Esther Projesi’nin uygulanacağı yerler de açıkça belirtiliyor: Akademik, sosyal, hukuki, finansal ve dini yerler, kuruluşlar ve yapılanmalarda hayata geçirilecekmiş. Öyle gözüküyor ki, bu proje de daha Biden döneminde açıkça uygulanmaya başlanmış, Filistin konusunda eğitim vermek amaçlı üniversite yerleşkelerinde biriken devrimci, ilerici öğrencilerin üzerine Nazi, faşist, Siyonist ve polis hep beraber saldırarak bu bilgi paylaşımını engellemeye çalışmışlardı
2025 Projesi ile bodoslama saldırının şoku daha geçmeden Heritage Foundation bu kez siyonizmi neredeyse resmi ideoloji olarak Amerika’ya temelli yerleştirmeye yönelik başka bir projeyle salvoya geçti. 2024’te açıklanan bu projenin adı Esther Projesi (Project Esther)[1] ve en garibi de bunu “ilericilik”, “gelişme” adı altında öne sürmeleri.
Raporun tespitine göre, Filistin taraftarlarının çoğu Hamas’ın denetimi altında ve direkt Amerika’ya, Amerika’nın geleceğine, demokrasiye, kapitalizme ve özgürlüklere saldırı içinde olan düşman güçlermiş. Bu güçlerin de amacı Amerika’nın İsrail’e sağladığı desteği kesebilmekmiş. Filistin’e destek verenleri terörizmle suçlamak için, bir ad bile takıyor vakıf: HDA (Hamas Destek Ağı – Hamas Support Network).
Amerikan eyaleti Montana’nın valilik kapısı. Kapıda Amerikan bayrağı olduğu gibi İsrail bayrağı da yer alıyor. Seçimde “Önce Amerika” sloganıyla oy alan Trump’ın taraftarları buna ne diyecekler acaba?
People’s World dergisinin açıkladığı gibi:
Belge, Siyonizm karşıtlığı ve barış yanlısı duyguların her zaman ve her durumda antisemitizmle (Yahudi düşmanlığı) eşdeğer olduğunu iddia ediyor. İddiaya göre “küresel Hamas destek ağı” ile bağlantılı olduğunu belirlediği gruplara sızma, gözetleme ve yok etme çağrısında bulunuyor.
Hedeflenen örgütler arasında şunlar yer alıyor ancak bunlarla sınırlı değil: Filistin’de Adalet İçin Öğrenciler, Filistin İçin Amerikan Müslümanları, Barış İçin Yahudi Sesi, Küresel Adalet İçin İttifak, Tides Vakfı ve hatta Rockefeller Kardeşler Fonu. Garip bir şekilde bu grupların motivasyonlarının ve tarih anlayışlarının Komünist Manifesto’nun “sayfalarından” geldiğini iddia ediyor.[2]
Yani, bir taşla iki kuş vurmak için cihatçı Müslümanlarla milyarder Rockefeller Fonu ve komünistler aynı torbaya konarak İsrail düşmanlığı üzerinden terörist ilan ediliyor.
İsrail’in iddia ettiği saçma sapan “İsrail ve Siyonizm karşıtlığı ırkçı antisemitizmdir” söylemi bu manifestonun temelini oluşturmakta. Ve bu doğrultuda, belge açıktan İsrail güzellemesi olarak gözükmemek için kendisine “Yahudi düşmanlığıyla mücadele, ırkçılıkla savaş” görünümü veriyor. İsrail karşıtlığını hemen Amerikan karşıtlığıyla birleştirerek Trump’ın milliyetçi tabanını da İsrail’i kayıtsız şartsız korumaya çağırıyor:
İsrail hükümet politikasını sorgulayan veya meydan okuyan eğitim, konuşma, örgütlenme ve bağış toplama konusunda bir baskıya girişmek için “ortaklara” çağrıda bulunuyor. ABD hükümetinin yürütme organının İsrail’i eleştiren örgütleri kovuşturmasını öneriyor. “Umuyoruz ki bu çaba, istekli bir Yönetim Beyaz Saray’ı geldiğinde kamu-özel sektör ortaklığı için bir fırsat sunacaktır.” [vurgular orijinalde]
Proje 2025’e eklenen bu ek, Kongre’nin 16 üyesini “Washington’da Yahudi düşmanlarından, İsrail düşmanlarından ve Amerika düşmanlarından oluşan aktif bir gizli örgüte” liderlik etmekle suçluyor ve onları “Hamas grubu” olarak etiketliyor. Belge, Demokrat Michigan Temsilcisi Rashida Tlaib’i kınama çabasına karşı oy kullanan Yahudi milletvekillerinin sayısının, bu çabaya oy verenlerden fazla olmasından yakınıyor. On Yahudi senatörün de “hem kötü şöhretli hem de açıklanamayan İsrail karşıtı pozisyonlara” sahip olduğunu iddia ediyor.[3]
ABD meclisindeki tek Filistinli temsilci İsrail’in soykırımından bahsettiği için şiddetli kınama ile cezalandırılıyor.
Alıntıda sözü edilen Michigan temsilcisi ve meclisteki tek Filistinli olan Reşide Tlaib’in (Rashida Tlaib) İsrail’e karşı mecliste yaptığı konuşma yüzünden, meclis tarafından şiddetle kınanmasında onu destekleyen birkaç temsilci de, hem de Yahudi, hemen İsrail (dolayısıyla Amerika) düşmanı olarak niteleniyor. Filistin’in durumunu mecliste anlatmak Tlaib’i neredeyse meclisten atmaya getiren bu şiddetli kınamaya neden olmuştu. Tlaib’e karşı oy kullananlar sadece Cumhuriyetçiler değil, kendi partisinden de vekillerdi. Onlara göre, “Nehirden denize, Filistin özgürleşecek” sloganı İsrail’i ve dolayısıyla Amerika’yı yok etmek isteyen hainlerin atabileceği bir slogandı. Aynı bu belgedeki oyun planı takip edilmiş, İsrail’e karşı söylenen her şeyin ırkçılık ve antisemitizm olduğu söylenerek mecliste kınanmıştı. 234’e 188 oyla kabul edilen kınama tartışmalarında Tlaib “En büyük müttefikimiz İsrail ve 7 Ekim saldırısı hakkında inanılmaz yalanlar söyledi”[4] denilerek aşağılanmıştı. Ancak belli olan, artık İsrail’i savunmak bir Amerikan değerlerini savunmakla eşitlenmiş ve bu faşist belge doğrultusunda İsrail karşıtı her söylemin ırkçılıkla, Yahudi düşmanlığıyla ve hatta Amerikan düşmanlığıyla birleştirildiği tescil edilmiş oluyordu.
Ancak, Heritage Foundation’ın Siyonizm’le Yahudiliği birbirine kasıtlı katmasına da ilk önce Yahudi örgütleri karşı çıkmıştı. Pek çok Yahudi, ırkçılık olan Siyonizm’in kendi dinlerini de kirlettiğini biliyorlar. Bunlar, siyasi bir akım olan Siyonizm illetiyle dedelerinin inançlarının asla birleştirilemez olduğu kanısındalar. Bu faşist vakfın öne sürdüğü Yahudi-Siyonizm birlikteliği saçma tezini desteklemek için Yahudi örgütlerine yanaşan yazarlar kendilerine destek verecek bir örgüt bulmakta çok zorlanmışlar. Jewish Insider adlı Yahudi iç işlerini yazan sitenin de belirttiği gibi, belge Biden yönetiminin güya “soldan” antisemitizmine karşıt tutucu, sağ kanat, daha katı bir antisemitizm, ve İsrail desteği yaratabilme çabasının ürünü. Ancak bu çabanın arkasındaki güçler çoğunlukla Yahudi değil, Siyonizm siyasetini benimseyen Hıristiyanlar! Hatta, rapor yayımlanır yayımlanmaz, belgede adı “destekleyen listesi”nde geçen Yahudi ve Hıristiyan örgütler bile kendilerini hemen bu faşist dokümandan uzaklaştırmaya başladılar.[5] Bu sözde destekleyenler listesinde adı geçen Cumhuriyetçi Yahudi Koalisyonu adlı örgüt “Bu raporla en ufak bir ilişkileri olmadığını” ilan ettiler, ötekiler de araya mesafe koymaya yöneldi. Faşistlerin her yerde söyledikleri, “halk bizim arkamızda” yalanları aynen burada da kendini göstermekte.
Amerikan başkanları birbiriyle İsrail’i en çok koruyan ve destekleyen olmak için yarışıyorlar.
Heritage Foundation fonu nasıl Proje 2025’in uygulanması için 100 günlük süre tanıdıysa, Esther Projesi’ni hayata geçirmek için de 12-24 ay süre tanımlıyor. Yani, elinizi çabuk tutun diyor.
Daha önce, yukarıda yazdığımız gibi, aynı Amerika’nın faşizminin örneklerinden olan McCarthy dönemini arzulayan Esther Projesi Filistin’den olumlu bahseden, İsrail’in tek bir suçunu bile dile getiren herkesi başta Amerika’nın düşmanı olarak niteleyerek suçlu ilan ediyor. Bu suçun temeli de “Amerikan toplumunun dokusunu çözmek isteyen” hainlerin derhal tanınarak yurt dışına atılması. Bunun milliyetçi, ırkçı faşistlerin nasıl kulağına müzik gibi geldiğini anlayabiliyoruz.
Amerika’ya faşizm Tanrı’nın onu Amerika’yı kurtarmaya gönderdiğine inananların salladığı Amerikan ve İsrail bayrakları ve İncil’le gelecektir.
Sadece ABD’de değil, Kanada’da da derhal bu emirler doğrultusunda işe koyulan “liberal” hükümet, Samidun Filistin Mahpusları Dayanışma Ağı (Samidoun Palestinian Prisoner Solidarity Network) adlı örgütü suçlu ilan ediyor, kurucularını yurtdışına çıkmaya zorluyor, baskın ve takiplerle terörist ilan ediyor[6]. Aynı dayanışma kuruluşu bu kez Almanya tarafından da Hamas’la beraber terörist ilan ediliyor[7]. İsviçre, Electronic Intifada sitesinin gazetecisi ve yazarı Ali Abunimah’ı konuşma yapmak üzere geldiği ülkelerinde hemen gözaltına alıyor, sonra deport ediyor.[8] Emperyalizm, sadece ABD’ye değil, kendilerine topluca bir direniş olduğunu anlayarak bu hareketi her yerde bastırmaya çalışıyor. Burjuva demokrasisi mi? Canım, ifade özgürlüğünün de bir sınırı var değil mi kapitalist toplumlarda?
Esther Projesi’nin uygulanacağı yerler de açıkça belirtiliyor: Akademik, sosyal, hukuki, finansal ve dini yerler, kuruluşlar ve yapılanmalarda hayata geçirilecekmiş. Öyle gözüküyor ki, bu proje de daha Biden döneminde açıkça uygulanmaya başlanmış, Filistin konusunda eğitim vermek amaçlı üniversite yerleşkelerinde biriken devrimci, ilerici öğrencilerin üzerine Nazi, faşist, Siyonist gruplar ve polis hep beraber saldırarak bu bilgi paylaşımını engellemeye çalışmışlardı.[9] Bu da olmayınca üniversiteler bu konunun konuşulamayacağına karar vererek Filistin’de olan soykırımdan bahseden öğrencileri üniversiteden uzaklaştırmışlardı.
Filistin’deki soykırıma karşı ilk sesler Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ve ateist öğrencilerin ortak ayaklanmasıyla protestoya dönüştü. Öğrenciler üniversitelerinin fonlarını İsrail’e yatırmamaları ve İsrail ile iş birliğine son vermelerini istiyor.
Daha Trump koltuğa kurulmadan önce El Cezire durumu iyi anlatabiliyordu:
Biden döneminde, üniversite öğrencilerinden ve kamu görevlilerinden ırksal adalet eylemcilerine ve yazarlara kadar Amerika tarafından finanse edilen ve kolaylaştırılan Siyonist soykırımına karşı çıkanlar, politikacılardan gelen tehditler, polis tacizi, medyada yersiz antisemitizm suçlamaları ve işverenlerden, üniversite yöneticilerinden ve aşırı sağ bağlantılı Siyonist “öz savunma” gruplarından gelen amansız sindirmelerle karşı karşıya kaldılar.
Ve yine de Trump, Biden’ın “Hamas radikallerine” karşı koymada “zayıf” olduğunu ve başkan olarak anti-kolonyal direnişi susturmak için daha da fazlasını yapacağını söylüyor. Seçim kampanyası sırasında, Filistin direnişini destekleyen yabancı uyrukluların sınır dışı edilmesini talep etti ve seçildiğinden beri hükümetindeki önemli istihbarat ve güvenlik görevlerine İsrail yanlısı şahinleri aday göstererek, anti-Siyonist aktivistlere karşı sert önlemler alma sözlerini yerine getirme niyetini gösterdi. Örneğin Trump, bir zamanlar “Tanrı’nın seçilmiş halkının güvenliğini sağlama” gerekçesiyle İsrail’e yönelik eleştirilere sert bir tavır koyan bir yasa tasarısı sunan Güney Dakota valisi Kristi Noem’i iç güvenlik bakanı olarak atadı.[10]
Faşizm, her ülkede, her yerde, her zaman aynı değildir. Zamanımızda faşizm ne meclisi ne de sözde demokratik kurum ve örgütleri bile kapatmaya gerek olmadan, tepeden, kontrolü altına alarak tekelci finans kapitalin en baskıcı diktasını kurmaktadır. Bu faşizmin hangi renk, hangi tür, hangi çeşitte olduğu detay niteliğindedir. Temel olan ise emperyalizmin içinde olduğumuz seviyesindeki tekelci kapitalizmin yönetici kadrosunun istekleri doğrultusunda şekil almasıdır.
Bu satırların yazıldığı anlarda neredeyse her saat başı halka KHK’ler ile bir saldırı haberi daha gelmekte, 2025 Projesi’nin öngördüğü 100 günlük süreye bağlı kalınmak istenircesine Amerikan halkı dört bir yandan hücum altına alınmaktadır. Artık bu kadar kısa sürede hangi kuruma ne saldırısı gündemde olduğunu bile takip edebilmek insanüstü bir çaba gerektirmektedir. Birkaç dakika önce afet zamanlarında kahramanca işler çevirmiş Afet Yardım Kurumu FEMA’nın kapatılacağı, bankalar nezdinde tüketiciyi koruyan kurumun sona erdirileceği, ihtiyaç sahibi hastaların erişemediği insülin gibi ilaç yardımlarının durdurulduğu, okul öncesi çocukları eğiten programların rafa kaldırıldığı, kamu okullarının fonlarının tamamen illegal bir şekilde hemen özel okullara devredileceği, Eğitim Bakanlığı’nın Musk’ın direktifiyle kapatılacağı, hatta, bunu önlemek için binaya giden seçilmiş Demokrat Partililerin bile kapıdan içeri alınmadığı haberleri gelmektedir. Amerika bir anayasa krizine atılmış, toz dumanı götürmektedir. Mahkemeler ve aklı başında hakimler gece gündüz demeden çalışmakta ve bu faşist dönüşüme hukuki bir yanıt vererek durdurmaya çabalamaktalar. Ancak, utanmadan ve açıkça Hitler selamı veren Elon Musk’ın bu durdurma emirlerini ve kararlarını ne kadar dinleyeceği tabii bir soru işareti.
Başkan otururken, onun ağızlığı olarak bir şirket sahibinin devletle ilgili soruları yanıtlaması ve devlet adına konuşması faşizmin attığı adımları ispatlamaktadır. Laubali, sırıtarak, oynaşarak, kıvırtarak kameraların önünde şov yapan Musk, yanında adını X Æ A-Xii koyduğu (şaka değil, kimse nasıl söylenildiğini bilmiyor), 12 çocuğunun sonuncusu.
Bu son satırlar yazılırken Trump’ın basın toplantısı yaptığı açıklandı, ama Trump masasında otururken bütün soruları ayakta kıkırdayan, fıkırdayan şımarık milyarder Elon Musk yanıtlıyordu. Açıktan yanlış bilgiler verdiğini, vereceğini bile kabul eden Musk, “yanlışlık görürseniz, bildirin, düzeltiriz” laubaliliğiyle sırıtarak yanıtlıyordu. Halktan “tek bir oy almamış” bu şımarık, şu an tam 15 tane bakanlık ve bölümün kontrolünü eline almış durumda. Silahlı Kuvvetlerden milyarlarca dolar ihale alan birisinin nasıl Savuna Bakanlığı’nı teftiş edeceğini ve burada bir çıkar sorunu olup olmadığına da gene sırıtarak, “Olursa siz söyleyin, bakarız” aymazlığıyla yanıt veriyordu. Daha önce yazdığımız gibi, faşizmin en iyi tanımlarından bir tanesi şirketlerle devletin birbirinden ayrılmaz şekilde birbirinin içine girmiş olması. Gördüğümüz şirket-devlet ortaklığı ve tek bir ay almayan bir şirket sahibinin Başkan Trump yerine basın toplantısı yapması artık bu seviyeye gelindiğinin ispatı.
“Resmi Vaşington, Amerikan halkına devasa askeri harcamalarının ve savaşçı müdahalelerinin gerçek amacının dünyayı General Motors, General Electric, General Dynamics ve diğer tüm generaller için güvenli hale getirmek olduğunu söyleyemez.”
― Michael Parenti, Against Empire
Faşizmin daha öte uygulamaları ve birleşik cephe çağrıları bundan sonraki yazılarımızda güncellenecektir.
Devam edecek.
[1] https://www.heritage.org/progressivism/report/project-esther-national-strategy-combat-antisemitism
[2] https://peoplesworld.org/article/project-esther-next-chapter-of-project-2025-plans-destruction-of-palestine-solidarity-movement/
[3] https://peoplesworld.org/article/project-esther-next-chapter-of-project-2025-plans-destruction-of-palestine-solidarity-movement/
[4] https://apnews.com/article/congress-house-censure-resolution-tlaib-8085189047a4c40f2d44ada4604aa076
[5] https://jewishinsider.com/2024/10/heritage-foundation-project-esther-combat-antisemitism/
[6] https://www.canada.ca/en/public-safety-canada/news/2024/10/government-of-canada-lists-samidoun-as-a-terrorist-entity.html
[7] https://www.reuters.com/world/germany-bans-pro-palestinian-group-samidoun-2023-10-12/
[8] https://electronicintifada.net/content/switzerland-deports-eis-ali-abunimah/50337
[9] https://www.teenvogue.com/story/colleges-arresting-students-fall-palestine-protests
[10] https://www.aljazeera.com/opinions/2024/11/15/project-esther-a-trumpian-blueprint-to-crush-anticolonial-resistance
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.