Cumartesi Anneleri, 1053. hafta eyleminde 6 Mayıs 1995 tarihinde, Mardin’den geldiklerini söyleyen sivil kıyafetli iki polis tarafından evinden gözaltına alındı ve beyaz bir Toros ile götürüldükten sonra haber alınamayan Mehmet Sait Zengin için adalet istedi
Cumartesi Anneleri, 1053. haftasında bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporörü Nacho Sánchez Amor gözlem yapmak üzere Galatasaray Meydanı’ndaydı. Açıklamayı İkbal Eren okudu. Açıklamada şunlar söylendi:
Devletin kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan sevdiklerimiz için 27 Mayıs 1995’ten bu yana her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya geliyoruz. Her hafta bir kaybımızın hikâyesini toplumsal hafızaya taşıyor, onları unutturmamak için sesimizi yükseltiyoruz.
Devletin inkâr ve cezasızlık politikalarıyla üzerine karanlık bir perde çektiği gözaltında kaybetme vakalarını görünür kılmak ve adalete erişmek için 30 yıldır mücadele ediyoruz.
30 yıldır soruyoruz: Kayıplarımız nerede?
30 yıldır haykırıyoruz: İnkâra son verin, kayıplarımızın akıbetlerini açıklayın. Hakikati bilme hakkımıza saygı gösterin.
30 yıldır talep ediyoruz: Adaletin sağlanabilmesi için cezasızlığa son verin. Kayıplarımızın faillerini ve sorumlularını yargılayın. Cezasızlık sürdükçe adalet gerçekleşemez. Cezasızlık, gözaltında kaybetme suçunun ortağıdır. Cezasızlık, inkârın zeminidir. Cezasızlık, kayıplarımızı elimizden alanların korunma kalkanıdır.
Biliyoruz ki: Cezasızlık son bulmadan adalet sağlanamaz. Adalet sağlanmadan barıştan söz edilemez. Devlet eliyle ya da devlet politikalarının sonucu olarak evlatları ellerinden alınan annelerin yaralarını hafifletmeyen hiçbir süreç kalıcı barışa evrilemez.
Çünkü barış; sadece silahların susması değil, aynı zamanda kalplerin huzura ermesidir. Hakikatin ve adaletin eksik olduğu bir düzen, barışı yalnızca bir illüzyon haline getirir. Barış, ancak herkesin sesi duyulduğunda ve herkesin hakkı teslim edildiğinde mümkün olabilir.
Tam da bu nedenle, barıştan ve demokratikleşmeden söz edilen bu dönemde bir kez daha haykırıyoruz: Barışı istiyoruz, kayıplarımızı da.
Barışı istiyoruz, hakikati de. Barışı istiyoruz, adaleti de.
Barışı istiyoruz, demokrasiyi de.
Bu hafta 1053. kez toplandık ve Zengin Ailesi’nin sesi olmak için buradayız.
36 yaşındaki Mehmet Sait Zengin, Midyat’ta yaşayan bir esnaftı. HADEP üyesiydi. Güvenlik güçlerinin tehditleri altında yaşayan Zengin, sürekli olarak takip ediliyor, gözaltına alınıyor ve işkenceye maruz kalıyordu.
1995 yılının Nisan ayında, dükkânına gelen polisler tarafından bir kez daha gözaltına alındı. On dört gün boyunca işkence gördü ve ardından serbest bırakıldı.
Ancak serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra, 6 Mayıs 1995 tarihinde, Mardin’den geldiklerini söyleyen sivil kıyafetli iki polis tarafından evinden gözaltına alındı ve beyaz bir Toros ile götürüldü.
Can güvenliğinden endişe eden ailesi Midyat karakoluna başvurdu. Yetkililer, “Bizde yok ama Mardin’e götürülmüş olabilir” yanıtını verdi. Bunun üzerine aile Mardin’e gitti. Karakola başvuran kardeşi, “Onu ararsan sen de bu yolda gidersin” diyerek tehdit edildi.
Ailenin başvuruları sonuçsuz kaldı. Dört çocuk babası Mehmet Sait Zengin’den bir daha haber alınamadı. 30 yıldır ailesinin “Mehmet Sait Zengin’e ne oldu?” sorusu yanıtsız bırakıldı. İnsan Hakları Derneği Mardin Şubesi’nin çabalarıyla yeniden canlandırılan dosya, Midyat Savcılığı’nın raflarında beklemeye terk edildi.
1053. haftamızda bir kez daha talep ediyoruz: Mehmet Sait Zengin dosyasındaki 30 yıllık inkar ve cezasızlığa son verin, hukuku işletin!
Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Sait Zengin için, tüm kayıplarımız için adalet talep etmekten; devletin evrensel hukuk normlarına uygun hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
30 yıldır soruyoruz: Mehmet Sait Zengin nerede?#CumartesiAnneleri1053Hafta https://t.co/OLe7dyMaSf
— Cumartesi Anneleri (@CmrtesiAnneleri) May 31, 2025
Sendika.Org