Erhan Abi’nin “rahle-i tedrisinden” yüzlerce işçi ve öğrenci geçtiği gibi, kuruluşuna öncülük ettiği, ilk sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptığı İşçi Gerçeği adlı bir de yayın organının yayın hayatına girmesini sağladı. Sendika ve gazete merkezinin kapılarını diğer sivil toplum kuruluşlarına da açtı. Örneğin Körler Derneği, tüm toplantılarını Sıhhiye Necati Bey’deki sendika merkezinin bir odasında gerçekleştirdi
Erhan Erel, namı diğer “Ciğerim” 19 Nisan’da son yolculuğuna uğurlandı.
Erhan Erel avukattı, ama “asıl mesleği” işçi sınıfına önderlik/hizmetkârlık etmekti…
Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olmasına rağmen mesleğini yapmak yerine, inşaat işkolundaki “iki sarı sendika İl-İş ile YSE-İş” sendikalarının birleşmesinden oluşan Köy YSE-İş Sendikası’nın Ankara Merkez Şube Başkanlığı’nı yaptı.
1960’lı yılların sonlarında inşaat işkolunda Yol-İş ve İl-İş sendikaları ile başkanlığını meşhur “Topal İsmet” İsmet Acar’ın yaptığı “sarı sendika” YSE-İş ve efsane işçi lideri “Yalınayak İsmet”in (İsmet Demir) başkanlığını yaptığı Yapı-İş Sendikaları faaliyet yürütmekteydiler.
Ciğerim’in (Erhan Abi) Merkez Şube Başkanlığı yaptığı Köy YSE-İş Sendikası, İl-İş ile YSE-İş’in birleşmesinden oluştu. Sendikanın Başkanı Adalet Partili, Genel Sekreteri CHP’li, Saymanı ise MHP’liydi.
Genel Başkan 1980 yılında “ülkücüler tarafında yapıldığı iddia edilen” bir saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Köy YSE-İş herhangi bir konfederasyona bağlı olmayan “bağımsız” bir sendikaydı. Onu özel kılan ise, o tarihlerde bırakın DİSK’i, Türk-İş’in bile (yanılmıyorsam) 36 ilde örgütü varken, Köy YSE-İş’in 67 ilde örgütünün olmasıydı.
Türkiye’de siyasi mücadelenin en çetin olduğu 1970 yılların ortalarında, sendikacılığı avukatlık gibi bir mesleğe tercih eden CİĞERİM;
İnşaat işkolundaki iki sendikanın başkanları olan İsmetlerden (sendika başkanlığından kısa bir süre sonra) milyarder olacak “Topal İsmet”i değil, işçi sınıfı içinde (özellikle de inşaat işkolunda) bir efsane olan “Yalınayak İsmet’i” kendisine örnek alarak mücadele etti.
Erhan Abi, hayatın bir garip tesadüfü olarak örnek aldığı ve dostluk kurduğu efsane iççi önderi “Yalınayak” İsmet Demir ile kısa bir süreliğine farklı nedenlerle aynı cezaevinde birlikte tutuklu kaldı.
Sendika başkanlığı döneminde sadece başkanlığını yaptığı sendikaya bağlı işçilere değil, Ankara’daki tüm duyarlı işçilere, hatta duyarlı sivil toplum kuruluşlarının bir kısmına dahi öğretmenlik, abilik, hatta babalık yaptı.
Erhan Abi’nin “rahle-i tedrisinden” yüzlerce işçi ve öğrenci geçtiği gibi, kuruluşuna öncülük ettiği, ilk sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptığı İşçi Gerçeği adlı bir de yayın organının yayın hayatına girmesini sağladı. Sendika ve gazete merkezinin kapılarını diğer sivil toplum kuruluşlarına da açtı. Örneğin Körler Derneği, tüm toplantılarını Sıhhiye Necati Bey’deki sendika merkezinin bir odasında gerçekleştirdi.
Tanımaktan büyük bir onur duyduğum SBF mezunu Körler Derneği Başkanı Kemal Dok Abiyi de o vesile ile tanıdım. Bir defasında koridorda koşuştururken çarpıştığımızda Kemal Abi’nin bana gülümseyerek “kör müsün?” dediğini unutamıyorum.
Ciğerim’in sendika başkanlığı döneminde Türkiye işçi sınıfı tarihine geçen iki de çok önemli olay gerçekleşti.
Bunlardan birincisi Köy İşleri Bakanlığı (YSE Genel Müdürlüğü) bünyesinde çalıştırılmakta olan “mevsimlik işçilerin” kadroya geçirilmesi talebi ile sürdürülen mücadele sonucunda, bakanlığın Ulus’taki binasının işçiler tarafında işgal edilmesi “işçilerin gece kendilerini bakanlık binasına kilitlemeleri” sonucunda, taleplerin kabul edilmesi ve mevsimlik işçilerin kadroya geçirilmesi gibi büyük bir kazanımdır.
İkincisi ise, birinci gibi mutlu bir son değildi ne yazık ki!
Köy YSE-İş Genel Merkez Genel Kurulu’nun yapılmasına kısa bir süre kala, en fazla delege sayısına sahip şubelerden olan (Ankara, Eskişehir, Bolu, Yozgat ve Çorum illerini kapsayan) 5. Bölge Şubesi’nin Genel Kurulu yapılacaktı.
Genel kurulun yapılacağı Elektrik Mühendisleri Odası’nın konferans salonu işçilerle tıklım tıklım doluyken “beklenildiği üzere” bitişikteki AP Ankara İl Başkanlığı’nın bahçesinden faşistler tarafından “yaylım ateşe” tabi tutuldu.
Bir işçi sendikası genel kurulunun silahla taranması Türkiye’de bir ilk, sanırım dünya işçi sınıfı tarihinde de nadir olaylardan biriydi.
Ancak bu saldırı “adeta bir Kızıldere ruhuyla” işçileri korumak üzere geceden önlem almış çeşitli görüşlerden devrimci gençler tarafından bir can kaybı olmaksızın püskürtüldü.
Ne var ki, genel kurulun mutlak galibi olacak “senin de yakın dostun” devrimci/demokrat Mehmet İpek listesinin seçimi engellenmiş oldu. Müteakiben senin şube yönetimi de Genel Merkez tarafından feshedildi ve seçimlere en büyük iki şubenin delegelerinin ve daha da önemlisi muhalefetin beyin takımının yokluğunda gidildi ve haliyle iktidarın da baskısıyla Genel Merkez yönetiminin değişmesi gerçekleşmedi.
Ardından MC hükümeti kuruldu ve tüm ülkede olduğu gibi Köy İşleri Bakanlığı, özellikle de YSE Genel Müdürlüğü’ndeki mücadeleyi ezmek amacıyla, sevilen işçi önderleri ve devrimci işçiler, başta Yozgat ve Çorum olmak üzere sürgüne gönderdiler. Ardından da sen mücadelene İstanbul’da gazete, dergi ve kitap dağıtımı yapmak amacıyla Yurt Dağıtımı (YURTDA) organize ederek, orada da bir yönetici/emekçi olarak çalıştın.
Avukatlık senin için asıl meslek değil, işçi sınıfı mücadelesinin bir türeviydi, 12 Eylül öncesinde başlayarak onu da son derece başarılı ve onurlu bir şekilde sürdürdün.
Ölümün bile güzel olmuş, aklı güzel/huyu güzel Erhan Abim.
Sevgili eşin Nurten Hanım’ın ifadesine göre sabah kalkmış tıraş olmuş, banyo yapmış, ardından dinlenmek üzere yatağına uzanıp vefat etmişsin.
Hayatın hep mücadele ve haliyle zorluklarla geçmişken, sen son nefesini “çekmeden ve de kimseye çektirmeden” vermişsin.
Bana göre sen ne “Kutup Yıldızı’na” ne de senden önce kayıp giden yıldızlara selam götüremeyeceksin. Yıldızlar içinde de uyuyamayacaksın, yıldızlar yoldaşın da olamayacak…
Ama sen yaşarken seni tanıma mutluluğuna sahip olan insanlar için bir yıldızdın, şimdi bedenin toprak olsa da, seni tanıyanların anılarında bir yıldız olarak yerini koruyacaksın.
Anıların önder olsun…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.