Ethem’in, Ali İsmail’in, Berkin’in, Abdullah’ın, Medeni’nin, Mehmet’in, Ahmet’in, Ferit’in gülüşlerini sizin yüzünüze kazınan sıcacık bir gülümsemeye dönüştürür. Dünyaya umutla bakmanın yarattığı bir aydınlıkla ışıldatır gözlerinizi
İnsanın duygularını altüst edip yüreğinde tarifsiz fırtınalar koparıyor. Öyle bir fırtına ki, düşüncelerin dizginsiz bir okyanusun devasa dalgalarıyla kara parçasını dövmesi gibi beyninin tüm kıvrımlarında anlatılmaz bir ritimle dalgalanıp yüreğine akar.
Devrimci romantizm ki yaşamına, direncine, kavgana, dostluklarına zenginlik katar. Büyük şair “Önümüzde bakır taslar güneş dolu. Dostların arasındayız! Güneşin sofrasındayız” derken gelecekte güneşin zaptını hayal eder.
Sevinçle dolaşırsın hayal dünyanda; kimi zaman yağmur ormanlarında sırılsıklam olmuş yüreğin, ışık saçar ormanların karanlık kuytusunda. Güneş ışınlarının yansıdığı dallar arasından çıkan bir gökkuşağına dönüşür her şey, ellerin birleşiverir ölümsüzleşen yüreklerle. Haziran ayının vicdansızlığı pek bilinmez ama en değerlilerimizi bizden koparıp aldığında yüreğimiz cız eder. İçimizi tarifsiz bir burukluk kaplar, haziranın bunaltıcı sıcaklığı omuzlarına dayanılmaz yük gibi çöküverir. Henüz Nurhak’ın sızısı dinmeden…
Hüseyin Cevahir ile başlar haziran hüznü. Sefaköy’de ihanete uğrayan Tamer Arda ve yoldaşlarının ölümsüz bedenleri, 17 Haziran 2005 Dersim/Mercan Vadisi katliamı, 1984 ölüm orucunda yaşamını yitiren ölümsüz proletarya kahramanı Mehmet Fatih Öktülmüş ve siper yoldaşları Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Hasan Telci karanlık yıllarda yolumuzu aydınlatan fener misali, sanatçının çizimi hep içimizi ısıtır. Gülümse ki ölüm utansın der anılarında Cudi’nin zirvesinde ölümle buluşan Kürt gerillası.
Birçok manzara resminin, ustaca çekilmiş fotoğrafın, afişin ya da usta bir sanatçının ellerinden çıkmış bir tablonun insanın duygularını etkileyip sarmaladığını biliriz. Alberto Konda’nın Che’nin ölümsüz bakışlarını ustaca yakalayan fotoğrafı gibi…
Bizi etkileyen tarihin dönemeç noktalarının sanatın büyüsü ile yeniden üretilmesidir. Bunlardan bazıları kitaplığımızın bir köşesinde ya da çalışma masamızın üstünde durur, öylece karşılıklı bakışırız. Çünkü, onlarda sayısız duyguyu, özlemimizi, benliğimizi buluruz. Yoldaşlarımızın gülen gözlerindeki ışıltı, kararlılık, azim vardır. Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif dünyamızın sönmeyen yıldızları.
Hani Nazım’ın ünlü Saman Sarısı şiirinde dediği gibi, “Sen mutluğun resmini yapabilir misin Abidin?” “1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin?” … Abidin Dino mutluluğun resmini yapmadı, mutluluğu bir kareye sığdıramayacağını düşündü. Nazım’ı bir şiirle yanıtladı. Nazım’ın duygu yüklü özlemlerinden beslediği dizelerle.
Abidin Dino’dan elli yıl sonra Faruk Tarınç, Haziran Direnişi’nde ölümsüzleşenlerin yürek çağrısını karakalem çizimle ölümsüzleştirdi. Çizimin ölümsüzleşen karakterleri, dünyanın en şen halleriyle doldurur içinizi, aydınlatır yüreğinizi…
Ethem’in, Ali İsmail’in, Berkin’in, Abdullah’ın, Medeni’nin, Mehmet’in, Ahmet’in, Ferit’in gülüşlerini sizin yüzünüze kazınan sıcacık bir gülümsemeye dönüştürür. Dünyaya umutla bakmanın yarattığı bir aydınlıkla ışıldatır gözlerinizi. Ethem’in güçlü kollarında, anasına götüremediği ekmek torbasını avuçlayan Berkin’in minnacık yüreğinde patlayan çocuk gülüşüne asılı kalır gözleriniz. Bu gülüşleri yaratan o küçük yüreğin hangi büyük özlemler taşıdığını duyumsarsınız. Ali İsmail’in gök yüzünü avuçlayan ellerine karşılık veren Abdullah’ın kara gözlerinde çakan şimşekler, alev topu olup hudutlarda yankılanır. Mehmet bir uzun hava tutturup sürer bedenini kavganın ortasına. Medeni kadim bir dostlukla sarılır yanındakilere, Ahmet hayallerince büyük bir neşeye tutuşur, Hasan Ferit o emekçi mahallelerin tertemiz yüzü olup haykırır kavgayı… Hepsinin ortalarında, hepsinden büyük olan Ethem, kocaman, güçlü bir çınar misali hepsine gölge olmak ister sanki, neşeli bir çınar…
Hasan Hüseyin Korkmazgil yıllar önce ölümsüz “Haziran’da ölmek zor” dizelerinde bugünleri anlatır adeta. Tank paletleri altında ezilen, polis copu ile hunharca dövülen, horlanan, ötekileştirilen insanlarımızın kinini, acısını, özgürlüğe olan tutkusunu dile getirir.
Sokakta tank paleti
Sokakta düdük sesi
Sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
Dallarda insan iskeletleri
Haziran Direnişinde düşenlerimizin bedenlerine sığmayan öfkesi de gururla yürümüştü TOMA’ların üzerine. Ethem’in asi bakışları, yüreksizlerin beyninde patlayan öfkesi. Çelimsiz bedeniyle Berkin, sakınmasızca saf tutar siper yoldaşlarıyla.
Sarı sıcak çizime baktıkça bir melodi bitiverir dudaklarımda:
Gece leylâk
Ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.