Cumartesi Anneleri’nin 700. buluşmada gözaltına alınmalarına ilişkin açılan davada mahkeme, tüm sanıkların beraatine karar verdi
Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda 25 Ağustos 2018’deki 700. hafta buluşmasında gözaltına alınan 46 kayıp yakını ve hak savunucusuna “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla açılan davanın karar duruşması İstanbul Adliyesi’nde görüldü. Mahkeme, tüm sanıkların beraatine karar verdi.
Davanın 14. duruşması öncesinde Çağlayan Meydanı’nda basın açıklaması yapıldı. Açıklama, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan tarafından okundu. Arcan, Anayasa Mahkemesi tarafından iki kez hak ihlali olduğunun tescillendiğini hatırlatarak “Oturumlara katılmayan bir hakimin, yalnızca tutanaklar üzerinden karar vermesi adil yargılanma hakkımızı zedelemektedir” ifadelerini kullandı. Arcan’ın okuduğu açıklama şöyle:
Kamuoyunun da bildiği gibi 25 Ağustos 2018 tarihindeki 700. Hafta buluşmamız henüz başlamamışken ağır polis şiddetine maruz kaldık ve gözaltına alındık. Ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan iddianame, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 18 Kasım 2020 tarihinde, gözaltına alınan 46 kişi hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla dava açıldı. Yargılamanın ilk duruşması ise 25 Mart 2021 tarihinde gerçekleşti. Yargılama devam ederken, Anayasa Mahkemesi; 16 Kasım 2022 tarihli Ocak Kışlakçı ve 29 Mart 2023 tarihli Gülseren Yoleri kararlarında, Cumartesi Anneleri’ne yönelik kolluk güçlerinin uyguladığı engellemelerin hak ihlali olduğuna hükmetti.
Herkesin adil yargılanma hakkı vardır. Bu hak; davanın makul süre içinde, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede, hakkaniyete uygun biçimde görülmesini gerektirir. 700. Hafta buluşmasına ilişkin dava, dört yılı aşkın süredir devam etmektedir. Bu durum, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında makul sürede yargılanma hakkımızın açıkça ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Bugün, davanın 14. duruşması yapılacak ve bu süreçte tam altı kez hakim değişmiştir. Yargılananlara soru sormayan, onları dinlemeyen bir hakim, haklarında karar verecektir. Oysa “doğrudanlık ilkesi”, yargılamayı yapan hakimin doğrudan sanığı sorgulamasını zorunlu kılar. Vicdani kanaat, duruşmada edinilen izlenimlere dayanılarak oluşur. Oturumlara katılmayan bir hakimin, yalnızca tutanaklar üzerinden karar vermesi adil yargılanma hakkımızı zedelemektedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi tarafından iki kez hak ihlali olduğu tescillenen 700. Haftamıza ilişkin yargılamanın dört yıldır devam etmesi, artık bir yargı tacizine dönüşmüştür. Yaşam düzenlerimizi sekteye uğratan bu uzun yargı süreci son bulmalıdır. Bu dava daha fazla uzatılmadan, haklarımız daha fazla ihlal edilmeden, hakkımızda yöneltilen tüm suçlamalar düşürülmelidir. Bilinmesini isteriz ki; hiçbir baskı yöntemi bizi ne kayıplarımızdan ne de hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçiremez. Kayıplarımızı istiyoruz.
14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda görülmesi kararlaştırılan davayı DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, CHP İstanbul milletvekili Türkan Elçi, EMEP milletvekili İskender Bayhan, ABD, Hollanda ve Fransa Konsolosluğu’ndan temsilciler, MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş ile birçok kişi de izledi.
10 Ocak 2024 tarihinde sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrar eden savcı, atılı suçun maddi unsurlarının somut olarak oluşmadığı nedeniyle tüm sanıkların ayrı ayrı beraatine karar verilmesini talep etti.
Mütalaaya ilişkin savunma yapan Besna Tosun, önceki beyanlarını tekrar ettiğini belirterek suçlamayı kabul etmediğini söyledi. Jiyan Tosun da “Aslında beraatimi de talep etmiyorum. Yargı makamlarının kayıp yakınlarına bir adalet borcu var” dedi.
AYM’nin verdiği iki karara değinen avukat Gülseren Yoleri, “Bu yargılamanın başından bu yana hemen sonlandırılması gerektiğini, dayanaksız olduğunu söyledik. Suç olmayan eyleme iki yıl sonra suç vasfı yüklenerek bu dava açıldı. 30 yıllık bir mücadeleden söz ediyoruz. Tam 30 yıldır adalet arayışı içerisindeler. Bitmeyen bir yas devam ediyor” diye konuştu.
Devam eden avukat Yoleri, “AYM uyarılarına rağmen halen Galatasaray Meydanı’nda abluka var. Bu durumun devam ediyor olması çok tedirgin edici ve kabul edilemez bir durum. Çünkü orası bir hafıza mekanı” dedi.
Yoleri, “Suç oluşmadığı için beraat kararı verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Hukuka uygun, AYM kararını da gözeten bir karar verilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği Koray Kesik’in avukatı Hazal Didare, müvekkilinin beraatine karar verilmesini talep etti.
Savcının esas hakkındaki mütalaasında, polis memurlarının yaralandığı olay ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunulması talebine ilişkin konuşan avukat Davut Arslan, “Her şeyden önce müşteki beyanlarında bir şikâyetçi olma durumları yok. Bu yeniden suç üretme talebini reddediyoruz, müvekkillerimizin beraatine karar verilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
Son sözleri sorulan sanıklardan Besna Tosun, “Ortada işlenmiş bir suç varsa bu suçu işleyen biz değiliz, orada bizi darp eden polislerdir” diye konuştu. Hasan Karakoç da “Adalet arıyoruz. Yargılama bizim için işkence haline dönüştü. Talebimiz adalettir” dedi.
Mahkeme “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçundan tüm sanıkların beraatine karar verdi.
İlgili haber:
Sendika.Org