DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada PKK lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmenin detaylarını aktardı. Hatimoğulları, Türkiye’nin yaşadığı krizlerden çıkmasının yolunun demokrasinin geliştirilmesinden geçtiğini ifade ederken Öcalan’ın da çağrısının bu olduğunu ifade etti
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada son gündemlere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Siirt Belediyesi Eş Başkanı Sofya Alagaş’a 6 yıl 3 ay ceza verilmesine dair konuşan Hatimoğulları, bu cezanın halkın iradesine ve yerel demokrasiye yönelik bir saldırı olduğunu söyledi.
Geçtiğimiz günlerde Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangına dair konuşan Hatimoğulları, rant hırsı ve denetimsizliğin insanların canını kaybetmesine sebep olduğunu söyledi. İktidarın ne özür dilediğini ne istifa kelimesini ağzına almadığını hatırlatan Hatimoğulları, otel sahibine verilen milyonları bulan onca teşviğe rağmen otelde yangını engelleyecek bir sistemin bulunmadığını hatırlattı. İktidarı işaret eden Hatimoğulları, para ile denetimsizliğin satın alınması ile 3-5 kuruş elde etmek uğruna onlarca kişinin canını kaybettiğini söyledi.
Bu felaket sıradandır deyip hiçbirimiz geçemeyiz. Bu yangının etrafında dönen bütün bu eksikliklerin aslında mevcut sistemin eksikliğinin göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu felaketin nedeni aşırı merkeziyetçi yönetimdir, liyakatsiz atamalardır. Kurumların içini boşaltan rantçı ve rüşvetçi anlayışın ta kendisidir. Bu facianın asıl sorumlusu, bütün yetki kendi elinde olsun diye yerel yönetimlerin yetkisini sınırlandıran ve yerelin yetkilerini merkeze tahvil eden anlayışın ta kendisidir.
Peki, bu ülkeyi ölüm ülkesine dönüştüren iktidardan bunca felaket ve katliam sonrasında bir sorumlu çıktı mı? Hayır. Bir istifa var mı, hayır. Kaç istifa olduğunu soracak olursanız, kocaman bir sıfır! Lamı cimi yok; Kültür ve Turizm Bakanı başta olmak üzere, bu felakette sorumluluğu olan bütün yetkililer derhal istifa etmelidir. Sadece istifa yetmez, yargı önünde de hesap vermelidirler.
Hatimoğulları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hükümetin muhalefet belediyelerine dönük uygulamalarını ve baskılarını eleştirdiği konuşmasını daha tamamlamadan, daha kürsüdeyken jet hızıyla soruşturma açılmasına da değindi. Hatimoğulları, “Olası rakiplerini yargı yoluyla yarışın dışına itmeye çalışmak hukuksuzluktur, antidemokratiktir. İktidara soruyoruz: Yakında insanlar konuşmaya başlamadan, daha düşünürken mi soruşturma açacaksınız? Zira sizin için düşünen ve konuşan her insan tehlikelidir” dedi.
Hatimoğulları, ESP’ye yönelik operasyon kapsamında 34 kişinin tutuklanmasına tepki gösterirken JİTEM ana davasının zaman aşımı gerekçesiyle düşürülmesine dair şunları söyledi:
Barıştan bahsedilirken, geçmişle yüzleşmek ve hakikatleri açığa çıkarmakla ilgili karartmalar ve dosya kapatmalar asla kabul edilemez. Bu davanın kapatılması, apaçık bir şekilde 90’ların karanlığına sahip çıkmaktır. O dönemde işlenen cinayetlere, karanlığa, yolsuzluğa, hırsızlıklara sahip çıkmaktır.
Ayşe Barım’ın tutuklanmasına değinen Hatimoğulları, iktidarın her sıkıştığında Gezi üzerinden toplumu sindirmeye çalıştığını ifade etti.
Hatimoğulları, İmralı görüşmeleri ve Öcalan’a dair ise şunları söyledi:
Değerli Türkiye halkları, hepimizin merakla beklediği ikinci İmralı görüşmesi gerçekleşti. İmralı görüşmesinden çıkan yol haritası elbette bu ülkede yaşayan Türklerin, Kürtlerin ve bütün halkların merakla beklediği bir konudur. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiye geçmeden önce Sayın Öcalan’ın bütün yurttaşlara gönderdiği selamı paylaşmak istiyorum. Sayın Öcalan çalışmalarına devam ediyormuş. Görüşmeye ilişkin Türkiye toplumunu ilgilendiren bazı önemli hususları da şu şekilde sizlerle paylaşmak isterim. Sayın Öcalan, küresel, bölgesel ve ulusal krizlerin üst üste bindiği tarihsel bir dönemden geçtiğimiz değerlendirmesini yapmış. “Bu üst üste binen kriz döneminde, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili oyalama, zaman kazanma ve bekle-gör politikalarına tevessül etmek Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülük olur” demiş. Yaşanan krizlere karşı Türkiye toplumunu ve bölge halklarını korumanın yolu bellidir. Sayın Öcalan’ın çağrısı nettir. Türkiye’yi demokrasi zeminine çekmek, krizlerden kurtarmanın tek çaresidir. Sayın Öcalan, meseleyi şiddet ve çatışma zemininden, demokratik hukuk ve demokratik siyaset zemine çekmeyi hedeflediğini bir kez daha bu görüşmede ısrarla vurgulamıştır. Sayın Öcalan’ın son görüşmede vurguladığı gibi, tarihin kritik dönemeçlerinde sağlanan ortaklaşmalar sorunların çözümüne önemli katkılar sağlar.
Sayın Öcalan 22 Ocak’taki görüşmede, mevcut sorunların ancak demokratik hukuk yoluyla kökten çözümünün mümkün olduğunu önemle vurgulamış; sürekli beka kaygısı üretilerek işçi ve emekçinin alın terinin güvenlik politikalarına harcandığı, yoksulluğun derinleştiği, hukuksuzlukların sıradanlaştığı, sömürünün yaygınlaştığı, kadın ve çocuk düşmanlığının arttığı kısır döngüden çıkmanın yol haritasını sunmaya hazır olduğunu ifade etmiş. Türkiye’nin bütün bu prangalardan kurtulmasının zeminini oluşturmaya hazır olduğunu güçlü bir şekilde dile getirmiş.
Evet, biz de diyoruz ki; tarihin bu önemli kırılma dönemlerinde Türkiye tüm prangalarını atmalı, 100 yıllık ezberden ve kısır döngüden kurtulmalıdır. Sayın Öcalan, son görüşmede heyetimize, Bahçeli’nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa vesile olacağını da belirtmiştir. DEM Parti olarak altını çiziyoruz: Bu konuda iktidar da artık güven artırıcı somut adımlar atmalıdır. Güçlü bir çözümün iradesi ortaya konulmalıdır. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için iktidar tarafından toplumun tümünü kapsayan ve demokrasiyi esas alan güven verici adımlar acilen atılmalıdır. Barış gergin fay hatları üzerinde inşa edilemez. AKP’nin yıllardır gerdiği fay hatlarını daha fazla germeye çalışması en çok da barış ve demokrasi umudunu yaralamaktadır. Yeni anayasa çağrıları yaparken, MGK’nın “Kırmızı Kitap” denilen gizli anayasasına sarılarak demokrasi gelmez. Bu ülkenin gizli değil demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır. Türkiye halklarını darbe, vesayet, isyan ve şiddet zeminlerinden kurtarmak da demokrasi, barış ve ortak yaşam zemininde bir tarihsel buluşmayı sağlamakla mümkündür. Bu sorumluluk hepimize aittir. 100 yıldır başkaldırı ve bastırma ikileminde acı dolu bir tarih yaşadık. Bu artık aşılmalıdır. Bin yıl boyunca kazanılan ortak kader düşüncesi, geçtiğimiz yüzyılda kaybettiren inkarla karşılandı.
Bütün Türkiye halkları olarak hepimiz rahat bir nefes almayı hak ediyoruz. Çok yorulduk; savaştan, çatışmalardan, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici siyasetten hepimiz çok yorulduk. Barışın sağlandığı ve ekmeğimizin büyüdüğü bir süreci hepimiz fazlasıyla hak ettik. Bunun için Türkiye’nin bu süreci ıskalamaması çok önemlidir. Bu konuda muhalefete çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Bu süreci ıskalamamak için muhalefetin de Kürt sorununa yaklaşımının daha belirgin olduğu ve toplumsal barışın sağlanması konusunda daha büyük bir rol ve misyon üstlenmesi gerektiği bir dönemden geçiyoruz. Çağrımız barıştan, emekten, haktan ve hukuktan yana olan ve demokratik bir Türkiye’de yaşamak isteyen bütün insanlara: Gelin, barışa hep birlikte sahip çıkalım, barışın sesi olalım. Gelin, barışın sesini yükseltelim bu ülkede. Daha çok barış demeye devam edelim.
Hatimoğulları, Suriye’ye dair ise şu açıklamalarda bulundu:
Kuzey ve Doğu Suriye’de sivillere dönük saldırılar ne yazık ki devam ediyor. Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı paralı lejyoner çeteler Tişrin’de halay çeken sivilleri katlediyorlar. Sanatçıları katlediyorlar, barış nöbeti tutanları katlediyorlar. Bu saldırıları yayınlayarak da insanlığa karşı suç işlediklerini apaçık bir şekilde itiraf ediyorlar. Bu çetenin Tişrin Barajı ve çevresindeki sivillere yönelik saldırıları uluslararası hukuka, insanlık hukukuna aykırıdır. Çatışmalarda sivilleri hedef almak Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde kesin bir biçimde yasaktır. Türkiye, SMO üzerinden devam ettirdiği çatışmalara derhal son vermelidir. Suriye’de siyasal sürecin ilerlemesine hep birlikte katkı sağlanmalıdır. Bir an önce diyalog ve müzakere zemininin açılması çağrısını yapıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye’nin temsilcisi Fransa Cumhurbaşkanı ile görüşüyorsa, neden Türkiye Cumhurbaşkanı ile de görüşmesin? İlham Ahmed, İngiltere parlamentosuna gidip görüşmeler gerçekleştirebiliyorsa, neden Türkiye’deki yetkilerle de görüşme gerçekleştirmesin? Suriye’yi bir arada tutacak tek yol, demokratik ulus anlayışıyla oluşturulacak yeni bir toplumsal mutabakattır. Çözüm, bütün halkların ve inançların kendilerini özgür ve eşit olarak gördüğü demokratik bir Suriye’den geçmektedir. Çözüm, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin statüsünün tanınmasıdır. Demokratik anayasal çözüm, bütün halkların ve inançların sigortasıdır.
Suriye’nin Humus kentinde bir Alevi akademisyen kadının kaçırıldığı haberleri geliyor. Doktor Raşha El Ali’nin işkence gördüğüne ve katledildiğine dair haberler okuyoruz. Bunun gibi nice Alevi katliamları Suriye’de rejim değiştikten sonra gerçekleşti. Suriye’de Alevilere, farklı halklar ve inançlara mensup olan insanların katledilmesinin önüne geçmenin tek yolu demokratik bir Suriye’yi inşa etmektir. Kürtler, Araplar, Dürziler, Ermeniler, Türkmenler, Süryaniler, Çerkesler, Aleviler, Sünniler ancak bu şekilde barış ve huzur içinde yaşayabilir. Bütün Ortadoğu’yu sarmaya çalışan ırkçı, ayrımcı, kadın düşmanı ve mezhepçi akımların panzehiri demokrasidir, demokratik anayasal düzendir. İmralı’nın kapıları her açıldığında, Ortadoğu ve Türkiye halklarına barış ve demokrasi ısrarı büyüyor. Emin olun ki barış umuduna öyle sıkı sarılmış olan halkların sesi de oraya ulaşmaktadır. Bu umudu söndürmeye, bu umudun önünde durmaya hiç kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir de.
Örgütlü yapılarımızla birlikte dönemin ruhuna uygun örgütlenme, eylem, mücadele yol ve yöntemlerini kesinlikle geliştireceğiz. Fikriyatımıza, gücümüze ve örgütlülüğümüze güveneceğiz. Çoklu miras geleneğimize yaslanarak bu sürece hep birlikte sahip çıkacağız. Zaman, “bekleyip göreyim, mücadele etmeden evimde oturayım” deme zamanı değildir. Barışın ülkede bu kadar yoğun konuşulduğu bir dönemde, başta DEM Parti olmak üzere hepimizin toplum içinde barış çalışmalarını sürdürmek için olanca gücümüzle çalışmamız gerekiyor. Onurlu bir barışa ulaşmak için gece gündüz demeden hep birlikte çalışacağız, mücadelemizi büyüteceğiz. Halklara andımız olsun ki umudunuz asla sönmeyecek, büyüyecek. Yaşamın değerli olduğu, barış içindeki demokratik bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz. Buna bizim de Türkiye halklarının da deneyimi fazlasıyla yeter. Yeter ki örgütlü duralım, yeter ki birbirimizi görerek duralım, yeter ki yan yana, omuz omuza duralım. Bu mücadele mutlaka başarıya ulaşacak. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı