Ergenekon-Balyoz davalarına rahmet okutacak bir şekilde, bel altı çalışan Erdoğan önderliğinde, siyasilere, gazetecilere, gençlere, hukukçulara ve onların ailelerine karşı yürütülen operasyonlardan kat be kat farklı bir rakiple karşı karşıya Erdoğan: Halk!
Sedat Bozkurt, 22 Haziran’da Kısa Dalga’da yayımlanan “Erdoğan’ın planı işliyor, sırada Özel mi var?” başlıklı yazısında özellikle 19 Mart darbesinden bugüne kadarki süreci özetleyen, bundan sonra olacakları da şimdiden haber veren çok doğru tespitlerle aktarıyordu. Evet, Erdoğan yıllar evvel kendi kendine ilan ettiği BOP başkanlığını hayata geçirdiğini kendi kafasında gerçekleştirmiş olabilir fakat Ortadoğu’nun nasıl bir bataklık olduğunu, Amerika gibi bir faktör ortadayken atılacak bir sonraki adımın netliğinin müphemliğini, çok güvendiği Rusya’nın kendi dalgasına bakıyor oluşunu öngörememesini ve aslında “Sayın Putin”le “Dostum Trump” arasında hiç kale alınmayan bir ülke pozisyonunda kalışını nasıl değerlendiriyor, bilmiyoruz.
Öte yandan Tayyip Erdoğan son dönemde “iç cephe” üzerinde ısrarla dururken, artık kendisinin ağzında halk nezdinde hiçbir karşılığı bulunmayan ekonomi, demokrasi gibi kavramları dile getiriyor olması, en büyük rakibi, hatta en büyük korkusu Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafının bile tüylerini ürpertmesi yüzünden yasaklaması, savunma yapamaması için elini kolunu bağlayarak avukatını tutuklatması, İmamoğlu’nun yol arkadaşlarıyla beraber, ailelerini de işin içine katması Erdoğan’ın nasıl korku ve panik içinde olduğunun göstergesi. Bir ara çok güvendiği gençlerin barikatları yıkarak, sokaktan yükselen isyanın sesi hâline gelişiyle birlikte parti fark etmeksizin yaşanan tüm bu haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, bu toplumun ötekileştirilenlerin birlikte ve topyekûn karşı çıkması ve belki de en önemlisi artık kaybedecek bir şeyleri kalmadığı için Erdoğan’dan korkmamaları Saray rejimine karşı mücadelede büyük önem taşıyor. Bu yüzden de Ergenekon-Balyoz davalarına rahmet okutacak bir şekilde, bel altı çalışan Erdoğan önderliğinde, siyasilere, gazetecilere, gençlere, hukukçulara ve onların ailelerine karşı yürütülen operasyonlardan kat be kat farklı bir rakiple karşı karşıya Erdoğan: Halk!
Ergenekon-Balyoz operasyonlarında belli bir “taraf” sesini yükseltiyordu ancak bunun yaptığı yankı Erdoğan’ın kulaklarında sinek vızıltısı gibi bile çınlamıyordu. Şimdiyse durum çok farklı. Zira Erdoğan, artık kendinden olmayan herkese savaş açmış durumda. Ve belden aşağı vurmakta hiçbir sakınca görmüyor. Hepsinden önemlisi de halk, siyasilerin aksine, geleceğinin değil, bugününün, şu ânının elinden alındığının farkında. AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan’ın uzun vadeli bir plan yapmak gibi bir şansı olmadığı için gözünü bugüne dikmiş durumda. İnsanların şu ânda cebindeki paraya göz dikiyor, bugün ağzından çıkacağı cümlelerden ters bir şey yakalar da susturur muyum diye zaman kolluyor. Yeni kabul edilen zeytinliklerin madenlere açılan yasa, yarın için yapılmış bir hamle değil. Bugünü garanti altına alma yolunda atılmış bir adım. Bu sebeple de milletin içinde kuruş olmayan cebine de İsrail-İran savaşına ABD’nin dâhil olmasıyla birlikte tüy dikilince, ekrandaki, sosyal medyadaki, gazetelerdeki, haber sitelerindeki, “tarih sizi affetmeyecek”, “ilahi adalet”, “halk bunun hesabını sorar” gibi “büyük” cümlelerin halk için artık hiçbir önemi kalmadı. Çünkü Tayyip Erdoğan her anlamda halkın bugününü çalıyor.
Sedat Bozkurt’un belirttiği gibi butlan kararıyla beraber sıra Özgür Özel’e gelebilir. Ve yine kendisinin kalın harflerle belirttiği üzere, “Asıl dramatik olan bütün bunları yapabilecekleri zeminlerinin olması”dır fakat dayanma gücünü çoktan yitirmiş milyonlarca insanın cevap vereceği zemin de sandığı beklemek olmayacaktır. Zira bütün sokaklar, halkın protesto hakkı için -her ne kadar artık onun da bir hükmü olmasa da- Anayasa tarafından kâğıt üzerinde güvence altına alınmış durumda. Ama öyle ama böyle, Erdoğan ne kadar ileri giderse gitsin artık karşısında ondan korkmayan ve bunu da büyük bir özgüven ve özgürlükle fark eden halkı bulacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.