Kürtlerin kazanabileceği olası bir kazanımı “kırmızıçizgi” ilan eden Türkiye krizi fırsata çevirmeye çalışıyor. ABD ve İsrail’in Kürtler üzerinden Kuzey Suriye’de fiili bir durum yaratma ihtimalinden endişe eden Ankara, ÖSO-SMO üzerinden alan tutmaya çalışıyor
Suriye çok aktörlü, çok boyutlu bir çatışma sahası. ABD, Rusya, İran, Türkiye, İsrail, HTŞ, SMO, Hizbullah, SDG, YPG, Şii milisler, Arap aşiretler gibi onlarca küresel, bölgesel, yerel aktörün boy gösterdiği bu coğrafyada hesaplar, çıkarlar, oyunlar iç içe geçmiş halde.
Cihatçı çetelerin İdlib’den çıkıp Halep’e girmesiyle çatışmaların yeniden alevlenmesi, güç dağılımını ve hesapları alt üst ederken yaşananlar Ortadoğu’nun bütününe dair hesaplarla ilintili. Gazze ve Lübnan’daki senaryonun üçüncü aşaması Suriye’de sergileniyor.
Halep’in cihatçı gruplar tarafından ele geçirilmesi, bölge halklarını tehdit eden emperyalist projenin yeni bir halkası. Bu saldırganlık 2010’ların başında devreye sokulan ABD menşeili Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) de bir devamı.
Geçen haftalarda bu sütunlarda değinmiştik, Ortadoğu’ya nizam vermeye yönelik BOP, üç evreye ayrılabilir:
Ortadoğu’yu Arap Baharı üzerinden dönüştürme senaryosu iflas edince ABD, Trump ile birlikte yeni bir aşamaya geçti. Amaç mevcut İslamcı/Arap rejimlerin çeşitli rüşvetler/çıkarlar karşılığında İsrail ile barıştırılmasıydı. Abraham anlaşmaları ile Arap rejimleri birer birer normalleşti. Her şey yolunda gidiyor gözükürken Filistin’in var olma hakkını yok sayan bu anlaşmalar da 7 Ekim 2023 itibarıyla sekteye uğradı.
İlk iki aşamanın başarısız olması üzerine üçüncü safha bizzat İsrail’in saldırganlığıyla birlikte devreye sokuldu. İsrail üzerinden Ortadoğu’ya nizam verme girişiminde Gazze ve Lübnan çökertildi. Hamas ve Hizbullah’ın direnci kırıldı. İsrail’in “yeni düzen” adını verdiği Lübnan’daki saldırganlık Netanyahu’nun, 27 Eylül’de iki farklı Ortadoğu haritasıyla birlikte çıktığı BM kürsüsünde sarfettiği “Yeni bir Ortadoğu” planının göstergesiydi.
İsrail’in Lübnan ve Gazze saldırganlığı Suriye’de yeniden nükseden çatışmalar birbirini tamamlayan bir planın parçaları.
HTŞ liderliğindeki cihatçı çetelerin İsrail-Hizbullah anlaşmasının hemen ertesinde Suriye’de harekete geçirilmesi Trump’ın, “Yeni bir Ortadoğu ufukta görünüyor” söyleminin İran tehdidinden arındırılmış bir Ortadoğu arzusundan da anlaşılabilir.
ABD ve İsrail’in temel planı, İran’ın direncinin kırıldığı bir Ortadoğu yaratmak. İsrail’in bölgede yayılmacı emellerini hayata geçirmek ve güvenliğini sağlamak için İran’ın denklemden düşürülmesi gerek. Bir ucu Suriye’den Lübnan ve Filistin’e uzanan, diğer ucu da Yemen’den Kızıldeniz’e ulaşan Şii Hilali’nin kırılarak İran’ın etki alanlarının parçalanması amaçlanıyor. Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasıyla aynı zamanda Ukrayna cephesinde açıkça savaşa tutuşulan Rusya’nın da Ortadoğu’daki etki sahasınının daraltılması hedefleniyor.
Washington ve Tel Aviv, Şam’ın İran ile arasına mesafe koyarak etki alanından çıkması için ültimatomlar veriyordu. Öyle ki İsrail Başbakanı Netanyahu, Lübnan aateşkesinin ardından Esad’ı tehdit ederek, “Ateşle oynuyor!” diye tehditler savurdu.
ABD’den Halep saldırısı sonrası gelen ilk resmi açıklamadaki Suriye’deki durum değerlendirmesinde sarfedilen; “Esad siyasi sürece katılmadı, Rusya ve İran’a güvendi” sözleri de meselenin İran boyutuna işaret ediyor.
Şimdi her bir aktör kendi hesapları çerçevesinde Suriye’de alan tutmaya çalışıyor. Çatışmaların yeniden şiddetli bir biçimde alevlendiği Suriye’de bir haftasına girmek üzere olan çatışma dinamiklerinin muhasebesini yapacak olursak, göz çarpan başlıklara dair şunlar söylenebilir.
Birincisi İsrail’e olası bir yakın tehdit bertaraf edilmiş olur. İkincisi İran’ın kolları kesilmiş olur.
Cihatçı çetelerin Halep’e girmesi on yıldır devam eden Türkiye, Rusya ve İran’ın oluşturduğu Astana Süreci’nin de iflası demek. Garantör ülkeler Rusya ve Türkiye derin yara aldı.
Kürtlerin kazanabileceği olası bir kazanımı “kırmızıçizgi” ilan eden Türkiye krizi fırsata çevirmeye çalışıyor. ABD ve İsrail’in Kürtler üzerinden Kuzey Suriye’de fiili bir durum yaratma ihtimalinden endişe eden Ankara, ÖSO-SMO üzerinden alan tutmaya çalışıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.