Belki artık başka bir duyguda buluşmanın zamanı gelmiştir. Kaybedilenleri unutmayarak, yaşayanları kucaklayarak… Yas tutarak değil, hayat kurarak… Çünkü bir halk yalnızca geçmişine değil, geleceğine de bakmalıdır
Bir Babalar Günü daha geçti. Sessizce, usulca… Sanki kimse kutlamaya cesaret edemedi. Sosyal medyada sayısız mezar taşı, solmuş fotoğraflar, yarım kalmış cümleler… “Sensiz ilk Babalar Günü’m.” “Özlemin hiç eksilmiyor baba…” Hüzün, bir tören gibi tekrar edildi.
Bu kadar mı alıştık acıya?
Bu kadar mı benimsedik yas tutmayı, sanki mutlu olmak ayıp, gülmek neredeyse bir ihanetti?
Evet, biz bir halkız;
gülmeyi unutturulmuş, acıyla terbiye edilmiş, kayıpla yoğrulmuş bir halk.
Çünkü bizim kutlayacak şeylerimiz hiç çoğalmadı.
Çünkü bizim için her gülüş, bir eksikle yankılanır.
Yarıda kalan devrimlerin, karanlıkta kaybolanların, genç yaşta göçenlerin, iş cinayetlerine kurban gidenlerin, cezaevlerinde çürütülenlerin hayaleti dolaşır sofralarımızda.
Anneler Günü’nde hâlâ evladını arayan Cumartesi Anneleri,
Babalar Günü’nde mezar başında susan çocuklar,
doğum gününde dahi “yarın işe geç kalmayayım” diyen mavi yaka babalar…
***
Bizim bayramlarımız bayram gibi olmadı hiç.
Kutlamamız bile bir nevi ağıt gibiydi.
Çünkü biz sevinçte değil, hüzünde örgütlendik.
Ama bu bir tercih değildi.
Bu, halkların başına örülen bir karanlık battaniyeydi.
Duygularımız dahi disipline edildi.
Sevincimize sansür konuldu.
Çünkü sevinç, umut doğurur.
Umut, cesaret.
Ve cesaret, düzeni bozar.
***
O yüzden neşeyi hatırlamak, bu düzeni sarsmaktır.
Gülmek, devrimci bir eylemdir kimi zaman.
Çünkü bir halk eğer hâlâ gülüyorsa, hâlâ direniyor demektir.
Çünkü gülüş, zincirlenemeyen son şeydir.
Şimdi sormak gerek kendimize:
Acıya bu kadar alışmak, sevinci bu kadar küçümsemek kimin işine yarıyor?
Belki artık başka bir duyguda buluşmanın zamanı gelmiştir.
Kaybedilenleri unutmayarak, yaşayanları kucaklayarak…
Yas tutarak değil, hayat kurarak…
Çünkü bir halk yalnızca geçmişine değil, geleceğine de bakmalıdır.
Ve belki en çok da şunu hatırlayarak:
Kahkahası bastırılmış halk, yarım kalmış bir şiirdir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.