Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için “Uluslarası İnsancıl Hukuk Uygulansın” başlıklı açıklama yayımladığı için yargılanan İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi 10 avukatın duruşması Silivri Cezaevi 1 No’lu Duruşma Salonu’nda görüldü. Duruşmaya Türkiye’deki birçok baro temsilcisi ve yurtdışından gelen hukuk kurumları da katıldı
Suriye’de haber takibi yaparken öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için İstanbul Barosu’nun sosyal medya X platformunda yayımladığı “Uluslarası İnsancıl Hukuk Uygulansın” başlıklı açıklama gerekçe gösterilerek açılan davanın duruşması Silivri Cezaevin’de görüldü. İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve 10 Yönetim Kurulu üyesi hakkında “örgüt propagandası yapmak” ve “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddialarıyla açılan davanın duruşması 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin gelmesiyle 1 No’lu salonda görüldü.
Davayı Türkiye’deki birçok baro temsilcisinin yanı sıra yurtdışından gelen hukuk kurumları da takip etti.
Avukatlar duruşma zaptına isimlerinin yazılmasını istedi. Mahkeme başkanı ise isimlerin yazılmasının uzun süreceğini söyleyerek “Dilekçe dolansın, katip bey isimleri yazar” dedi. Avukatlar ise bu duruma tepki gösterdi. Ardından İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu kimlik tespiti sonrasında savunmasına başladı. Mahkeme başkanının “Hazırlanan iddianameden haberiniz var değil mi” sorusu üzerine Kaboğlu, “Bütün Türkiye’nin, bütün dünyanın haberi var” dedi.
Soruşturmada izin alınmaksızın işlemlerin tamalanmasının CMK ve Avukatlık Kanunu’na aykırılık teşkil ettiğini ifade eden Kaboğlu şöyle konuştu:
Huzurdaki dosyada soruşturma izninin şeklen 25.12.2024 tarihinde alındığı ancak savcılık tarafından 22.12.2024 tarihinde soruşturma başlatıldığı bilgisi basınla paylaşılmış, aynı gün emniyet müdürlüğü ile soruşturmaya esas olacak araştırmaların yapılması talimatı verildiği, tahkikat evrakının hazırlandığı ve diğer tüm soruşturma işlemlerinin tamamlandığı sabittir.
Görüleceği üzere soruşturma işlemleri 22.12.2024-24.12.2024 tarihleri arasında yapılmış, ancak soruşturma izni 25.12.2024 tarihinde Adalet Bakanlığı’ndan talep edilmiştir. Soruşturma izni alınmaksızın işlemlerin tamamlanması ve akabinde izin işleminin adeta bir biçim kaydı gibi sonradan tamamlatılmış olması, CMK ve Avukatlık Kanunu uyarınca yasaya açık aykırılık teşkil etmekte olup yapılan tüm işlemlerin de usulsüz olduğunu ve elde edilen delillerin de hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ortaya koymaktadır.
“Basına yansıyan bilgilere göre“ ifadesi dışında öldürülen kişilere dair hiçbir niteleme yer almamakta olup, savcılıkta da aksine bir bilginin bulunması bir yana, İstanbul Emniyet’i bile bilmemektedir. Üç günlük polis tahkikatı ile ancak ulaşılabilen yalnızca kayıt bilgileri söz konusudur. Konuyla ilgili uzman birimin üç gün süren tahkikatı sonucu ulaşabildiği kayıt bilgilerini İstanbul Barosu’ndan bilmesi beklenemez. İstanbul Barosu bir istihbarat teşkilatı değildir.
İstanbul Barosu’nun açıklamasının suç unsuru içermediğini belirterek konuşmasına devam eden Kaboğlu, “Aksine Anayasa ile güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerin vurgulanması niteliğindeki açıklaması nedeniyle böyle bir soruşturma ve yaptırım tehditiyle karşı karşıya bırakılması, sadece İstanbul Barosu Yönetimi değil, kamu kurumu niteliğindeki bütün meslek kuruluşları, hak ve özgürlükleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla güvence altına alınmış bütün yurttaşlar bakımından hukuk güvenliğini, temel hak ve hürriyetleri tartışmalı hâle getirebilecektir” dedi.
Strasbourg’da katıldığı Avrupa Konseyi Savunmanlar toplantısı dönüşünde başka bir soruşturma kapsamında İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alınıp 25 Ocak’ta tutuklanan ve Silivri cezaevinden tutulan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi avukat Fırat Epözdemir de duruşma salonunda hazır bulundu. Savunmasına başlayan Epözdemir, “Bu davanın temel nedeni İstanbul Barosu seçimlerini kazanmamızdır. Bu çok açık ve nettir. Dava dosyasına da bu şekilde yaklaşılmalıdır. Bu davanın temeli yeni yönetim kurulunun “terörist” olarak görülmesidir. Bizler elimize silah almış insanlar değiliz” diye konuştu.
Ardından “Bu iddianame inanarak yazılan bir iddianame değildir” diye belirten Epözdemir, “Bir hukukçunun bu iddianameyi inanarak yazması mümkün değildir. Suçsuzlar ama cezalandırın diyorlar, umarım ki heyetiniz bu durumu görür” dedi.
“Ben neden buradayım biz neden buradayız, biz hukukçular olarak biliyoruz ki, çok açık hak ve açık mevzuat ihlali ile başlayan bu dosyada ilk düğme yanlış iliklenmiştir” diye belirterek savunmasına başlayan Yönetim Kurulu üyesi Rukiye Leyla Süren, “Sonuçla ilgilenmiyorum hukuka uygun atılmayan ilk adım, hukuka uygun olmayan bu dava baştan adil yargılama ihlaline örnek olacak bir dosya olarak, bir avukata bir baro yönetimine dava nasıl açılmaz konusundaki bir ders niteliğindedir. Bu davanın hedefi avukatlardır, savunmadır” dedi.
İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hürrem Sönmez, “İnsan hakları ile ilgili yaptığımız açıklama nedeniyle yargılanmayı bir gurur kaynağı olarak görecek avukatlarızdır. Çünkü işimizi yapmışızdır. Haksızlığa karşı çıkmak insan olarak bizim en önemli kazanımlarımızdan biri. Bizler yaşam hakkını savunduk. Savcının övücü nitelikte dediği ifadenin ne olduğu anlaşılmamaktadır. Gazeteci tanımı o kişilerin mesleğini tanımlayan bir ifadeydi. Yapılan açıklama da ifade özgürlüğü kapsamındadır” dedi.
Yönetim Kurulu üyesi Ekim Bilen Selimoğlu, “Bu davada her ne kadar Baro başkanımız sayın Av. İbrahim Kaboğlu ve Y.K üyeleri olarak bizler suç şüphesi altında bırakılmış isek de yargılamanın gerçek öznesi ve muhatabı 147 yıllık tarihiyle, bugüne taşıdığı mücadele mirasıyla, 65.000’i aşkın avukatıyla, demokratik Cumhuriyetin temel hukuk kurumlarının başında gelen İstanbul Barosudur” dedi. Selimoğlu, “Şu an bakmakta olduğunuz davanın hukuki hiçbir yönü bulunmadığını başkanımız ve diğer meslektaşlarımız net bir biçimde ortaya koymuş bulunuyorlar. Peki bu dava sadece hukuk dışı mı ? Bu dava hukuki olmadığı gibi hiçbir meşruiyeti de bulunmamaktadır. Bu kadar hukuksuzluğun içinde inatla, yılmadan, durmadan insan haklarını ve hukuku savunmaya devam ediyoruz. Bunu yaparken de mağdurun kimliğine, dinine, diline, siyasi görüşüne asla bakmıyoruz. Herkes için adalet talep etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Avukat Arzu Becerik, “Biz yarın Yönetim Kurulu üyemiz Fırat Epözdemir sorgusunda görevli olduğumuz için burada olmayacağız. O yüzden bu davanın duruşması için yeni bir gün talep ediyoruz” dedi. Mahkeme başkanı ise “Bugün saat 17.00’a kadar dinlerim, yarın da gelen olursa dinleriz, gelmek istemeyen olursa da bizim için bir sıkıntı yok” dedi. Avukatların taleplerini tekrarlamasının ardından mahkeme başkanı, heyet değerlendirmesi sonrası duruşmanın yarın da devam edeceğini söyledi.
Avukat Özgür Urfa, “İddianame yasal süresi içinde hazırlanmamıştır. Bu yargılamanın ilerlemesinin hukuken mümkünlüğü bulunmamaktadır. Düşme kararı verilmesi zorunludur” dedi.
Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00’da Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki 1 No’lu duruşma salonunda devam etmeye karar verdi.
Sendika.Org, MLSA