Trump, tüm Amerikan sistemini aynı USAID’e yaptığı gibi bir silindir gibi, hem de daha seçim teri soğumadan, yeniden, neoliberal bir şekilde değiştiriyor. Ama bu kendi devletine, ya da kendi devletinin eski kurumlarına saldırmasının arka planını iyi anlamak gerekiyor
Trump bir diplomat, çekirdekten yetişme bir siyasi şahıs değil. Tüm dünyası kendi dar kişisel yaşamı ve şirketleriyle sınırlı. Daha ötesi, kendinden geniş, hatta sınıfından bile geniş emperyalizm konusundan haberi bile yok. Tek bildiği paranın verdiği güçle daha kuvvetliyse karşısındakini korkutup pazarlık yapmak. Yapamadığı zaman da ezip geçmek. Kapitalizmin sokak felsefesini de siyasete getirmek.
Bu cehaleti ve dar kafalılığı yüzünden, ABD’nin emperyalist emellerinin nasıl, hangi gereçlerle yapıldığından haberi dahi yok. Adında “yardım” olduğu için Amerikan örgütlerinin gerçekten başka ülkelere yardım yaptığını sanıyor, ve bunun gereksiz bir masraf olduğuna inanıyor. Hele de milliyetçi düşüncesinde Amerika’nın bu kadar güçlü olmasına rağmen dünya ülkelerince itip kakılmasını, saygı duymamasını, eski üstün yerinin kara derili gereksiz insanlara devredildiğini, bir de üstüne bu yaratıklara para dağıtıldığını sanıyor.
Bu yüzden derin devletle arasında tabii ki bir çelişki var. Yılların emperyalist örgütleriyle de bu yüzden cebelleşmeye giriyor. Beyaz Saray’a oturduğu ilk gün, FBI, CIA gibi örgütlerin kapatılmasını önerecek kadar dünyadan bihaber.
Ancak, Trump’ın bu “serseri mayın” gibi görünen davranışlarının altında, onu sistemin içinden yönlendiren, onun haritasını çizen, elinden tutarak neyin dağıtılacağını, neyin toparlanacağını açık seçik gösteren esas güç sahibi merciler var. Bunlar hiçbir zaman siyaset sahnesinde tam anlamıyla görünmezler, ama esas güç onlardadır. Trump ise, bu yol gösterme ve “önerilere” çok açık olduğunu göstermiş, sadece hazır yemeğe kendi tuz biberini ekleyerek darmaduman ettiği alışılmış düzene bir de şenlik katmaktadır. Bilinen bir gerçekliktir ki, esas güç devlette değil, o devleti de kontrol eden, üretim araçlarını mülkiyetine geçirmiş olan sınıftadır. Amerika’da şu an gördüğümüz değişiklik de o üretim araçlarını elinde tutan sınıfın da kaymak tabakası, Trump gibi birisiyle artık daha koyu, daha diktatörce, daha baskıcı ve sömürüyü tavan yaptıran bir rejime ihtiyaç duymuşlardır. 21. yüzyılda bu tekellerin, finans kapitalin, teknoloji şirketlerinin kuracağı sınıf diktatörlüğünün adı ise faşizmdir. Bu faşizme kişisel tadını katan, kendi hastalıklı kişiliğinin renkleriyle boyayan Trump olsa da, ona bu yolu çizen Heritage Foundation gibi “düşünce üreten” örgütler, onun eline “2025 Projesi” gibi, “Ester Projesi” gibi emirlerini tutuşturmuş, hem de uygulamanın kaç günde tamamlanıp bitirileceğini bile emrin altına yazmışlardı. Bu projeler ileriki yazılarda ele alınacaktır.
Bu değişimin sadece bir uygulayıcısı olan Trump, her şeyi kişisel aldığı için, kendi katkılarıyla sistemin yeniden yapılandırılmasına tuz-biber katarak, ilk adımda FBI çalışanlarına saldırıyla başlıyordu. 6 Ocak kalkışmasında suçluları yakalayan, sorgulayan, raporlar yazan, inceleyen, dava açan, ifade alan, ifade veren, ucundan bucağından kim, hangi seviyede olursa olsun, suçluları yakalamaya katkıda bulunan kim varsa derhal bir isim listesi hazırlanarak yeni yönetime verilmesini istedi. Şu an bu listeler hazırlanıyor. Öyle görülüyor ki FBI’da bir kırım yaşanacak.
Bu soruşturma ilerlerken yukarıda bahsedilen USAID’e Elon Musk’ın önerisiyle iç boşaltma ve kapatma ilginç harekâtı başladı.
Daha da ilginç olanı, Hindistan’daki saldırıyı gerçekleştiren İslami terör örgütüne, her şey açığa çıktıktan, hatta USAID’in de işin içinde olduğu ortaya döküldükten, USAID’in bunlara para verdiği, hatta bu saldırılarında Amerikalıların da öldüğü bile ortaya çıktığı halde yardımlar durmamış, hiçbir şey olmamış gibi devam etmişti![1] Güya İslami yardım kuruluşu olarak görülen paravan örgütlere USAID çekinmeden para yardımı yapıyor, onlar da bunu terör saldırılarında kullanıyorlardı. 2023’te bile bu “yardımlar,” hem de daha önce soruşturma açılmasına rağmen, devam etmekteydi.[2]
Bu USAID örgütü emperyalizmin tam anlamıyla bir casus örgütlenmesidir.
Küba’da halkın iktidarına karşı bir renkli devrim daha başlatabilmek için USAID bir “sosyal medya platformu” yaratıp, müzik, spor gibi konuları işliyor ve gençleri çekiyor ama hep sonunda Küba halkını sosyalist hükümete karşı sokağa çıkarmaya çalışıyordu.
Bolivya’da da halkın seçtiği lider Evo Morales’e karşı harekete geçen USAID, kışkırtmalarını devam ettirdiğinden 2013’te Morales tarafından kapatılarak ülke dışına kovuldu.
Hindistan’a 1965’te “yardım” için bu örgüt bir gübre fabrikası kurmuştu. Ama koşullar vardı. Bu fabrikadan başka gübre fabrikası olmayacak ve fabrika bir Amerikan şirketi tarafından idare edilecekti. O zaman kabul edilen anlaşmadan sonra Hindistan giderek bu tür yardımları reddetmeye doğru gitse de 2023 yılında 153 milyon, 2024 yılında ise 141 milyon dolar Hindistan’a güya yardım adı altında giriyordu. Hindistan şimdilik bu yardımları dondurmuş gibi görünüyor.
Peru’da 1990’larda Amerika yönetimindeki hükümet kadınlara istek ve bilgileri dışında, bir sterilizasyon programı uygulayarak 200 bin kadının bir daha çocuk yapabilmesini önleyen tıbbi bir programı zorla uyguladı. Bu programın arkasındaki Amerikan örgütü mü? Derhal USAID ortaya çıkıyor. Daha mı? Rusya, Nikaragua, Honduras, Hindistan, ve başka 130 ülkede de aynı şekilde çalışan bir örgütten bahsediyoruz. Ve o kadar önemli bir kuruluş ki, ABD ordu istihbarat üniversitesinde Kaliforniya Monterey Enstitüsü’nde master seviyesindeki bir tez çalışması, 28 Mart 1970 yılında Türkiye’nin Ankara’sında USAID yerleşkesine yapılan molotof kokteylli saldırıyı Amerika’ya yapılmış bir terör saldırı olarak nitelemektedir.[3]
USAID aracılığıyla Brezilya’ya 40 milyon dolar yardım teklif edilmiş, ama Brezilya bu yardımı reddetmişti. Çünkü bu “yardımın” Brezilya’da kürtaja karşı ve dini nedenler için kullanılması gerekiyordu.
İşte bu örgütün adında “yardım” olduğu için, Trump emperyalizmin Truva atı görevi gören bu organizasyonu “masraflı” olduğu ve güya komünistlerin yuvası olduğu için ayağının tozuyla kapatma kararı alıyor. Ancak durumun ciddiliğini anlayan senatör Chris Murphy bu devlet örgütüne yapılan saldırıdan fena korkutmuş ki,[4] emperyalizmin Truva atına yapılan bu taarruza karşı bir demeç vererek şunları söylemiş:
Amerika USAID sayesinde bugün güvendedir. USAID teröristlerle her gün çatışmaktadır. USAID Çin’i her gün dünyanın her bir köşesinde kovalamaktadır. Böylece dünyanın madenlerini ele geçirmek isteyen Çin’in tekel kurmasını engellemektedir. Bu dünyanın her yerinde özgürlük savaşçılarını desteklemektedir. Örneğin düne kadar Ukrayna ordusunun ön cephedeki askerlerine kışın soğuğunda ısınmaları için yakacak odun temin etmekteydi… Biz dünden daha zayıfız artık ve Çin ve Rusya da bunu görüyorlar ve bunu kullanarak üstünlük sağlayacaklar.[5]
Kimse de “Hani USAID bir yardım kuruluşuydu?” diye sormuyor.
Emperyalizmin, savaşların ve derin devletin daha akıllı ve yerleşik savunucusu olan Demokrat Partililer derhal USAID’i kapatma kararına karşı çıkarak emperyalizmin bu örgüte ihtiyacı olduğunu ve kararın kanunsuzluğunu göstermeye giriştiler.[6] Kongre kararıyla açılan bir örgüt bir liderin iki dudağı arasından çıkan kararla kapatılır mıymış? Hani bir deli kuyuya taş atmış ya, aynı şeyi Trump yapıyor ama bu delinin yerleşik emperyalist akıllılarını bile pek takmayacağı açık gibi görülüyor. Tabii onlara sistemin başka kolları, mesela Af Örgütü (Amnesty International) de hemen katılarak USAID’in yardımlarının dünya halklarına önemini anlatarak örgüte dokunulmamasını salık verecek kadar düşüyordu.[7] Belli ki yönetici sınıfların içinde de şu emperyalizmin son haline nasıl uyum sağlanacağı konusunda ayrışmalar var. Şu an Trump ve onu oraya getirenler direksiyonda görülüyor. Ama unutmayalım ki esas değişimler yönetici sınıfların dikte ettirdiği yol haritalarından kaynaklanmaktadır.
USAID, 1961 yılında John F. Kennedy tarafından Sovyetler’in dünyada gördüğü rağbeti durdurmak ve dünya devletlerine anti-demokratik müdahaleler yapabilmek için, “yardım” maskesi altında ülkelerin içine dalabilmek için kurulmuştu. 14 binden fazla çalışanı olan bu örgütün çalışanlarının üçte biri ülke dışında görevli ve şu anda 130 ülkede çeşitli projeler üzerine çalışıyor.
Trump, tüm Amerikan sistemini aynı USAID’e yaptığı gibi bir silindir gibi, hem de daha seçim teri soğumadan, yeniden, neoliberal bir şekilde değiştiriyor. Ama bu kendi devletine, ya da kendi devletinin eski kurumlarına saldırmasının arka planını iyi anlamak gerekiyor:
Neoliberal söylemde ve Türkiye’deki anlayışın tam tersine, Amerika’da yaygın olarak insanlara inandırılmış düşünceye göre kapitalizmin birinci düşmanı devlettir. Yani, Amerika’daki yaygın düşünce kapitalist devletle girişimci ruhlu kapitalistlerin taban tabana zıtlaşıp çatışıyor olması. Bu düşüncenin de kaynağında durmadan regülasyonlarla, vergilerle, kanunla, hukukla, emekçi haklarıyla, halk ve tüketici haklarıyla, çevre duyarlılığıyla devletin kapitalistlere dünyayı zindan etmiş olması gibi bir algı yatıyor. Bu düşünceye göre devlet kapitalizm ve gelişme, büyüme önünde bir engel olarak görülüyor ve yok edilmesi gereken bir numaralı düşman sanılıyor.
Bu görüşün gerçek hayatta geçerli olmadığı aşikar, çünkü kapitalizmi halkın nefretinden kurtaran ilk ve en önemli şiddet örgütü kapitalist devlettir. Sadece halktan değil, sermayedarları da birbirinden koruyan, imza atılmış kontratların yürürlüğe konmasını zorlayan, kimin kimin şirketine çökeceğine hukuki kılıf geçiren yine kapitalist devlettir.
Ancak, Trump gibi kendini “ekonomist” sanan, başarısız ve görgüsüz bir iş adamı kendi anlık çıkarından iki adım ötedeki sistemin çıkarını anlayabilecek kapasitede değil. Zaten “sisteme şok” yapabilmesi de bu cahilliğinden gelmekte. Reis, sistemi anlayamamakta, büyük resmi görememekte, dünyayı sadece kendi dar, sığ çıkarı açısından baktığından küçük pazarlıklarla yönetebileceğini sanmaktadır. Bu yüzden kendisinin eline tutuşturulan yol haritalarına ek olarak kendi aptallığını da uygulamaya koyarak sistem içi çatlakları bir ay gibi kısa bir vadede bile iyice derinleştirmektedir.
Halka “bataklığı kurutmak,” yani Vaşington’daki siyasetçilerin, “iş yapmaya düşman”, yolsuzluk, çıkarcılık, şov yapma, boş konuşma, gelişmeyi dizginleme, yalancılık, iki yüzlülük bataklığını kurutma sözüyle kendini seçtiren Trump, daha ilk işi o bataklığın en pis balçıklarının en aşağılıklarını hemen kendine bakan olarak almaya başlamış, sistemin tüm pisliklerini yeni baştan kurmaya yönelmiştir.
Sanki o bataklıktan sülükleri özellikle uzun aramalardan sonra bulup seçiyor gibi, nerede ırza geçmekten, kadınlara saldırmaktan, narkotikten, yolsuzluktan, alkoliklikten, ırkçılıktan suçlanmış, geçmişi olan varsa elle tutup kendi yanına bakan, ya da yüksek seviyede müdür olarak alıyor.
Cehaleti yüz kızartan seviyelerde olan Trump, kendisini ekonomiyi herkesten iyi anlayan biri olarak lanse etmiş ve hiçbir yan etki ya da sebep-sonuç ilişkilerine bakmadan, hoppala, faiz indirimi yapılacağını birkaç gün önce ilan etmişti:
Göreve geldiği dördüncü günde Başkan Donald Trump, “faiz oranlarının derhal düşürülmesini talep edeceğini” ve para politikasını Merkez Bankası ve Başkanı Jerome Powell’dan “çok daha fazla” anladığını söyledi. Ayrıca Powell’ın kovulmasını savundu, ancak son yorumlarında bundan vazgeçti.[8]
Herhalde birisi kendisinin Merkez Bankası Başkanı’nı azledemeyeceğini kulağına fısıldamış olmalı… Ama eminim böyle kanun falan denen pürüzlerin kendini dünya lideri sanan bir palyaçoya pek engel olmayacağı açık görülüyor.
Ancak “faiz indirimi”ne kafayı takıp, kendini bu işlerden anlayan uzman gösterme pozları pek işe yaramadı ki, koltuğa oturur oturmaz bütün piyasalarda dalgalanmalar, çöküşler, inişler birbiri ardından gelmeye başladı.
Kanunları hiçe sayma dönemi de Trump’ın ilk günlerinde hemen başladı. Ülkeyi şoke eden bir açıklamayla Trump’ın yardımcısı Vance, mahkemelerin yürütmenin meşru kararlarının önünde engel olamayacağını açıkladı. Burjuva demokrasilerindeki o hukukun üstünlüğünü savunan herkesin çenesi düştü. Kulaklarına inanamayan ve hayatlarını “kanun-nizam” sisteminin üstünlüğünü savunmakla geçirmiş olanlar hemen “kanunları, hukuku korumak” amacıyla birleşerek bu saldırıya da göğüs germeye çalışacaklar.
USAID’in ne olduğunu bilmeden saldırması gibi, neyle, hangi ateşle oynadığını bile bilmeden, milliyetçi bir kafayla ve güya Amerikalı iş adamlarını korumak niyetiyle ona buna, önüne gelene, yüksek gümrükler koyduğunu açıklayınca hisse senedi piyasası altüst oldu.[9]
Hukuk camiası alarm veriyor. Amerikan Demokrasisini Savunan Avukatlar Dermeği’nin (Lawyers Defending American Democracy) İcra Direktörü Laurent Stiller Rikleen, “Amerikan Barolar Birliği başkanının bu açıklaması, tüm hukuk mesleğine kritik bir harekete geçme çağrısıdır,” dedi. “Amerikan Barolar Birliği’nin liderliği, hukuk mesleğini bu ülkede hukukun üstünlüğünü korumak için derhal harekete geçmeye teşvik etmede hayati bir sestir. Örgütlü baroların geri kalanı da aynı şekilde demokratik kurumlarımızın koruyucuları olarak ayağa kalkmalıdır.” [10]
Hayatları boyunca burjuva demokrasisinin sadece “demokrasi” tarafını görüp, onun aynı anda burjuva diktatörlük tarafını görmemiş hukukçuların paniği anlaşılır seviyede. Hele bir değil, iki değil, her adımında tüm kanunları ve anayasayı çiğneyen KHK’larla ortalığı şiddet ve keşmekeşe boğan bir tek adam rejimi bizim bildiğimiz sadece yeni-sömürge ülkelerin sultan bozuntularının bir göstergesiyken, öyle görülüyor ki, “kanun-nizam”a artık Amerikalılar da hasret kalacak.
Milliyetçilikle, Amerikancılıkla başta Çin’e uyguladığı gümrük yükseltmeyi zaman geçirmeden komşuları Meksika ve Kanada’ya da uygulayınca panik son haddini aldı. Kapitalist ekonominin ve emperyalizmin dinamiklerinin E’sini bilmeden atılan bu adımlar sonucu Amerika’nın ithal ettiği neredeyse bütün malların fiyatının yükseleceği kesin. Bu yükseliş de derhal mallar üzerinden tüketiciye intikal edecek. Zaten enflasyon, yükselen fiyatlar ve düşen ücretler yüzünden zor günler geçiren halka bir yük daha binecek. Trump ise, nereden aklına geldiyse, o her naneye çözüm bulacağını sanan kafasıyla tutturmuş, yükselen fiyatların öteki ülkelerce ödeneceğini ezberlemiş gibi söyleyip duruyor. Başka da bir şey söylemiyor. Çin’e uygulanan gümrüklere gelen yanıt (11 Şubat, 2025) derhal Amerika’dan ithal edilen dana etini durdurup tüm et ithalatını Kanada ve Brezilya’dan yapacağını açıklamak oldu. Bakalım Amerikan et üreticileri şimdi Trump’a daha ne kadar güvenecekler?
Lenin’e atfedilen (ama şüpheli olan), “Sermayedar, onu asacağın ipi sana satacaktır” sözü meşhurdur. Yani, o anki kendi kişisel çıkarı için sermayedar uzun dönemli düşünemez. Trump da eski sisteme ayar verilmesi hamlesine, kendi sermayedar geçmişinden gelen düşüncesiyle, başta kendi sınıfını koruyan şiddet tekelini elinde tutan devlet mekanizmasının bazı kurumlarını bile dağıtarak adımlar atmaktadır. Böyle bir “sisteme şok” Amerika’da pek alışılmadığı için, kendi partisinden bile muhalefet sesleri derhal gelmeye başladı. Daha kendi partisinde yeni yarattığı muhalefet bir yana, Trump’ın hasta kişiliği, bencilliği, narsisist zavallı karakterine karşı çıkanların başında, daha önceki Trump hükümetindeki başkan yardımcılarından tutun da kabinesindeki eski bakanlara kadar uzanıyor, yüksek seviyedeki pek çok eski görevli tehlikeyi görebiliyordu.[11] Ancak, kapitalizmin sokaktaki krizine onlar da bir çözüm bile öneremedikleri için halk arasında çözüm bulacak tek adamın Trump ve onun dar milliyetçi görüşlerinin kendilerini kurtaracağı fikri yaygınlaştı. Yönetici sınıflar içinde çatlaklar genişliyor. Amerika tam anlamıyla bir altüst oluş, bir alabora, bir korkunç çalkantı içinde.
Devam edecek.
[1] https://www.indiatoday.in/world/story/donald-trump-usaid-funded-pakistan-ngo-link-to-terrorist-organisation-lashkar-e-taiba-let-falahs-e-insaniat-2675197-2025-02-05
[2] https://www.youtube.com/watch?v=Suc-Ij44fvc
[3] https://apps.dtic.mil/sti/tr/pdf/ADA379755.pdf
[4] https://www.facebook.com/photo/?fbid=9588277504517021&set=a.541777932500402
[5] https://www.youtube.com/watch?v=qALIeY4trks
[6]https://www.democracynow.org/2025/2/5/headlines/trump_places_10_000_usaid_workers_on_leave_and_orders_them_to_return_to_us
[7] https://www.amnestyusa.org/press-releases/abrupt-collapse-of-usaid-would-put-human-rights-of-millions-at-greater-risk/
[8] https://www.cnn.com/2025/02/06/economy/bessent-interest-rates-without-fed/index.html
[9] https://www.cbsnews.com/news/stock-market-stocks-djia-dow-jones-sp500-trump-tariffs-impact/
[10] https://thefulcrum.us/rule-of-law/trump-rule-of-law
[11] https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_Republicans_who_opposed_the_Donald_Trump_2024_presidential_campaign
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.