazetecilerden Sendika.Org emekçisi Ozan Cırık ile birlikte gazeteciler Dicle Baştürk ve Eylem Emel Yılmaz çıkarıldıkları mahkemece “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı. Semra Melek ve Melisa Efe ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
19 Mart itibariyle bu kez de ana muhalefet partisi yönetimindeki belediyelere yönelik operasyonlarda gördüğümüz gibi, suçtan hareketle yargılama yapan değil, muhalefeti yok etme ve halkı susturma hedefinden hareketle suç arayan ve uyduran iktidar aparatı bir yargı ile karşı karşıyayız.
19 Mart’ta halk isyan edince sosyal medya hesaplarına, sokak muhabirlerine ve sokağın sesini duyuran gazetecilerle bağımsız medya organlarına yönelen baskı ve saldırıların şimdi yeni bir safhaya geçtiğini görüyoruz. Yıllardır süregiden baskılar hız kesmezken, 10 Haziran’da Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında yakalama kararı çıkarılması ve bugün de farklı mecralarda çalışan ve muhalif kimlikleriyle bilinen çok sayıda gazetecinin gözaltına alınmasını kanıksama ile, olağanlaştırma ile, bir hukuki süreç işlediği ya da baskı atmosferinin bir aşamada kendiliğinden hafifleyeceği varsayımı ile karşılayamayız.
İktidar son 10 yıldır içeride ve dışarıda süren savaş atmosferini muhalefete, bağımsız medyaya ve nihayetinde halka karşı açtığı savaşı tırmandırmak için kullandı. Bugün de bölgedeki savaş yangını büyür ve halk bir kez daha isyan hakkına başvururken muhalefete yönelik saldırıların tırmanmasının ve gazetecilerin hedef alınmasının rastlantısal olmadığını görüyoruz. Halkın sesi olmanın, halkın haber alma hakkını ve hakikati savunmanın başlı başına bir direniş olduğunu, topyekûn saldırı karşısında topyekûn direnmek gerektiğini, direnişten ayrı bir gazetecilik olmadığını da biliyoruz. Gazetecilere yönelik tırmanan baskıların bütün bir ülkeyi susturma çabasının parçası olduğunu bir kez daha vurgularken, isyanın ve direnişin sesi olmaktan vazgeçmeyeceğimizi söylüyor, herkesi baskılar karşısında omuz omuza durmaya, halkın haber alma hakkını ve hakikati hep birlikte savunmaya çağırıyoruz.
Emeğin, isyanın ve direnişin sesi Sendika.Org susmayacak!
Sendika.Org