Hatay’ın en büyük hastanesi “depreme hazır değiliz” derken, ödenek isterken, ama ödenek talebi reddedilirken, ama buna rağmen aynı hastanenin ilgili yapıları aynı kalabalıkla hizmet vermeye de devam ederken, Hatay’ın o dönemki Valiliği/Valisi her şeyden habersiz miymiş, öyle mi?
Samandağ doğumlu bir Hatay/Antakyalı olarak, hala çok öfkeliyim… Konu ne 3 gün boyunca gelmeyen yardımlar, ne internetimizi bile isteye kesenler, ne çekmeyen telefonlarımız, ne kenti kaderiyle baş başa bırakıp giden Vali, ne yıkılan hastanelerinin enkazı altında kalanların can çekiştiği bir şehri aynı Valisi gibi terk edip giden İl Sağlık Müdürü, ne de bunca rezaleti ‘helallik’ isteyerek taçlandıranlar!
Asıl konu; bunca ölürken, bunca kaybederken, bunca kaybolup giderken o tozun, o dumanın, o enkazın içinde, ki gömülürken kefensiz, belki de hepimize en iyi gelecek olan o adaletin bile isteye geciktirilmesiydi…
Öfkem bundandı
…gözümüzün içine baka baka o adaletin halının altına süpürülmesiydi, kilitli çekmecelere kaldırılmasıydı, yok sayılmasıydı!
Koca Vali bunu yaparken,
…yereldeki gazetecilerin, bunu yeterince sormamasıydı, sormaktan çekinmesiydi, bu sorunun gerçeğinde değil, ama bir adım gerisinde durmasıydı! Depremin şehrinde, enkazlardan geriye kalan o yorgun hikaye içinde nefes alıp vermeye devam ederken, hayatlarına dair en önemli soruyu geciktirmesiydi, cevap vermek istemeyenleri cesaretlendirmesiydi!
Bu arada, sürecin hukuk finalinde, Hatay’daki deprem kayıplarına ve ihmallerine ilişkin ilk ifadesi alınan bürokrat, korkmadan o soruyu ve benzerlerini sormaya devam eden, “iyi ki var” dediğimiz gazeteciler sayesinde, Hatay’ın eski İl Sağlık Müdürü Mustafa Hambolat oldu… Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın, Cumhuriyet Başsavcısının talebini aylar boyunca geciktirmesinin sebebi de bu ifade miydi bilmiyorum ama, Hambolat’ın, daha ilk ifadesinde Bakanlığı suçlayan bir tavır içine girmesi, sanırım dedirtti bizlere…
Cümleleri aynen şöyle:
“Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne, konu ile ilgili çalışma yapılması ve sonucunda, Müdürlüğümüze bilgi verilmesi hususu talimatlandırılmıştır… Daha sonrasında ise Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından, ilgili kaleme ödenek aktarılması işlemi Bakanlık tarafından reddedilmiştir… Bu hususu ise ben sonraki süreçlerde öğrendim… Görev yaptığım süre içerisinde tarafıma bu konuyla ilgili bilgi verilmemiştir… Bundan sonraki süreçte ise 06.02.2023 tarihli deprem meydana gelmşiştir…”
Anladık mı?
Hatay’daki Hastane Yönetimi/İl Sağlık Müdürlüğü ile Sağlık Bakanlığı arasında bu konu konuşulmuş… Konuşulmuş, ama hiç bir önlem alınmamış! Hatta hastanenin depreme karşı çalışma için talep ettiği ödenek kalemi de rededilmiş!
Hambolat’a göre o zaman, asıl suçlu, bahse konu dönemin İl Sağlık Müdürü, öyle mi?
Hambolat’a göre, asıl suçlu, bahse konu dönem o ödeneği reddeden Bakanlık, öyle mi?
Hambolat’a göre, asıl suçlu, bahse konu dönem o bilgiyi kendisine vermeyenler, öyle mi?
Tüm bunlar olurken, Hatay’ın en büyük hastanesi “depreme hazır değiliz” derken, ödenek isterken, ama ödenek talebi reddedilirken, ama buna rağmen aynı hastanenin ilgili yapıları aynı kalabalıkla hizmet vermeye de devam ederken, Hatay’ın o dönemki Valiliği/Valisi her şeyden habersiz miymiş, öyle mi?
Zaten, Mustafa Hambolat da, şehrin en büyük kapasiteli hastanesi olan Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’ndan, hizmet veren binalarına ilişkin deprem çalışması ve ödenek talep etmesini de çooook sonra öğrenebilmiş, ki bu bile kurumsal bilgi akışının ve böylesi hayati bir bilginin içler acısı yönetim halini netleştirmiyor mu?
Bu yüzden daha çok ölmedik mi?
Anlaşılan,
…ortada, resmi/kurumsal bir sorumluluk var, ama o sorumluluk, sahipsiz…
Haklısınız, verilen ifade soruları cevaplamadı, ama daha çok soru biriktirdi… Öfkelerimizi sakinleştirmedi, aksine daha çok harladı… Yine de sorum, finalde, Hatay’ın şimdiki Valisine, Mustafa Masatlı’ya… Sosyal medya hesaplarında bile Valiliğe dair yorum kısmını kapalı tutan Masatlı, bu konuda şu ana kadar kendisine açık açık kimse soru sormadığı için cevap verme gereği bile duymamıştır, anlıyorum da, ben buradan bir kez daha ve açık açık yine sorayım…
Eldeki ifadenin “o suçlu ben değilim” diyen ve topu hem Sağlık Bakanlığının sahasına hem de kendinden önceki dönemin İl Sağlık Müdürlüğü yetki alanına atan kısmında dururken, adaletin ve hukukun bu aşamasını aylarca bekletmenizin sebebi bumuydu?
Hatay/Antakyalı bir depremzede, bir gazeteci, bir yurttaş olarak, Sayın Vali Mustafa Masatlı,
…adaleti bunca ay geciktirme sebebinizin de hukuk önünde açıklanması gerektiğini düşünenlerdenim! Bunca zamandır sizinle iç içe olan gazeteciler size herkesin önünde bu durumu sormamış olabilir, ama ben soruyorum!
Sorması gerekenlere de buradan sesleniyorum…
Niye mi?
Depremin enkazı altındaki adalet hala bağırıyor,
…“orada kimse var mı” diye, “sesimi duyan var mı” diye en çok da!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.