DİSK’e bağlı Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde devam eden grev hakkında açıklama yaptı. Çalışkan, “Greve günler kala işveren teklifi artırmak yerine geri çekiyorsa bu greve çıkın demektir. Yapılan tüm çağrılarımıza işveren sessiz kalmıştır. Greve çıkılmasının sorumlusu sendikamız değil, İzBB işverenidir” ifadelerini kullanırken İzBB yetkililerini masaya davet etti
DİSK’e bağlı Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde devam eden grev hakkında açıklama yaptı. Çalışkan, “Greve günler kala işveren teklifi artırmak yerine geri çekiyorsa bu greve çıkın demektir. Yapılan tüm çağrılarımıza işveren sessiz kalmıştır. Greve çıkılmasının sorumlusu sendikamız değil, İzBB işverenidir” dedi.
Çalışkan grevin rahatsızlık yaratmasının normal olduğunu, zaten bu etkisi üzerinden bir hak arama aracı olduğunu hatırlattı. Aynı belediyenin farklı şirketlerine bağlı olup ama aynı işi yapan işçiler arasında ücret uçurumları oluştuğunu ifade eden Çalışkan, belediye yönetiminin böyle bir hakkı olmadığını söyledi. Bu konuda İzmir halkının vicdanına ve adaletine güvendiklerini söyleyen Çalışkan, grevdeki işçilerin hedef alınmamasını istedi.
Yapılan açıklama şöyle:
Son süreçte imzaladığı bütün toplu iş yerleşmelerinde olduğu gibi İzmir’de de sorumlu ve yapıcı bir tutum sergilemiştir. Sendikamız üyelerimizin yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında insanca yaşayacağı bir ücreti talep ederken belediyelere uygulanan ekonomik baskıları mali darboğazı da asla görmezden gelmemiştir ve gelmeyecektir. Pek çok belediyede çözüm için sendikamız elini taşın altına koymuştur.
Ancak İzmir’de yaşanan iyi niyetimizin suiistimal edilmesidir. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde aynı işi yapan işçiler arasında ücret farklılıkları vardır, ücret farklılıkları yaratılmıştır. Genel-İş üyesi işçilere diğer şirketlerde çalışan işçilerden daha düşük teklifler sunulmuştur.
İşte bizim kabul etmediğimiz esasen budur. Değerli basın emekçileri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde sürmekte olan grevimiz yalnızca bir ücret talebinden ibaret değildir. Grevimiz eşitlik ilkesini ve adaleti savunma kararlılığıdır.
İzmir halkına hizmet eden üyelerimizi temsilen sendikamız İzmir halkını mağdur etmemek için son ana kadar greve gitmeden masada uzlaşma sağlanması için gayret etmiştir. Ancak işveren tarafı toplu iş ödeşmesi görüşmeleri sürecinde uzlaşma yerine tıkamayı tercih etmiştir. Ancak kabul ettiği önce kabul ettiği önemli bazı maddeleri geri çekerek süreci çıkmaza sokmuş ve bu grev zorunlu hale gelmiştir.
Değerli basın emekçileri, şimdi sizlere bu sürece nasıl geldiğimizi kısaca özetlemek istiyorum, paylaşmak istiyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde şu anda grevde olduğumuz üç belediye şirketinde toplu iş sözleşme görüşmeleri geçtiğimiz aralık ayında başladı. Yaklaşık altı ay boyunca devam eden görüşmelerimizde toplu iş sözleşmesinin grev aşamasına gelmeden çözülmesi için çaba ettik.
Görüşmelerin tıkanmaması son günlere sıkışmaması için işveren tarafını sürekli müzakere masasına çağıran taraf olduk. İşveren tarafıysa ne yazık ki bu taleplerimizi öteleyerek zamana yaymayı tercih etti. Yasal grev uygulamasının başlamasına bir hafta kalmışken bazı idari maddelerin de olduğu yaklaşık otuz madde halen görüşülmeyi bekliyordu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Cemil Tugay grevimizin başlamasına bir hafta kala sendikamızın İzmir şubelerini ziyarete geldi. Kendisine uzunca süredir toplu görüşmeler yapılmadığını, masada halen çokça madde bulunduğunu ve bu maddeleri azaltmamız gerektiğini ilettik. Kendisi de bize hak vererek ilgili bürokratlarına toplu görüşmelerin yapılması talimatı vereceğini bildirdi.
Bu görüşmeden sonra dört gün boyunca uzun müzakereler, görüşmeler yapıldı. Ve birçok maddede karşılıklı olarak bir uzlaşıya gelindi. Bir kısmı da tutanak altına alındı.
En önemli talebimiz olan ücret artışları konusunda ise işveren yetkilileri daha önce verdikleri teklifleri revize ederek birinci altı ay için yüzde yirmi dokuz nokta on altı ikinci altı ay için ise altı aylık enflasyon oranında ücret artışı tekliflerini bize ilettiler. Sendika yetkililerimiz ise işverenin teklifini değerlendireceklerini ve birinci altı aya ilişkin yüzde altmış olan teklifimizi revize edeceklerini belirterek ertesi gün görüşmeleriyle devam etmek üzere o turumu tamamladılar. Ertesi gün yani grevimize üç gün kala.
Masaya gittiğimizde işveren yetkilileri aylardır teklif ettikleri ikinci altı ay için enflasyon oranında zam tekliflerini geri çektiklerini belirttiler. Ve yine daha önce birinci altı ay için önerdikleri yüzde 29,16 olan teklifi ise bir yıldan altı aylık değil de altı aydan bir yıllık zam teklifi olarak önerdiklerini belirttiler.
Yani altı aylık zam teklifi bir yıla çıkmış oldu. Bu durumu elbette kabul etmedik, bu durum elbette kabul edilemezdi. Herkes çok iyi bilir ki greve günler kala işveren teklifi arttırması gerekirken geri çekmesinin anlamı greve çıkın demektir.
Greve üç gün kala greve kala işverene yaptığımız tüm çağrılara rağmen sendikamızla bir görüşme yapılmamıştır. Dikkat edin greve üç gün kala yapılan tüm çağrılarımıza işveren tarafı sessiz kalmıştır. Adeta greve çıkmamızı beklemişlerdir.
Evet buradan açıkça ifade etmek isterim ki İzmir’de greve çıkılmasının sorumlusu orada emek üreten işçiler değil ve sendikamız değildir. Bizzat İzmir Büyükşehir Belediyesi işverenidir. Belediye yönetimi grevimiz başladıktan sonra da aynı uzlaşma tutumunu sürdürmeye devam etti.
İzmir halkının işçileri ve belediyeyi mağdur eden bu grevin sona ermesi için atılması gereken adımlar ne yazık ki belediye yönetiminden gelmemiştir. Aksine işçileri ve sendikamızı hedef haline getiren halkla karşı karşıya getirmeye çalışan söylem ve eylemlere girişilmiştir. Bu aşamada herkesi sorumlu davranmaya, aklı selime, emeğiyle yaşayan, emeğiyle geçinen işçilerin haklı taleplerini dinlemeye, anlamaya ve adım atmaya davet ediyoruz.
Değerli basın emekçileri bu grevimizin nedeni çok açık ve nettir. Sorunu rakamlara boğmadan ifade etmek daha doğru olur. En başından beri tek bir talebimiz var.
Biz eşit işe eşit ücret talep ediyoruz. Yani aynı iş yerinde aynı işi yapan işçiler arasında ücret ayrımcılığı yapılmasın diyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin diğer iştirak şirketlerinde imzalanmış toplu sözleşmeyle daha yüksek ücretler verilmişken Genel-İş üyesi işçilere bu haklar neden verilmemektedir? Esas bunu sormak gerekir.
Belediye işverenine ben öneriyorum. Değerli basın emekçilerinin bunun sorması gerekir diye öneriyorum. Sendika hangi eşitlikten bahsediyor? Biz hangi eşitlikten bahsediyoruz? Orada aynı işi yapıp farklı ücret alınıyor mu? Alınıyorsa bu eşitsizlik neden diye sormak gerekir.
Evet alınıyor ve bizim talebimiz eşitliktir. Aynı işyerinde aynı havayı teneffüs eden aynı atmosferde aynı emeği döken işçi arkadaşlarımızın aynı ücreti alması lazım. Aralarında herhangi bir fark olmaması lazım.
Ve bu talep yalnızca bir ücret talebi meselesi değildir. Aynı zamanda insani, hukuki ve ve vicdani bir meseledir. Vicdani bir taleptir.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı dahi yaptığı açıklamada eşit işe eşit ücret talebinin haklılığını kabul etmiştir. Ancak geçmişte imzalanan bir toplu sözleşmeyi sorumsuzluk olarak niteleyerek mevcut eşitsizliği meşrulaştırmaya çalışmak bizim tarafımızdan asla kabul edilemez. Evet kamu yönetiminde de esas olan sürekliliktir.
Bizim açımızdan da böyledir. Daha önce imzalanmış bir toplu sözleşmede bazı şirketlere verilen ücretler imzalanmış toplu sözleşme kamuda sürekliliğin bir ifadesidir. Bir belediye yönetimi aynı işi yapan işçiler arasında ücret uçurumları yaratamaz.
İşçiler arasında ayrımcılık yapamaz. Grev Anayasal bir haktır. Grev hakkı Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir sosyal haktır.
Grevin etkileri doğaldır. Rahatsızlık yaratması da doğaldır. Çünkü grev tam da bu etki üzerinden hak arama aracıdır.
Bunun böyle anlaşılması lazım. Tüm demokratik toplumlarda grevler hayatın bir parçasıdır. İşçilerin grev kararı alması ve bu hakkı kullanması kullanması onları hedef haline getirmemelidir.
Aksine hak mücadelesine kulak verilmesini sağlamalıdır. Kamuoyunda asılsız iddialar ve söylemlerle işçiler suçlu ilan edilmemelidir. Bu tavır grev hakkının meşruiyetine de açık bir saldırıdır arkadaşlar.
Evet İzmir’deki grev herhangi bir siyasi partiye destek sunmak ya da zarar vermek amacı asla taşımamaktadır. İşçilerin bu mücadelesini baskılamak adına, hak arama taleplerini siyasal zemine çekmek, siyasal zemine çekmeye çalışmak ve gerçek dışı suçlamalara yönelmek her şeyden önce ortak demokrasi ve özgürlükler mücadelemize zarar verecektir. Talebimiz nettir arkadaşlar.
Rakamlara asla bu işi boğmak istemediğimizi söyledik. Yine söylüyorum. Bizim talebimiz eşit işe eşit ücrettir.
İzmir halkının vicdanına ve adalet duygusuna güveniyoruz. Gerçekler er ya da geç görüleceğine gerçeklerin er ya da geç görüleceğine biz sendika olarak inanıyoruz. Ve sayın Cemil Tugay’ı İzmir’in emeğini alın terini geçmişte birlikte ödenen bedelleri unutmadan bugünü birlikte çözmek yarını birlikte kurmak için toplu görüşme masasına bekliyoruz ve bu toplu söyleşmenin süren grevin sona ermesi için anlaşmayla uzlaşmayla çözülmesinden yana olduğumuzu buradan sizler aracılığıyla bir kez daha belirtmek istiyorum.
Evet arkadaşlar bizim söyleyeceğimiz bu süreçle ilgili budur. Esasen rakamlarla ilgili birçok spekülasyonlar yapılıyor. Söylemler var, ifadeler var.
Ancak net bir şekilde söyleyeyim. Biz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde eşit işe eşit ücret talep ediyoruz. Orada farklı ücretler ödeniyor.
Farklı ücretler ortaya çıkmış yapılan toplu serleşmelerle bizim üyelerimizin de aynı işi yapan, aynı havayı soluyan, aynı emeği üreten arkadaşlarımızın da genel iş üyelerinin de disk üyelerinin de bunu hak ettiğine inanıyoruz. Eşit işe eşit ücret talep ediyoruz.
Sendika.Org