Tecrübelerinden ağır ağır öğrenerek yoluna devam eden Aleviler için Kılıçdaroğlu denilebilir ki ağır bir travmadır. Devletle halkın karşı karşıya kaldığı her olayda onun tereddütsüz devletin yanında yer aldığını, gördüler, yaşadılar
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 18 Mart’ta diplomasının iptali, 19 Mart’ta da tutuklanması sonrasında yaşanan gelişmeler üniversiteli gençlik tarafından geleceklerine bir tehdit olarak görüldü. Bunun sonucunda İstanbul Üniversitesi içindeki gençlik gruplarının öncülüğündeki gençliğin Beyazıt’ta kalkıştıkları hareket düzen siyasetinde sonuç yaratmaya, hedeflenen sonuçları ertelemeye ya da değiştirmeye devam ediyor. Biz bu sonuçları gözleyen ancak asıl olarak bu hareketlenmenin muhalif siyaset açısından yaratacağı sonuçlarla ilgilenen taraftayız.
Suriye’de yaşanan rejim değişimi, Kürt ulusal hareketinin Türkiye’de kalan kısmının silahlı mücadeleyi bitirmesi ve Ortadoğu’nun iyiden iyiye dizayn edilmesinin fırsat ve riskleri içinde Türkiye kapitalistleri, kendilerine bir yol çizmeye çalışıyor. Türkiye kapitalistleri, emperyalizmin tercihlerine göre sermaye birikimini büyütecek siyasi temsil heyetini belirleme tartışmasında er ya da geç bir sonuca varacak, büyük oranda da varmış görünüyor. Bu siyasi tablo CHP’den bağımsız olmayacak. Bu sebeple CHP’nin de yeni döneme uygun şekillendirilmesi hedefleniyor.
AKP’nin 22 yıllık iktidarı boyunca CHP, her kritik aşama ve dönemde iktidarın işine gelecek şekilde davrandı. Bu düzeni değerlendirirken iktidarı tek adam rejimi, muhalefeti ise etkisiz, yetersiz ya da satılmışlıkla açıklamaya çalışanlar CHP’nin sermaye birikimiyle bir derdi olmadığını ve burjuvazinin sesi olduğunu hep atlıyor. Halbuki CHP’li vekiller AKP’nin “namuslu patronlara çok çektirdiğini” söylerken aslında saflarını yeniden yeniden dile getirmiş oluyor. CHP muhalif toplumsal kesimlerin rızasını sistem adına devşirmekte vazgeçilmez bir rol oynuyor. Sermaye birikimi arttıkça ve belli ellerde temerküz ettikçe CHP de buna uygun şekil alıyor. ‘90’larda CHP içinde KİT’leri savunan özelleştirmelere karşı çıkanlar nasıl adım adım tasfiye edildiyse bugün de çatışmalar çağında CHP’ye biçilen misyon Devlet Bahçeli’nin dediği şekilde yalnızca çöp toplayıp şehirleri temiz tutmak.
CHP’de genel başkan değiştikçe, yeni gelen genel başkan üzerinden topluma umut vadediyor. Ancak gerek Baykal, gerekse Kılıçdaroğlu CHP’si düzenin bekçiliğini yapmaya devam etti. Kılıçdaroğlu, tam bir bürokrat sorumluluğuyla kendisinden beklenen ikili misyonu itinayla yerine getirdi. İktidar koltuğuna oturmaya hiç heves etmeden yükselen toplumsal muhalefeti kontrol altında tuttu. Kitleleri sokaktan devamlı olarak uzak tuttu. İktidar adayına karşı göstermelik adaylar çıkarmak, mühürsüz oyları sorun yapmamak, dokunulmazlıkların kaldırılmasına anayasaya aykırı olmasına rağmen evet demek, AKP eskilerinin meclise taşınması gibi onlarca kere iktidar ne zaman sıkışsa hep kendisinden bekleneni yaptı. Kendi adaylığı da bu çizginin bir devamıydı.
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı, toplumsal muhalefetin örgütleri dağılıp, yenilirken ve kitleler kontrol altına alınırken kendisine verilen vazifeleri itinayla yapan bir bürokratın son görevini bir ödül gibi beklemesiydi. Ancak Cavit Çağlar’ın deyimiyle “Kılıçdaroğlu beklentileri karşılayacak kadar inandırıcı bulunmamış” ve bu ödül kendisine verilmemişti.
Aleviler, geleneksel olarak bu hareketliliğin de bir parçası olduğu için değil fakat bu son hareketliliğin görünür kıldığı bir travmanın mağduru olarak bu yazının odağında olacak.
Türkiye’de Aleviler, çocuklarını “aman evladım olaylara karışma, başını belaya sokma, bir yerlere gel sonra ne yapıyorsan yap” diyerek büyüttü. Aleviler, Cumhuriyet ve kapitalistleşme sürecine çoğunlukla verimsiz topraklarda küçük toprak sahibi ya da topraksız köylüler olarak girdi. Çok az bir kısmı burjuvalaşabildi, büyük çoğunluğu ise işçileşti. Eğitim, ticaret veya siyaset yoluyla kendi varlıklarını büyütmeleri kontrollü gerginlik ve katliamlarla sekteye uğratıldı. CHP adeta bir vasi gibi Alevilerin başına atandı. Bu vesayet ilişkisi üzerine sınırlı varlığını geliştirmesine izin verilen, varlığını bu vesayet ilişkisini zorlamamaya borçlu, Aleviliği sadece bir isim olarak kullanan bir ilişki ağı da belediyeler ve dernekler aracılığıyla kuruldu. Son İzmir belediye işçileri grevi bir kez daha hatırlattı ki Alevi halka temizlik işçiliği ve asgari ücret çok görülüyor.
Alevilerin özellikle laiklik hassasiyeti CHP’nin kemik oy kitlesi olmalarına sebep oldu. Ne hazindir ki Aleviler dönemsel olarak da hep CHP çizgisindeki partiler iktidar veya iktidar ortağıyken katliamlara hedef oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Alevilere çizilen sınırların ete kemiğe bürünmüş hali, rol modeliydi. Aleviler onu kendinden gördü, sahiplendi. Tecrübelerinden ağır ağır öğrenerek yoluna devam eden Aleviler için Kılıçdaroğlu denilebilir ki ağır bir travmadır. Devletle halkın karşı karşıya kaldığı her olayda onun tereddütsüz devletin yanında yer aldığını, gördüler, yaşadılar. Bunu Mayıs 2023’teki seçim yenilgisine kadar başarılı olmak için verilmesi zorunlu tavizler olarak Alevilere pazarlamayı başaran Kılıçdaroğlu, sadece travmayı büyütmüş oldu. Kılıçdaroğlu’nun son açıklamaları da bir hayli tartışma konusudur. Sokak yerine yargı kararını beklemek gerektiğini söylemesi de sistem için elinde tuzlukla koşmasının başka bir örneği.
Seçim yenilgisi sonrasında kısa bir bocalama yaşadığı dönemde bile beklediği ödülü alamamasına açıktan tepki göstermeyip, en fazla Uğur Dündar’ın derin bağlantıları gibi tali konuları dile getirdi. İktidar, CHP kurultayı tartışmasını başlattığında kendine tekrar alan açıldığını gördü ve harekete geçti. Bugün ise tekrar partinin başına geçeceği konuşuluyor. 2024 Ağustos ayında söylediği “sırtımdan hançerlendim” sözü için Hacıbektaş-ı Veli Anma Törenlerini seçmesi bunun işaret fişeğiydi. Alevileri kurultay tartışması üzerinden sisteme yedekleme niyetinin ilanıydı bu.
Bu yazının derdi kurultay tartışması değil. Burjuva ve bürokratların partisi olan CHP’nin iç sorunu da bizim sorunumuz değil. Bu tartışmanın parçası olmayan Aleviler bu tartışmanın mağduru. Nitekim İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan grevde yaşananlar tam da bu anlamda Alevilerin özellikle de Dersimlilerin mağdur olmasına sebep olmuştur. Aleviler, Türkiye’de sosyalizm ve toplumsal mücadele adına gerek kitlesel gerekse kadrolar biçiminde yer almıştır. Aldığı en geri tavır, kerhen CHP’ye oy vermek olan Alevilerin bu tartışmanın odağında olması zuldür.
Sistem içinde ticaret ya da eğitim yoluyla yükselme ve kimlik mücadelesi savunusunu bu çabalara emanet etmenin çıkışsızlığını her ferdine kadar yaşayan Aleviler için Kılıçdaroğlu tecrübesi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e daha az kanlı ve daha sofistike yöntemlerle devam eden asimilasyonda önemli bir durak olarak tarihe geçmeye aday. CHP’yle kerhen kurulan bu ilişkinin bir grev bağlamında tekrar görüldüğü gibi, başa kakılan bir ev zenciliği olduğu, daha ileri adımlara yönelmek ya da umutsuzlukla daha derin bir asimilasyona sürüklenmek mümkün gözüküyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.